EFENDİLER, KALKIN VE ARTIK CUMHURİYETİ KORUYUN

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Karamsarlık, kaderciliğin dostudur. Tüm umutlarınızı alır götürür, enerjinizi yok eder.

Kadercilikten nemalanan herkesin, sefalete sürüklediği ve yaşadığı çağdan kopardığı insanlara, ölüp gittiğinde cennette mutluluk umudu güzellemesi, yani ölümü umut olarak empoze etmesi, bu yüzden.

Bir insana, daha da ötesi bir millete yapacağınız en büyük kötülüktür umutlarını köreltip, yok etmek.

Umudunu kaybedenler sahip oldukları her şeylerini kaybeder ve yavaş yavaş yok olurlar.

Oysa bir çıkış mutlaka vardır! Buna inanmak ve gerçek olduğunu bilmek için özellikle yakın geçmişimizi tüm detayları ile öğrenmek boynumuzun borcudur.

Onur duyulası ve umut yüklü bir geçmişimiz, bu geçmişi bize bahşeden inanılmaz kahramanlarımız var. Biz, dünyanın bin yılın lideri olarak hayranlığını mühürlediği bir Atatürk`e; O’nun en büyük eseri Cumhuriyet’e sahip olan, kahramanlık, cesaret, mucize dolu Kurtuluş mücadelesini miras almış bir milletiz. Bizim umudumuzu yitirip, karanlığa gömülmek gibi handikapımız bu nedenle olamaz.

Bandırma vapuruyla yola çıkıp, Kurtuluş Mücadelesini başlattığında, çok değil 38 yaşında idi. Ardında destanımsı savaşlar bırakmış, ordusuz, yetkisiz, genç bir asker. Umudundan vazgeçmiş, savaş ve yokluk kurbanı halkı ideallerine inandırmış, emperyalizm işgalindeki topraklarını geri almış, zaten yıkılmış saltanatı fiilen sona erdirip, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni, bize tüm yükselen değerleri ile armağan etmiştir.

Atatürk’ün, Cumhuriyeti kurarken halkına sunduğu en güzel doktrini “ULUSAL BAĞIMSIZLIK VE DEMOKRASİYE “sahip” çıkmaları olmuştur.

Bundaki esas, Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye verilmemesidir. Çünkü Cumhuriyet, monarşi ve oligarşi kavramlarının tam karşıtıdır.

Bu Atatürk’ün sahip çıkılması gereken en büyük emaneti ve mirasıdır. 98 yıl sonra geriye baktığımızda geldiğimiz nokta ise, basireti bağlanmış, hedeflerinden kopmuş, ilkelerinden tek tek taviz vermiş, en sonunda demokrasi, giderek Cumhuriyetinden bile vazgeçecek hale getirilmiş bir ülke.

Yani özetle, sevimli, çağdaş, dinamik, umutlu ve yükselen hedeflerin ardında bir ülke iken, bir saat sonra ne yaşayacağını bilemeyen, talana, cehalete ve korkuya yeniden teslim olmuş bir Türkiye.

Coşku ve heyecanla kutlamak elbette hakkımız. Âmâ kendimizle de yüzleşelim. Eğer aklımızı başımıza almazsak, elimizdeki emanetin kırıntıları bile kalmayacak.

Bu mirasa sahip çıkabilmenin yolunu da yine büyük Atatürk’ten öğrenebiliriz.

En önemli sözüdür … Tek bir egemenlik vardır. Milli Egemenlik. Ülkeyi yine Milletin kendi gücü kurtaracaktır.