12 Ocak 2025 Pazar
Turizm sektörü yarıyıl tatilini ‘bereketli’ geçirecek
HAMBURG’DA SARICAN KÖYÜ RÜZGARI ESTİ
KAYYUMLAR ERKEN SEÇİM OPERASYONU MU?
IŞIKLAR İÇERİSİNDE UYUSUN YANLIŞI
BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRELİM!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
Öğretmenler günü “belirlenmiş bir gün” olarak çeşitli düşüncelerin, görüşlerin olduğu bir “anma”, bir “değer tanıma” ve bir “anımsama” günü olarak bu yıl da geldi.
1981’den bu yana her 24 Kasım günü kutlanan Öğretmenler Günü’nün “gün” olarak kabul edilmesiyle ilgili yıllardır yeterince tartışma yapılmış olsa da kutlanıyor.
1981 yılında, Atatürk’ün doğumunun 100. yılı dolayısıyla, her yıl 24 Kasım’ın “Öğretmenler Günü” olarak kutlanması kararlaştırıldı.
24 Kasım’ın Türkiye’de “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmasının başlıca nedeni, bu tarihin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği”ni kabul ettiği gün olmasıdır.
24 Kasım, TBMM’nin Mustafa Kemal’e (henüz Soyadı Yasası yoktur) verdiği “Millet Mektepleri Başöğretmeni” sanının yasalaştığı gündür (24 Kasım 1928). Bu “gün”, hem eğitim kamuoyu hem halkın büyük çoğunluğunca benimsenmiştir.
Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadının verildiği günün de 24 Kasım 1934 olması ilginç bir rastlantı olabilir.
Atatürk, eğitimin bir ülkenin geleceği için ne kadar önemli olduğunun bilincinde olan bir liderdi.
Atatürk’e verilen “Başöğretmen” ünvanı, onun eğitimdeki rolünü ve öğretmenlere verdiği değeri simgelemektedir.
24 Kasım Öğretmenler Günü, Türkiye’de eğitimin önemini vurgulamak, öğretmenlerin sorunlarını görüşmek ve toplumdaki yerini güçlendirmek ve Atatürk’ün eğitim konusundaki görüşlerini hatırlamak için kutlanan özel bir gündür de diyebiliriz.
Millet mekteplerini kurarak eğitimde “devrim” yarattı ve böylece tüm yurttaşların okuma yazma öğrenmesini sağladı.
Atatürk’ün eğitimdeki mirası yaşatılırken, öğretmenlerin de emekleri, önemi ve değeri takdir edilmiş oldu.
24 Kasım Öğretmenler Günü, Türkiye’de “eğitimin önemini” vurgulamak, öğretmenlerin “toplumdaki yerini” güçlendirmek ve Atatürk’ün eğitim konusundaki vizyonunu hatırlamak için kutlanan özel bir gündür.
Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerin yoksulluğuna yapılan vurgularla öne çıkması, ne yazık ki yıllardır değişmeyen bir görüntüdür.
Bugün öğretmenlerin durumu, genel sorunları, içinde bulunulan çıkmazlar ve sıkıntılar üzerinde konuşulmalıdır.
Öğretmen yetiştirme ve yerleştirmedeki sorunlar, işsiz öğretmenler, öğretmenlerin özlük hakları, öğretmenlere ödenen aylıklar, okulların ve eğitim-öğretimin, okulların koşulları… üzerinde konuşulmalı ve çözüm yolları aranmalıdır.
“Dünya Öğretmenler Günü” ise UNESCO ve ILO tarafından 1964 yılında kabul edilen “ÖĞRETMENLERİN STATÜSÜNE İLİŞKİN ŞART”ın anısına 1994 yılından bu yana her yıl 5 Ekim’de kutlanmaktadır.
O zamandan beri hedef: “Nitelikli bir eğitim için nitelikli öğretmenler” olmuştur.
Dünya çapında otuz milyondan fazla öğretmeni temsil eden ULUSLARARASI EĞİTİM Education International’ın (EI) ÖĞRETMENLERİN STATÜSÜ BİLDİRGESİ”nin dünya çapında uygulanmasına kararlıdır ve Dünya Öğretmenler Günü’nün uluslararası olarak tanınması için çağrıda bulunur.
Öğretmenlik mesleğinin eğitim, bireysel ve toplumsal gelişim için özel önemine dikkat çekmek ve öğretmenlere gerekli desteği sağlamak için 5 Ekim’de etkinlik ve kampanyalar düzenlenmesi çağrısında bulunuyor.
2022-2023 eğitim öğretim yılında TÜRKİYE’de Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki yaklaşık 19 milyon öğrenci ve 1 milyon 200 bin öğretmen bulunmaktaydı. Bugün çok daha fazla olabilir.
Bir anlamda ÖĞRETMENLER GÜNÜ yalnızca sevinip, eğlenceler düzenlenecek ve kutlamaların yapılacağı bir gün değildir.
