Hasan Arslan

Hasan Arslan

15 Haziran 2025 Pazar

    ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDA

    ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDA
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Çok değerli ha-ber.com okuyucuları!

    Bir hafta aradan sonra; gazeteme hangi konuda, ne yazayım diye düşnürken aklıma Sayın Cahit Külebi‘nin, Kurtuluş Savaşı’mızı anlatan Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı kadar anlamlı yüklü Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda şiiri geldi aklıma.

    Ben; bu şiiri, çalıştığım yıllarda, öğrencilerimle, hem Türkiye’de, hem Almanya’da, oratoryo olarak da koymuştum sahneye.

    Kurtuluş’umuzun ve Kuruluş’umuzun, Türkiye Cumhuriyet’nin tapu senedi olan Lozan Barış Antlaşması’nın tartışmaya açıldığı şu günlerin anlamına, 19 Mayıs 1919’un, Kurtuluş’a ve Kuruluş’a, Lozan Barış Antlaşması’nın anafikrine uygun, biraz uzun bir şiirdir.

    Birkaç dakikanızı ayırararak okursanız eğer; bana hak verceğinizden hiç kuşkum yok!…

    19 Mayıs 1919; bizi, bu günümüze taşıyan ilk adımdır.

    Dünya durdukça; çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için, ileriye doğrudur atacağımız her adım…

    Asla son adım olmayacaktır…

    Görevimiz; her koşul ve durumda bağımsızlığımızı, cumhuriyetimizi, bölünemez bütünlüğüyle vatanımızı korumak ve kollamaktır…

    Gerek duyacağımız gücü nereden alacağımızı da; ta derinden borçlu olduğumuz;

    Kurtarıcı ve Kurucımız, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK söylüyor bize…

    O gün olduğu gibi, bugün de…

    İLK ADIMIN 106. YILDÖNÜÜMÜ, SARI SAÇLI, MAVİ GÖZLÜMÜZÜN 144. DOĞUM GÜNÜ KUTLU OLSUN!

    ***

    I.

    Edirne’den Ardahan’a kadar

    bir toprak uzanır,

    Boz kanatlı üveyikler üstünden uçar,

    Ardahan’dan Edirne’ye,

    Edirne’den Ardahan’a kadar….

    Kop Dağı’nda akar bir çeşme var.

    Serçe parmak kalınlığında suyu…

    Haram etmiş gece gündüz uykuyu,

    akar da akar…

    Samsun’un evleri denize bakar.

    Sokakları yosun içinde.

    Çaparlar, takalar, mavnalar

    bilyalar gibi suyun yüzünde…

    Bir iner bir kalkar….

    İstanbul’dan bir yar sevdim,

    Adamı günaha sokar…

    Savaştepe köprüsünden geçen trenler

    sel olur, İzmir’e akar,

    İzmir’in denizi kız, kızı deniz,

    sokakları hem kız, hem deniz kokar…

    Güneyde mis kokulu bir ağaç,

    yuvarlak yaprakları ince,

    yaz gelip de güneş vurunca

    dallarından bal akar…

    Bu toprak bizim yurdumuzdur…

    Deli gönül yücesine çıkar.

    bir üveyik olur, uçar gider…

    Ardahan’dan, Edirne’ye,

    Edirne’den, Ardahan’a kadar…

    BİR GÜN KARA BULUTLAR

    GÖKLERİMİZDE KONAKLAMIŞTI

    II.

    Yaylılar gelip geçiyordu güneyden,

    Örtük kara perdeler sallanıyordu,

    Utanıyordu Anadolu’dan gelip geçen,

    milletin yüreği kan ağlıyordu…

    Askerler gelip geçiyordu güneyden,

    Yaralı, hasta, yorgun askerler…

    Akşam olmuştu, yurda toplanıyordu

    sağ kalan yiğitler birer birer…

    Analar haber soruyordu güneyden,

    tarlalar kadar, ırmaklar kadar durgun analar,..

    Örtük kara perdeler sallanıyordu,

    utanıyordu Anadolu’dan gelip geçen

    ama kalanlar anayurtta toplanıyordu.

    III.

    Gökyüzünde kara kara bulutlar!

    Başımıza nerden geldiniz?

    Bizler konukseveriz ama,

    üdşmanları sevmeyiz…

    Gökyüzünde kara kara bulutlar!

    Harmanlar çürüdü yüzünüzden!

    Sizinle görecek işimiz yok!

    Gidin üstümüzden!

    Mavi değil artık denizlerimiz…

    Tarlalar sürülmez oldu…

    Sütü kesildi davarların…

    Öksüz kaldı bebelerimiz…

    Gökyüzünde kara kara bulutlar!

    Hayın mı hayın!

    Bir gün gelir hesabını sorarız!

    Buralarda durmayın.

    NE BULUTLAR GİTTİ,

    NE GÖKLERDEN BİR HABER GELDİ

    BU SEFER DE MİLLET PADİŞAHLARA SESLENDİ.

    IV.

    Biz yoksul bir milletiz,

    gözlerimizde solgun ışıklar yanar…

    Nasılsa yenilmişiz bir kere,

    ama uzun sürmez o kadar!

    Bir yüce umutları umut etmişiz kendimize…

    Gerdeğe girmedik kızlar, tüy gibi çocuklar,

    yiğitler, ihtiyarlar,..

    Bu toprak için yaşıyoruz!

    Yol verin bize!

    Bu toprak bizim yurdumuzdur!

    Deli gönül yücesine çıkar!

    Bir üveyik olur, uçar, gider.

    Ardahan’dan, Edirne’ye,

    Edirne’den, Ardahan’a kadar.

    NE BULUTLAR GİTTİ,

    NE PADİŞAHLARDAN BİR HABER GELDİ.

    KEMAL PAŞA DERLER BİR YİĞİT VARDI.

    BU SEFER DE MİLLET TÜRKÜLERLE

    KEMAL PAŞA’YA HABER SALDI.

    V.

    Kemal Paşa, yenilmez yiğit, şanlı komutan!

    Savaşa girer gibi yetiş bize!

    Yetiş bize, çöllerde bile olsan!

    İnanç doldur, güç doldur içimize!

    Bin kere yurdumuzu kurtaran!

    Bir görseydin ağlardın hâlimize!

    KUŞUN KANADINDA TÜRKÜLER

    KEMAL PAŞANIN GÖNLÜNE VARDI

    CEVABINDAN ÖNCE KENDİ GELDİ

    VI.

    Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı…

    Selâm durdu kayığı, çaparı, takası,..

    Selâm durdu tayfası…

    Bir duman tüterdi bu geminin bacasından,

    bir duman

    Duman değildi bu!

    Memleketin uçup giden kaygılarıydı…

    Samsun Limanı’na bu gemiden atılan

    demir değil;

    sarılan anayurda

    Kemal Paşa’nın kollarıydı…

    Selâm vererek Anadolu çocuklarına,

    çıkarken yüce komutan

    Karadeniz’in hâlini görmeliydi…

    Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar…

    Kalktı takalar,..

    İzin verseydi Kemal Paşa;

    ardından gürleyip giderlerdi,

    Erzurum’a kadar….

    BU NE İNANÇTI Kİ KEMAL PAŞA

    ALIN TERİ KURUMADAN

    SÜRÜP GELDİN YENİ YENİ SAVAŞLARIN PEŞİNDE!

    VII.

    Bir selâm gibi gitti Erzurum’a,

    Bin selâm gibi geldi Sivas’a Erzurum’dan…

    Dağlar alçaldı yol vermeye,

    temizlendi ılkımından karından…

    Analar, bacılar yola döküldü,

    Cephane taşıdı arkasından…

    Irmaklar suyundan faydalattı,

    ağaçlar daldasından.

    Yer gök inledi bir yol daha,

    Kurtuluş savaşından…

    VIII.

    Biz biliriz bizim işlerimizi…

    İşimiz kimseden sorulmamıştır…

    Kılıçla, mızrakla, topla, tüfekle;

    başımız bir kere eğilmemiştir…

    Kuzumuz var, yaylalarda meleşir,

    çeşmemiz var, gece gündüz söyleşir.

    yazımız var, pehlivanlar güreşir,..

    Bu toprağa kimse girememiştir…

    Davranı da deli gönül davranı!

    Kemal Paşa dinlemiyor fermanı!

