22 Haziran 2025 Pazar
Berlin'de on binlerce kişi "Gazze için birlikte" yürüyüşüne katıldı
Hamburg’da Tiyatro 4 Çeyrek’ten Unutulmaz Gala: “Boşver Be Doktor” Ayakta Alkışlandı
FERDİ ZEYREK´İ YAŞATMAK!
HASAN ALİ YÜCEL, CAN YÜCEL VE GAZİ YAŞARGİL´İN YOL AYRIMI
BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRELİM!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
Evet! Hiçbir güç, hiçbir politik erk yenilmez değildir.
Dünya siyaset tarihi kendisini yenilmez sayan nice baskı yönetimlerinin yenildiklerini yazar.
Baskı yönetimlerinin siyaset dilindeki adlarının otokrasi olduğunu buraya yazmama gerek yoktur diye düşünüyorum.
Sözcüğün sözlükteki açıklaması şu sözlerle yapılmış:
„Bütün yetkilerin, sınırsız olarak, bir kişide toplandığı devlet yönetim biçimi, saltçılık“
Türkiye; 9 Temmuz 2018 tarihinden bu yana adını, sistemi yaşama geçirenlerin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi koydukları, yerkürede bir benzeri olmayan otokrat/saltçı bir sistemle bir kişi tarafından yönetiliyor.
Bu bir kişi; gerçekte, o tarihe kadar tek başına yönettiği Türkiye’de, o tarihten sonra tüm kurumları denetimi altına aldı ve ülkeyi, deyim yerindedir, demir yumrukla, otokrat, salcı bir anlayışla yönetiyor.
O tarihten bu yana; MHP’nin koşulsuz desteğiyle, astığı astık, kestiği kestik…
Onun bu otokrat yönetimi çökme işaretlerini son yapılan yerel yönetim seçimlerinde gösterdi.
O tarihten bu yana da kan kaybını sürdürüyor.
Çökecek!
Demokrasinin kuralları içinde, öyle de, böyle de çökecek.
O da bu çöküşün ayırdında…
O nedenle zulmünü, akıl dışı uygulamalarla artırdı.
Sanıyor ki; zulmü artarsa zeval görmez…
Yanlış!
Atasözü; „Zulmün artsın ki; zeval görmesin!“ diyor.
Bilmiyor mu? Bilmez olur mu? Adını bildiği gibi biliyor…
Zulmünü artırması ne onu kurtaracak ne payandasını…
19 Mart 2025 gününden bu yana; ülkenin her köşesinde, milyonlar demokrasi ve adalet istemiyle buluşuyorlar meydanlarda…
Siyaset tarihini yazdıkları nettir
„Otokrasiler yenilmez değildir. Geçmişte yenildiler, yine yenilecekler. “
Yaşamın her alanını kuşatmaya çalışan bu karanlık; kararlı milyonların ortak istencini biliyor, Anlamamakta dirense de, anlıyor ve milyonların alanlardan yükselen ortak sesi otokratın karabasanı oldu.
Bu istencin, bu sesin sahipleri; Türkiye’ye, aydınlığı, yani demokrasiyi, adaleti ve özgürlüğü yeniden getirmekte kesin kararlıdırlar.
Bu istencin, bu sesin dediği olacak…
Otokrat/Saltçı baskı yönetimi yenilecek…
Tarih boyunca kültürlerin buluştuğu bir kavşak ve sürekli tarih yazan bir ülkedir Türkiye.
Baskıya, dayatmaya boyun eğmeyenlerin ülkesidir.
Bağımsızlığın, özgürlüğün ve büyük değişimlerin kalbinin attığı yerdir.
Büyük değişimler bu ülkede yaşanmıştır, yaşanıyor…
Taksim’deki 1 Mayıs buluşmaları, Gezi Parkı direnişi, İstanbul semtlerinin çarşamba mitingleri…
Her kesinde başka bir ilde milyonları alanlara toplayan Millet İradesine Sahip Çıkıyor buluşmaları… Milyonların egemenliklerine sahip çıkma bilinci, alanlarda yükselttikleri ses, gençlerin cesareti, kadınların direnci, halkımızın susmayan, korkmayan, sinmeyen içsesi yenecek otokratı…
Demokrasi, eşitlik ve sosyal adalet, dünyanın dört bir yanında ağır saldırıya uğruyor.
Otokratların, her kim ve her neredeyseler, demokrasiyi zayıflatmalarına, sertleşmelerine, onların baskıcı yönetimine bağışıklığa yer yok bu başkaldırıda…
Türkiye’de; yıllardır sürdürülen demokrasi karşıtlığına, gerilemeye, millet iradesinin hiçe sayılmasına, yasal dayanağı olmayan, uydurma, heybeden çıkarılan turplar ve şalgamlarla uygulanangözaltılar, tutuklanmalara, ev hapislerine, denetimli özgürlüklere son verecektir bu halk…
Demokrasimizin kurumlarına ve kurallarına saldıran, ulusal egemenliğimize yönelik; bu ucube yönetimi yenecektir egemenlik bilincimiz ve bağımsızlık karakterimiz…
Otokrasiler, saltçı, baskıcı yönetimler yenilmez değildir. Geçmişte yenildiler, yine yenilecekler.
Hak ettiğimiz dünyada, bir ağaç gibi tek ve özgür; bir orman gibi kardeşçesine yaşamak istiyorsak Başarının ve kurtuluşun yalnız başına gerçekleştirilemeyeceği de yadsınmaz bir gerçektir.
Ya hep beraber olup başaracağız ya da hiçbirimiz hak ettiğimiz o barış ve kardeşlik dünyasını göremeyeceğiz…
Kurum ve kurallarıyla işleyen demokrasiyle otoriter arasındaki savaşım; hukukun üstünlüğünü savunanlarla, hukuku muhaliflere karşı baskı aracı olarak kullananlar arasındadır.
Demokrasiyi kurumları ve kurallarıyla yaşatmak isteyenlerle, onları içten içe çökertenler arasındadır savaşım…
Halkın egemenliğini savunanlarla, oligark, otokrat, saltçı ve baskıcı kişi ve kurumlara karşıdır verilen savaşım…
Bu savaşım; baskıcıya karşı dayanışmayla kazanılır…
Dünyanın tüm demokratlarının, Asya’dan Afrika’ya, Amerika’dan Avrupa’ya ve Okyanusya’ya kadar tüm demokratların bu savaşıma katkı ve dayanışmaları savaşımın kazanılmasının olmazsa olmazıdır.
Yerküre; büyük dönüşümlerin gerçekleştiği bir aşamadadır.
Bizim; içinde yaşadığımız zamanda, karşımızda tarihi bir dönüm noktası var.
Bu dönüm noktasında geleceğin haritasını çizenler biz olmalıyız.
Gençlerimizle, kadınlarımızla, emekçilerimizle, üretenlerimizle; yani halk, yani biz…
O sese, Bertolt Brecht’in unutulmaz dizelerine veriyoruz kulaklarımızı…
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz…
Bilincindeyiz ki; bu sesi yükseltirsek, demokraside ısrar edersek, adaleti savunursak, kalkınma ve sosyal adaleti yeniden kurarsak, kararlılığımızı gösterirsek, daha iyi bir gelecek için omuz omuza verirsek savaşımımızı yeneriz…