Ülkenin genel durumunun göz önüne alınması gereken ve çalışanların, özellikle kamuda görevli olan öğretmenlerin tüm haklı isteklerinin “dile getirilmesi” gereken bir özel gündür.
Öğretmenlerin ÇAĞDAŞ koşullarda çalışabilmesinin olanaklarının sağlanması ve de her türlü sendikal haklarının elde edilmesi, enflasyona yenik düşmeyen ödenti ve aylık talepleri… dile getirilmeli, anlatılmalıdır.
Uygar bir toplumda “çağdaş koşullar” içerisinde, bilimsel bakış açısına dayanan bir “öğretmen yetiştirme” programımız ve buna dayalı öğretim ve eğitim sistemimiz olmalıdır.
Bunun ardı sıra öğretmen yerleştirme, dağıtma ve kadrolaştırma konusunda adil, eşit ve uygulamalar sağlanmalıdır.
Tüm öğretmenlerin her kademede ve dalda günün yaşam koşullarına en iyi uyabilecek bir ücretlendirme düzenine kavuşturulması gerekir.
Devletin temel eğitim kanunu çerçevesinde öğretmenlerine çok iyi sahip çıkması ve en iyi çalışma koşullarını sağlaması beklenmelidir.
Öğretmenlerin sendikal hakları korunmalıdır.
Ülkede var olan sendikaların “öğretmenlerin özlük haklarını” savunmaları beklenilmelidir.
Öğretmenler gününün temel konuları gördüğünüz gibi çok boyutludur:
Devletle, işverenle, hukukla, ekonomik değerle ve de duygusallıkla, özlem ve hasretlerle de doludur.
Geniş bir kapsamı olan bu özel günde yıllar sonra da olsa insanların kendilerine “emek ve uğraşı” veren öğretmenlerine bir “anımsama” yapacağı “sevgi ve saygılarını” belirteceği gün olabilir.
İyi bir öğretmenin, gerçek bir öğretmenin duygu ve düşüncelerini, onların neler ile yaşadıklarını, her bir gününün nasıl geçtiğini ve de neleri, nasıl yapmak istediklerini, önündeki öğrencileri için ne denli uğraştıklarını, umutlarını ve de tabii ki hayal kırıklıklarını, üzüntülerini, umutsuzluklarını… anlatmak nasıl mümkün ki…
Öğretmen olarak geçen yıllarını insanlara nasıl anlatabilirsin ki…
Sevgi ve saygıyı, şükretmeyi, iyi değer yargılarını nasıl anlatabilirsin ki insanlara…
Hem de kendi “öğrencilerine”…
O çok “sahiplendiğin” insancıklara…
Hani senin için “çok önemli” olanlara….
Bugün onlara senin tüm “ümitlerini ve enerjini”, sevgini ve hayallerini “verdiğin o çocuklara nasıl anlatabilirsin…
Hem ki onların artık her şeyi “çok iyi bildiklerini” sandıkları, ve de kendilerinin “çok önemli” olduklarını sandıkları bugün…
Nasıl anlatabilirsin…
Yaşamın temel değerlerinin içinde bazı şeylerin, bazı insancıklar için ne denli önemli olduğunu…
Bir anımsamayı, bir teşekkürü, bir güzel sözü, bir merhabayı… beklemenin ne olduğunu nasıl anlatabilirsin?
Bunu anlatabilmek kolay olsaydı…
Ne de mutlu ve huzurlu olurduk, belki de karşılıklı…
Bir insan niye yaşar ki, ne için yaşar ki…
Yine de bana zamanında “öğrenci” olarak gelmiş olanlara sevgilerimi iletmek isterdim bugün….
Onları hep mutlu ve de başarılı insanlar olarak yaşamlarında görebilsem ne mutlu olurdum hep…
Ben onlardan bir “merhaba” almasam ne olur ki…
Önemli olan benim “iç huzurum” bana göre…
Onlar iyi hizmet edebilmek, onlara iyi bir öğretmen, iyi bir yol gösterici olabilmiş olmam, onlara “güzel ahlakı” kavratmak istemem bana yeter….
Koca bir yaşam bu yola harcanmış olsa bile ne mutlu ki ben huzur içindeyim.
Bugün de hiç durmadan, şükür ki eğitim ile, öğrenim, toplum ve insan ile, aydınlanma ve çağdaşlık ile ilgili temel araştırmalar yapıp, kendim için öğrenip, yazabiliyorum ve insanlara sunabiliyorum.
Beni anımsayan, güzel sözcüklerle kutlamalarda bulunan tanıdıklarıma, dost ve arkadaşlarıma, öğrencilerime teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Hepinize kocaman bir MERHABA!
Sevgili çocuklar hep “mutlu olun” ne olur!
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 24.11.2024, MŞ.