    Anası, bacısı, kızı kızanı;

    Bizim gibi millet görülmemiştir…

    İNÖNÜ’DE İKİ KILIÇ GİBİYDİK DÜŞMANLA BİZ

    IX.

    İnönü’de iki kılıç karşı karşıya…

    Aşk olsun birinciye su veren kılıççıya!

    İnönü’de iki kılıç karşı karşıya…

    Aşk olsun birincinin yapıldığı çarşıya!

    Birinci kılıca su veren usta;

    hakkı, yiğitliği, sevgiyi,

    bu kılıcın kabzasına işlemiş tek nakışta…

    Birinci kılıçla dövüşen yiğit vur ki;

    anandan emdiğin süt helal ola!

    Birinci kılıçla dövüşen yiğit vur ki;

    gelinler, çocuklar ağlamaya!

    Birinci kılıçla dövüşen yiğit vur ki;

    önü al önlüklü, yüzü peçeli

    hanım kızlar nişanlısız kalmaya!

    Vur ki; anam babam, vur ki; kardaşım!

    Hayın düşman yurdumuza almıya…

    X.

    Bizim süvarimiz amma da ata biner!

    Ayağı yere değer, başı göğe değer…

    Bizim piyademiz yola yeğin gider,

    bastığında toprağı ezer…

    Bizim topçumuz narası; hay babam hay!

    Gülleden beter…

    Sağdıçlarım!

    Sizin gibi yiğitleri oldukça

    bu millet yaşar…

    ,DÜŞMAN KOYMUŞ MEYDANLARI KAÇIYORDU

    XI.

    Kattı Kemal Paşanın ordusu düşmanı uğruna…

    Pişman eti anasından doğduğuna…

    Çevirdi Sakarya, çevirdi süvariler,

    veryansın etti topçu,..

    Veryansın etti piyadeler…

    Kattı Kemal Paşanın ordusu sürdü, gitti,..

    Yetiştikçe vurdu düşmana…

    Hayın düşman, sarhoş gibi, sallana sallana,

    on beş günde İzmir’i dar buldu,

    Ölen kurtuldu, sağ kalan teslim oldu…

    Kaçtı gemiler.

    Alnı sargılı, kolu sargılı, boynu sargılı,

    Ahmetler, Bekirler, Aliler,

    Mahmutlar, Kâzımlar, İsmailler

    Peşlerinden yettiler,..

    Diz çöküp Kordonboyu’na

    ta yürekten çekip tetiği,

    gemilere yaylım ateş ettiler…

    BU NE İNANÇTI Kİ, GAZİ PAŞA!

    ATININ TERİ KURUMADAN

    SÜRÜP GİTTİN YENİ YENİ SAVAŞLARIN PEŞİNDE

    XII.

    Sana borçluyuz ta derinden!

    Çünkü yurdumuzu sen kurtardın,..

    Hasta, yorgun düşmüştük,

    yaralarımızı iyice sardın…

    Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın,

    sanatkârdın, denizler kadar engin…

    Kimsenin görmediğini görürdü

    sevgiyle bakan gözlerin…

    Dedin ki:

    Bu millet, bu büyük millet;

    yüzyıllar boyunca geri kalmış…

    Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz;

    her yanından yaralar almış…

    Dedin ki:

    Bir güzel savaşmalı;

    kurmak için yeniden,

    bilgiyle, inançla, coşkunlukla…

    “Öğün, çalış, güven!”

    Sana borçluyuz ta derinden!

    Işığısın bu yurdun…

    Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize…

    Çünkü Cumhuriyetimizi sen kurdun,

    hürriyeti sen yaydın içimize..

    Halkçıyız dedin halk içinden…

    İnançta hür yetiştirdin bizi…

    Borçluyuz sana ta derinden!

    Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti,

    bu milleti temiz ellerin…

    Sana borçluyuz ta derinden;

    En büyüğü Mustafa Kemallerin!

    XIII.

    Davullar, zurnalar dövende;

    Biz seni hatırlarız!

    Binip trene gezende;

    Biz seni hatırlarız!

    Önce adını öğrenir çocuklarımız;

    Eli kalem tutup yazanda…

    Binler yaşa, yurdumuza hizmeti büyük;

    Kemal Paşa!

    Ölümsüz insan!

    Şanlı Atatürk!

    CAHİT KÜLEBİ

    1950