Gönen Çıbıkcı

Gönen Çıbıkcı

22 Haziran 2025 Pazar

    ÇOCUĞUN EĞİTİLMESİNDE ANNE VE BABALARIN SORUMULUĞU

    ÇOCUĞUN EĞİTİLMESİNDE ANNE VE BABALARIN SORUMULUĞU
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Toplumdaki durumu, olayları izlerken çok da dikkatli ve düşüncül olmalıyız.

    İnsanları davranışları ve insanlar arası ilişkileri de bilinçlice irdelemeliyiz.

    Birçok “kötü örnekler, suç işleme, suça karışma, suç örgütlerine çalışmak, sapkınlıklar, sapıklıklar…” izlediğimizde durumu, olayı sakince ve neden-sonuç ilişkisine bakarak çözümlemeye çalışmalıyız.

    Çocukların, gençlerin “suç işlemeleri” durumunda yine anne-baba olarak olayı dikkatlice düşünmeliyiz.

    Anne ve baba kendileri kendi ailelerinden aldıkları eğitim (terbiye) davranış ve tutumlarını, duygularını birlikte getirmişlerdir ve kendi evlilikleri de bunların üzerine kuruludur.

    Çocukların, özellikle 14 yaşına kadar olan “yaş döneminde” en büyük “sorumluluk ve yükümlülük ailenin”dir.

    Anne ve baba olarak daha “doğumdan önce” aile yaşamı içerisinde nasıl yaşanılmalıdır?

    Ortak davranışlar, tutumlar sınırlar konusunda olumlu, ılımlı ve huzurlu, sevgi ve saygıya dayanan bir ortamı hazırlamış olmalıdırlar.

    Çocuklar daha ilk günlerinden anne ve babalarının söylediği her sözü, yaptıkları her davranışı ve yaptıkları her işi izlerler ve zihinlerine yerleştirirler.

    Beynine işlenmiş, kodlanmış olan her şey orada tüm yaşamı boyunca duru ve gerektiğinde kendiliğinden ortaya çıkar, etkilemede bulunur (bilinç altı)

    -Çocuklar hayatına yön verecek alışkanlıklarını ailede kazanırlar

    -Çocuklar insanlara karşı davranışlarını ailede kazanırlar.

    -Çocuklar insanlarla iletişimi, öz güven sahibi olma, sorumluluk alma, iş yapabilme, zorluklarla mücadele…  gibi becerilerini ailede kazanırlar

    -Çocuklar inançlarını, ibadet alışkanlıklarını, inancının hayatındaki yerini çoğunlukla ailede öğrenirler

    -Çocuklara olumlu davranışlar kazandırmaK, dürüstlük, sevgi, saygı, helal kazancın önemi, kul hakkı, ana- baba hakkı, komşu hakkı, güvenilir olma…  gibi “erdemler” ailede öğrenilir.

    -Yaşamı etkileyen davranışlardan olan ” arzu ve isteklerin esiri olmamak, sabır, şükür, azla yetinmek, öfkeye yenik düşmemek, kendi sınırlarını tanımak, tutumlu olmak, yardımlaşmak… ailede birlikte öğrenilir.

    -Çocukların karakter özellikleri, duygu gelişimi, irade, vicdan , güzel ahlakı ailede yıllar içerisinde ortaya çıkar..

    -Aile içerisinde karşılıklı “sevgi, saygı ve huzur” çocuğun yaşamında genel bir ortam oluşturur.

    .  Aile içinde eşlerin ve çocukların sakince, ortak konularda konuşabilmeleri, şiddet ve öfke patlamalarından ise kaçınmaları gerekir.

    . Her türlü iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, yararlı-zararlı gibi kavramlar ve tutumlar aile içerisinde ilkesel olarak öğretilmelidir.

    Eğer anne ve baba dikkatli düşünüp yararlı ve doğru bir eğitim ortamı yaratabilirse ortaya çıkan ilkeleri de yaşamlarında çok açık bir biçimde yerleştirmelidirler.

    Çocukların yaşı ve gelişimleri, genetik özellikleri onların eğitiminde çok önem verilmesi gerekendir.

    Çocuğun yaşına uygun olarak sınırları belirlenmelidir ve o sınırlara göre davranıp, istemlerine karşılık verilmelidir.

    Çocuk her şeyden önce anne ve babasının durumunu, özelliklerini, sosyal ve ekonomik yapısını çok iyi kavramalıdır.

    Ailenin gelir düzeyinde gereksiz olarak, dış etkenlere de dayanan harcamaları çocukları o an sevindiriyor olsa bile onların temel eğitimleri için yararlı değildir.

    Çocukların çeşitli yönlerden ve gerekçelerden “sevgi sömürüsü” yapma eğilimleri ya da özentili ve gereksiz istemleri olduğunda “hemen” çocuğun isteğine “olur” demeden iyi düşünüp, irdeleyip karar vermek gerekir.

    Bunu da çocuğa güzelce ve dikkatlice anlatmak, açıklamak gerekir.

    Anne, baba ve çocuk, çocuklar arasında “sağlıklı, düzenli ve adil bir denge” sağlanmalıdır.

    Yalnızca aile yeterli değildir elbette…

    Ailenin yakınları, akraba ve hısımları, onların davranışları, alışkanlıkları, düşünce yapıları… çocuk eğitimi açısından çok önemlidir.

    Ailenin oturduğu, kent, kasaba, mahalle, sokak ve buraların “toplumsal değerler ölçütleri ve alışkanlıkları” da çocuğun yaşı ilerledikçe belirginleşir ve etken duruma geçer; çocuğa yön verir.

    Çok doğaldır ki ülkenin genel yapısı, sorunları anne ve babayı ve dolayısı ile de çocuğun yapısını ve davranışlarını etkiler.

    Özellikle üzerinde durulması gereken ana sorulardan birisi de “sağlıklı” olmak, üzerine olmalıdır.

    Sağlıklı düşünebilmek, sağlıklı beslenebilmek, sağlıklı davranabilmek, sağlıklı ilişkiler kurabilmek… çocuk ve aile arasında ilk 10 yıl içerisinde oluşur.

    Anne ve babanın eğitim ve öğretim düzeyi, onların “sosyo-ekonomik düzeyi”, toplumsal ilişkileri, dünyaya bakışları, “akıl ve ruh sağlıkları”, kültürel gelişmişlikleri, davranış biçimleri… tümüyle hem “ailenin genel yapısını” hem de “çocukları doğrudan etkiler” ve yönlendirir.

    Çocuğun yaptığı hataları ve yanlışları en uygun zamanda ona açıklamak gerekir.

    Çocuğun bilinçli olarak yaptığı yanlışlarda ve hatalarda devam etmesi durumunda neler yapılabilir?

    Anne ve baba bu durumlarda nasıl davranır?

    Çocuklar bilerek uygunsuz ve kötü, zararlı davranışlarda bulunmaya devam ederse ve aile söz geçiremez duruma düşerse neler yapılabilir?

    Aile içerisinde daha küçük yaşlarda yanlışlıklar, hatalar ve de huzursuz, sinirli, yanlış davranışlarda bulunan çocuk “yaşı ilerlediğinde” ne duruma gelir?

    Çocuğun suça eğilimi, suça karışması, kötü ve zararlı alışkanlıklar içerisine girmesi, ailesine karşı isyancı davranması… durumunda anne ve babası ne yapabilir?

    Çocuğun yaşı ilerledikçe kişilik gelişi de tamamlanır ve kendisini gösterir.

    Çocuk artık bir “genç yetişkin” durumuna gelmişse ailesine karşı “söz dinlemez” olmaya da başlar ve kendi yaşamını kendisi belirlemek ister.

    Aileden ayrılma eğilimleri ülkeye ve çevreye göre farklılıklar gösterse bile 19-22 yaşlarında çok daha görülür.

    Aileden ayrılıp, özgürce ve bağımsız, kendilerince karar verecekleri bir yaşamı isteyen gençler acaba  tüm sorunları kendi başlarına ne kadar çözebilirler.

    Genel olarak gençlerin toplumda ve bulundukları çevrede sorunlarının gittikçe de arttığı bir dönemde, onların her an bir “suç” ortamı ile karşılaşma olasılığının arttığı günümüzde asıl belirleyici olan o gencin tüm yaşamı boyunca geçmişi, edindikleri, donanımı, karakteri ve ana yapısıdır.

    Genç kendisini ne denli koruyabilir?

    Tüketim toplumunda ortada dönen algı-zihin programlamalarından kendisini ne kadar uzak tutabilir?

    Gençlik psikolojisi, ruhsal durumu, ruh sağlığı ne kadar korunabilir?

    “Anne, baba” olarak evden ayrılmış çocuklarını uzaktan izlemek, pek bir söz geçirememek, etkide bulunamamak ise endişe verici bir durumdur.

    Tüm bunların sonunda söylenilecek çok daha fazla “şey” olduğu bellidir ve bunun için de uzmanlar vardır.

    Bize kalan ise “sağlıklı, ilkeli ve açık”, “sınırları iyi belirlenmiş” aile yapısını kurmak ve korumak olacaktır.

    Gönen ÇIBIKCI, 13.10.2024, MŞ.