Gönen Çıbıkcı

Gönen Çıbıkcı

22 Haziran 2025 Pazar

    BAZILARI VARDIR Kİ…

    BAZILARI VARDIR Kİ…
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Bazıları vardır ki onlar “çok” bilirler.

    Çok “okumuş” olduklarını düşünürler ve kendi “siyasi gruplarına” son derece bağlıdırlar.

    Polisi sevmezler, askeri hiç sevmezler, din ile dincilerle de hiç işleri olmaz.

    “Feodal ilişkilere” karşıdırlar.

    Halkın gelenek ve töreleri ise onlara göre artık “zamanını yitirmiş” adetlerdir.

    “Devlet” denilen kavram ise onlara göre hep ”faşist devlet”tir.

    Başkalarının, “sağcı, solcu” olmalarını ve her bir “ayrıntıları” çok iyi açıklayabilirler.

    Aslında her zaman “anti emperyalist” olduklarını vurgularlar.

    Tüm yaşamlarında “siyasi olmak” çok büyük bir övünç kaynağıdır.

    Zamanında takılıp kaldıkları “siyasete” son derece bağlıdırlar.

    “Devrimcilik” en önemli kavramdır tabii ki…

    “Ritüellerini” hiç aksatmazlar.

    Genelde hep “kendi aralarında” buluşurlar ve “büyük teorileri” küçük grup konuşmalarına sığdırırılar ve sohbetleri de saatlerce sürer.

    Sanattan, edebiyattan çok anlarlar.

    Sohbetleri çok tatlıdır.

    Birbirlerini çok severler.

    Hem de kendilerini ”aydın” olarak tanımlarlar.

    Sanki bir anlamda da toplumun “ayrıcalıklı” ve elit bir grubu gibidirler.

    Genelde de ekonomik durumları çok sınırlıdır ve de zaten “burjuvaya” da karşıdırlar.

    “Zengini” de sevmezler, “köylülüğü” de hiç benimsemezler.

    Ama “işçi sınıfı” denilince çok hoş gelir kulaklarına…

    Ülkenin koca bir bölümünün “ağaların” elinde olduğunu ise artık “unutmuş” gibidirler.

    Sadece ortalıkta görülen “siyasi partiler” üzerinden kurarlar “güncel siyasi” sohbetlerini.

    Uluslararası para oyunlarını ve onların “global güçlerini” ise pek konuşmazlar.

    Yani, “komplo teorileriyle” falan pek uğraşmazlar.

    Asıl olan kendi “öz siyaseti” içinde kabul görmüş olan literatürdür.

    Tercih ettikleri içki de, bu arada, rakıdır, rakı ritüellerini de iyi bilirler.

    Güncel olayları kendi bakış açılarına göre incelerler ve nerede ne zaman bir fırsat bulsalar hemen ortaya çıkıp, demokratik haklarını kullanırlar ve “pankart asarlar”, yürüyüş düzenlerler.

    İçleri rahatlar, görevlerini yerine getirmenin tadını çıkarırlar.

    Takdir etmek gerekir ki kendi içlerinde iyi örgütlüdürler.

    Bir de hiç öyle “milliyetçi” falan değillerdir.

    “Milliyetçi” olmayı istemezler.

    “Sevmezler” milliyetçiyim diyenleri de… 

    Atatürk ise zamanında “bir şeyler yapmış” bir tarihsel liderdir ve artık “güncelliğini yitirmiştir” onlara göre.

    Ayni kendilerine benzeyen ve de aslında zamanında kendi içlerinden ayrılıp da “gruplaşan” arkadaşları ile de hep bir “rekabet” içindedirler.

    Kendi görüşleri ise çok “kesin” ve “tek” çözümdür.

    Diğer görüşleri “küçümserler” ve hemen de damgalarlar.

    Cahillerle, milliyetçilerle ve “sıradan demokratlarla” falan bir işleri olmaz.

    Yanlarına dostça da yaklaşsanız kabul görmezsiniz.

    Daha başka da çok önemli özellikleri vardır tabii ki!

    Ama bir gün ”vatan elden gidiyor” deseler onlar yine de ”sadece” kendi siyasetinde olanlarla el ele olurlar ve bakışlarındaki perspektif kendilerince olandır.

    Hep karşı oldukları “emperyalizmin” çok değişik yöntemleri olduğunu ve bunlardan bazılarının “üzerilerinde” uygulandığını ise kavrayamazlar.

    Gün gelir emperyalizmin beslediği ve hem de açıkça desteklediği ”terör” grubunu bile ülkemiz iç siyaseti (?) için bir kurtuluş gibi görebilirler.

    Kendilerine “empoze” edilmiş olan “kardeşlik” ve “barış” kavramlarının ise asıllarından çok farklı olarak enjekte edilmiş bir algı yöntemi olduklarının farkında bile değillerdir.

    Uluslararası dolaşan ”halkların kardeşliği” sözünün de zamanla ülkesini bölmek ve etnik ayrışımlarda kullanılmak için ortaya atılmış olduğunu ise hiç anlamamışlardır.

    Kültürel farklılıkları, zenginlikleri de kullanarak “ulusal bütünlüğe ve varlığına karşı bir yöntem oluşturmakta olan ”algı yönetimi”nin yıllardır çalışarak uyguladığı “tuzaklara” düştüğünü ise hiç göremez.

    ”Halkların özgürlüğü” ve de kendi “kaderlerini kendilerinin” belirlemesi gerektiğine çok yürekten inanırlar.

    Ama bu temel düşünceden yola çıkıldığında bazı ülkelerin “iç savaşlar” yaşadığını ve insanların birbirlerini kırıp, öldürdüklerini, “etnik” savaşları unuturlar.

    Ülkelerin parçalanmış olmalarını belki de haklı bile görürler.

    Daha sonra, bu bölünmüş ülkelerden “bugün hangi güçlerin”, ülkelerin çıkarı olduğunu fark edemezler bile.

    Asıl olanın kendi vatanının tarihinde, kendi öz değerlerinde olduğunu ve de “kendi tarihinin” yoksul halkların “emperyalizme karşı verdiği” en büyük ders olduğunu hiç anlamamışlardır.

    Bugünün ve de geleceğimizin yine kendi “kurtuluş” tarihimizde ve tek vücut olup, yine emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı çıkmakta olduğunu görmelerini beklemek ise sadece bir hayaldir.

    Bu vatanın “kuruluş ilkeleri” ve içinde bulunan insanların tertemiz kalmış “ulusal bağımsızlığa” olan inançları ve de sınıflar üstü gücü ”gerektiğinde yine ortaya çıkarak” hem de hiç ummadığınız bir zamanda kendisini gösterecektir.

    En önemli olan şeyin kendi öz vatanımızda ve tüm insanlarla birlikte huzur içinde yaşayabilmeyi istememizdir.

    Tüm bunları isterken de aklımızı ve bilincimizi açık tutarken, emperyalizmin tuzaklarına karşı kendi öz tarihimizden alacağımız temel ilkeler yeterli olacaktır.

    “Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ün gösterdiği yolda ve hedeflerde ilerlemenin “dün olduğu gibi”, bugün için de bizlere “yol gösterici” olduğunu gerek “sağ”, gerekse de “sol” adına düşünmek isteyenler için “ortak bir birleştirici güç” olduğunu anlamak gerekir.

    Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, Pazar, 22.09.2024