1 MAYIS’TA İŞÇİNİN ADI YOK!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bugün 1 Mayıs… İşçinin, emekçinin bayramı… İlgili, ilgisiz birçok kişi övgü dolu sözler söyleyecek.

Siyasetçiler, eli kalem tutanlar, ağzı laf yapanlar, sarı sendikacılar, emek savaşımını bölücü ve yıkıcı örgütlerin kuyruğuna takmak isteyenler, insanlık ayıbı olan taşeronluk sistemini yönettikleri devlet işletmelerinde uygulayanlar, taşeronluktan rahatsız olmayan belediye başkanları işçilerin toplum için ne denli yararlı olduklarını anlatacaklar uzun uzun. Yarın olduğunda bu söylevlerin hepsi unutulacak. Serbest piyasa koşullarında işçilerin iliği sömürülmekte. Onların örgütlenme hakları elbirliğiyle gasp edilmekte. Çalışanların neredeyse üçte birinin asgari ücretle geçinmelerine göz yumulmakta.

Uygar bir çağda, ilkel yaşam koşullarında yaşayan işçilerin ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal durumları söylevcilerin umurunda olmayacak. “Altta kalanın canı çıksın.” sözü doğrultusunda davranacak toplumun egemenleri.

İş kazaları yazgıya bağlanacak. İş güvenliği umarsızca savsaklanacak. İş güvencesinin sözü bile edilmeyecek. İşten çıkarmalar, siyasetçinin de sendikacının da umurunda olmayacak. Yuvarlak sözlerle iş güvenliği de iş güvencesi de geçiştirilecek.

Emeğin en yüce değer olduğunu bilmeyen ya da bildiği halde bunu umursamayan yöneticilerin bulunduğu yerde emeğin özgürlüğünden söz edilebilir mi? Emeği içselleştirmeyen kişilerin devlet, belediye ve sendika yönetimlerinde olması içler acısı bir durum. Sözde değil, özde emeğe dost olmalı. Emekçilerle duygudaş yöneticilere gereksinim var her alanda.

TBMM’de temsil edilen partilerin milletvekili listelerinde nedense işçiler yok! İşçilerin temsil edilmediği bir Meclis, emeği savunabilir mi? Böyle bir Meclis’te işçi haklarından söz edilebilir mi? İşçiye, köylüye, memura kapılarını kapatan bir siyaset sistemi emeği koruyabilir mi? Böyle bir siyasal anlayış, emekçinin hakkını verebilir mi? Aday listelerini emekçilere kapatan partilerden seçilecek bu kişiler milletin vekili olabilir mi?

Emekçilerin söz ve karar sahibi olmadığı partiler demokrat, böyle bir sistem de demokrasi olur mu? Bugün toplumumuzun büyük bir çoğunluğu emekçilerden oluşmakta. İşte, TBMM’nin kapısı bu büyük çoğunluğa kapatılmakta. Kısacası halksız bir demokrasi kurgusu var karşımızda. Halksız bir sözde demokrasi, haksız olur. Halkın olmadığı bir yerde haktan söz edilebilir mi?

TBMM’de grubu bulunan partilerin vekil listelerinde parasal gücü olanın yeri var. Ne yazık ki politikayı meslek edinmiş, siyasetten geçinenler çoğunlukta. Böyle bir sistemde, işçiden ve onun hakkından söz edilebilir mi? Siyasetten dışlanan emekçilerin bulunduğu bir demokrasinin katılımcılığı, söz konusu bile olabilir mi? Halkın ezici çoğunluğunun katılımı olmayan bir sisteme, ortaoyununa demokrasi denmez. Bu, yalnızca bir aldatmaca.

Emekçinin olmadığı bir sistemde yolsuzluk da yoksunluk da yoksulluk da olur. Çünkü yaşamı boyunca emeği küçümseyenler, emeğin değerini bilemez.

Ulusal bağımsızlığın sağlanmasından, emperyalizme karşı savaşımdan yana olan bir emek hareketi er geç başarıya ulaşacak. Halkçı-devletçi bir sistemle emek de emekçide özgürlüğüne kavuşacak.

İşçilerin ve diğer emekçilerin yönetime katılacağı bir yönetim biçimidir isteğimiz. Bu umudu her gün içimizde yeşerterek tüm emekçilerimizin bayramı kutlu olsun.

Adil Hacıömeroğlu