22 Haziran 2025 Pazar
Trafikteki her 1000 otomobilden 15'i elektrikli
Hamburg’da Tiyatro 4 Çeyrek’ten Unutulmaz Gala: “Boşver Be Doktor” Ayakta Alkışlandı
FERDİ ZEYREK´İ YAŞATMAK!
HASAN ALİ YÜCEL, CAN YÜCEL VE GAZİ YAŞARGİL´İN YOL AYRIMI
BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRELİM!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
Almanya’da emekli olmuş bir Türk’ün nasıl yaşadığını, ne gibi sıkıntılar ya da olanaklar içinde olduğunu hiç bilmeyen ve de onları anlamak, onları tanımak bile istemeyen ne kadar çok insanımız var.
Almanya’da emekli olanların çoğunun eline ayda 1000 EURO’dan daha az para geçtiğini bilen kaç kişi var?
Özellikle “yaşlı emeklilerin” eline geçen para çok az.
Aylık “temel harcamaları” ne kadardır?
Ev kiraları, elektrik, su, sigortalar, araba, yakacak, yiyecek, giyecek…
Son yıllarda Almanya’nın “fiyat artışları”ndan haberi olan ne de çok insanımız var?
Bu emeklilerin cebine ayda kaç EURO kalır bilen var mı?
Ama durup, durup da “Almanya’daki emekli Türkiye’de çok rahat para harcar” laflarını bir kenara bırakmak gerekir.
Almanya’da yaşayan insanlarımızın birçoğu TÜRK vatandaşı olabilir ve bu insanlar bilinçli ya da bilinçsiz şimdiki Türkiye’deki iktidar partilerine oy vermiş olabilirler.
Sadece bu olguyu dile getirmek yeter mi?
Onları “suçlamak” çok mu doğru?
Onların üzerinden kendilerince bir “siyaset malzemesi” çıkarmak çok mu doğru?
1960 yıllarından bu yana oralarda yaşayan insanlara ne gibi bir “olumlu katkıda” bulunabildik ki…
Hangi olumlu ve çağdaş bir destek modeli geliştirebildik ki…
O insanların Türkiye “sevgisi ve bağı” hiç kesilmedi ki, hiç bitmedi ki….
Şimdi dördüncü kuşaklar var artık ve de genelde sorunları hiç de azalmış değil.
Toplumdaki yerleri nerede ise hep ayni düzeyde kaldı.
En çok ve yaygın örgütlenme modelimiz ise her kentte açtıkları camileri oldu.
Bir de spor derneklerimiz…
Tek tük de olsa başka alanlardaki diğer dernekler…
Konsolosluklarımız da malum, yoğun işleri olan, vatandaşlık bürokrasilerinden kafalarını kaldıramayan kurumlar olarak hep görev yaptılar.
Kendilerini kurtarmış olan, iyi -eğitim alabilmiş olanlar, Alman toplumunda yüksek yerlere gelmiş olan Türk’lerimiz ise daha çok “kendi dünyalarını” ellerinde tutabilmenin peşindeler.
“Almanya edebiyatı” çok, çok az yazılmış, konuşulmuş, bilinebilmiş bir dünya…
Hiç olmazsa o insanlara “fesatça” yaklaşmamış olsak ve de onları daha iyi ve de gerçekçi bir gözle tanıyabilsek…
Almanya’nın Türk insanları zaten kendi sorunlarıyla zor baş edebilmekte iken onları Türk halkının gözünde küçük düşürmeden, eğer ille de yazmanız gerekiyorsa “fesatlık yaratmadan” bir şeyler yazabilmelisiniz.
Türkiye uzun yıllardır kendi “sıkıntıları” ile yaşıyor.
Politik ve ekonomik sıkıntılar, toplumun alt üst edilmesi, insanların huzursuz bir günlük yaşam içinde olması, çaresizlikler…
Bu durum herkes tarafından bilinmekte zaten.
Doğru ve yararlı çözüm yolları, çabalar, uğraşılar geliştirmek gerekir.
Ucuz lafları bir kıyıya “bırakmak” çok daha yararlı olur.
Bir insanın “iki dünyası”, “iki ülkesi” olur mu diye sorarlar hep.
Ve de verdikleri kendi yanıtları şöyledir:
“Böyle bir şey olmaz! İnsanın tek bir memleketi olur,” derler.
Bu anlayış biçimi kendilerince doğrudur sadece.
Bir de Türkiye dışında doğmuş, büyümüş, aile kurmuş, çocukları olmuş, orada yaşamış ve çalışmış insanlarımızı düşünün, onların ruh dünyasını, kimlik arayışlarını bir düşününün.
Yurt dışında yaşayan, orda kendilerine yeni dünya kurmuş olanlar artık çok uzun zamandır oradadırlar ve o topluma uyum sağlamış durumdadırlar.
Öte yandan kendi “anayurtlarına” da sahip çıkmakta ve bununla da gurur duymaktadırlar.
Yurt dışında yaşayanların durumlarını, duygularını, düşüncelerini anlamağa, öğrenmeğe çalışmak gerekir.
Yurt dışında yaşayan insanların en az oranın yerli halkı kadar “bilinçli, çalışkan ve öz verili” olması, toplumda geri “kalmamak” istemesi gerekir.
Bunun en birinci yolu da çocukların okulda çok “başarılı” olmalarıdır.
Diğer yönden yurt dışında yaşayanların o ülkenin “toplumsal yaşamına”, sanatsal, kültürel “etkenliklerine” katılması, oralarda yer alması gerekir.
Tabii ki bu da mümkünse…
Yine de hem Türkiye’ye hem de Almanya’ya selam olsun.
Sizlere de sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI