17 Haziran 2025 Salı
Berlin'de on binlerce kişi "Gazze için birlikte" yürüyüşüne katıldı
Hamburg’da Tiyatro 4 Çeyrek’ten Unutulmaz Gala: “Boşver Be Doktor” Ayakta Alkışlandı
FERDİ ZEYREK´İ YAŞATMAK!
HASAN ALİ YÜCEL, CAN YÜCEL VE GAZİ YAŞARGİL´İN YOL AYRIMI
BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRELİM!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın heyecanıyla uyandım erkenden. Önce farklı televizyonlardan bayram törenlerini izledim. Ardından ekranlarda Atatürk ve Kurtuluş Savaşı’mızı anlatanlara kulak verdim. Evimizin karşısında Bostancı Atatürk Ortaokulu var. Balkon kapısı açık… Konuşmalar, şiirler… Sonrasında bando takımı yeri göğü inletmeye başladı. Önce okulun bahçesinde çaldılar trampetlerini. Bu arada bando takımında boruların olmaması büyük eksiklik… Gerçi olsa nerde çalacak çocuklar? Eskisi gibi yollarda dolaşmaları çok zor…
Bando takımı önde, bir sınıfı dolduracak kadar öğrenci arkada yürüyüş başladı. Birkaç veli de var yanı sıra yürüyen. Okul bahçesinden çıkıldı. Minibüs yolunda yavaşça gümbür gümbür ilerlemekteler Kadıköy yönüne doğru. Bazı sürücüler yollarındaki çocukların heyecanına ortak olurken kimilerinin bu durumdan rahatsız oldukları çok açık. Öğrencilerin yoldan çekilmeleri için rahatsız edici düdüklerini çalmaktalar. Belli ki padişaha kelle yetiştirecek bu sürücüler. Neyse ki sayıları çok değil. Öğretmenler, öğrencilerin güvenliğini sağlamak için çırpınmakta.
Nerede olursam olayım bando takımını gördüğümde, o tılsımlı sesi işittiğimde heyecanlanırım. Yüreğim yerinden fırlayıp çıkacakmış gibi olur. İlkokul beşteydim. Okuduğumuz ilkokulun alt katında ortaokul vardı. Onlarla aynı bahçeyi kullanıyorduk. Bando takımı kurulmuştu ortaokulda. Boru ve trampet takımına öğrenciler seçildi. Her resmi bayram öncesi çalışmalar yaparlar, törenlere hazırlanırlardı. Kimi zaman dersteki öğrenciler rahatsız olmasın diye okulun arkasındaki fındıklıkta yaparlardı bu çalışmalarını. Ders aralarında bando takımının çevresini alırdık hemencecik. Hayranlıkla izlerdik onların boru ve trampet çalmalarını. O günlerde benim ve bazı arkadaşlarımın en büyük düşü, bando takımında yer almaktı.
Boru çalan üç kişi vardı bandoda. İkisi son sınıftaydı. Biri orta birdeydi. Adı: İrfan Yıldırım’dı. Onu tanıyordum. Bizden bir yıl önce bizim okulumuzdan mezun olmuştu. Sınıf arkadaşım Hamdi Özcan’la ders aralarında giderdik bandocuların yanına koşa koşa. İrfan Yıldırım’a: “Boruya bir kez olsun üfleyebilir miyiz” derdik. O da bizi kırmaz, üfletirdi boruya. Birkaç gün geçmeden neredeyse öğrenmiştik marşları çalmayı. Yolda yürürken, evde otururken, top oynarken, ders çalışırken ağzımızda boru varmış gibi dudaklarımızı büzer, dilimizle marşların ezgisini çalardık kendi kendimize. Çok geçmeden marşların tümünü çalmaya başladık.
Bizim hevesimizi ve becerimizi gören İrfan Yıldırım, bize boruyu daha çok çaldırmaya başlamıştı. Hatta bir defasında, gelecek yıl ikimizi boru takımına aldıracağını söylemişti. “Bu yıl iki arkadaşımız mezun olacak. Siz, ortaokula geldiğinizde ikinizi onların yerine aldırırım. Bunu öğretmene söylerim. Siz, nasıl olsa çalıyorsunuz boruyu. Yeniden öğrenci yetiştirmek zor.” dedi bize.
Ağzım burnum deyinceye dek okulu bitirdik. Yaz dinlencesi de sayılı gün çabuk geçti. Ortaokula başladık. Cumhuriyet Bayramı yaklaşıyordu. Bando çalışmalara başlayacaktı. İrfan Yıldırım, dinlence de bizi arayıp buldu. Onun iki yanında öğretmen odasına gittik. Öğretmenimize bizim boru çalmayı bildiğimizi söyledi. Öğretmenimiz bahçeye çıktı, biz de arkasındayız. Boruyu sırayla bize verdi. İkimiz de tüm marşları çaldık eksiksiz. Böylece bando takımına girdik.
O yıllarda bandocular izci giysisi giyerdi. Hamdi ile bana izci giysileri verdi öğretmenimiz. Cumhuriyet Bayramı’nda yerimizi aldık giysilerimizle. Yaşamımın en mutlu günlerinden birini yaşadım. O zamanlar bucak merkezi olan Hayrat’ı baştan sona dolaştık uygun adım. Halkın ilgisi doruktaydı. Beni tanıyan bazı kişiler bana seslenmekteydiler mutlulukla. Ancak ben, tüm ciddiyetimle kendimi işime vermiş, önüme bakıyordum Atatürk bakışlarımla.
Ortaokul eğitimim boyunca üç yıl boru çaldım. Orta üçte Denizli-Çal-İsabey Ortaokulu’nda sürdürdüm eğitimimi. Orada da bando takımına girdim. Bu nedenle bando takımını her gördüğümde heyecandan ölecekmiş gibi olurum. Onlarla ortaokul yıllarıma gider, derin düşlere dalarım.
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda tam da düşlere dalmışken 12.49’da deprem oldu. Düşümden uyanıp deprem gerçeğini acı da olsa yaşadım.
Adil Hacıömeroğlu