FARKLI TATLARA AÇIK MIYIZ?

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

FARKLI TATLARA AÇIK MIYIZ?


Berlin’in caddelerinde dolaşırken SUŞİ yazan restoranları mutlaka görmüşsünüzdür. Kimimizi fazla ilgilendirmemiş, kimimizin dikkatini bile çekmemiştir. Bazılarımız da çiğ balık yenir miymiş diye. Burun kıvırmışızdır. Belki de bazılarımızın Suşi ile olan muhabbeti Türk insanının kuru fasulye ile olan muhabbeti gibidir. 

Ben Suşi ile geç tanıştım. Davet edenler oldu Suşi yemeye, nerelerde yenilmesi gerektiği ile ilgili tavsiyeler de almışlığım oldu.  Burun kıvırdım,  çiğ balık yenir miymiş dedim. Balık pişirdiğimiz zaman kokusu iki gün çıkmıyordu evden. Çiğ balık, nasıl yenecekti? Düşüncesi bile beni rahatsız ediyordu. 

Sevgili dostum Veli Karakaya yemeğe davet etti. Ne yiyeceğiz diye sormadım bile. ‘Tamam.’ dedim. Randevulaştık.  Direksiyonda Veli vardı. Sohbet ederek ilerliyorduk sokaklardan. Park ettiğimizde baktım ki, bir Uzakdoğu mutfağının önündeyiz. Bol acılı, soya soslu makarna yiyeceğimizi düşündüm. Oturduk masaya, sohbeti kesmedik. Garson kız geldi, tebessüm ederek eğildi ve ‘Hoş geldiniz.’ dedi. Çok nazikti, nazik olduğu kadar da güzeldi, çekik gözleri ve gamzeleri güzelliğine ayrı bir cazibe katıyordu.
Menü kartını bırakıp gitti önümüze, hazır olduğumuzda siparişleri almak için tekrar gelecekti. Ben Veli’ye ‘Sen ne seçersen kabulümdür.’ dedim ve sohbetime devam ettim. Bir zaman sonra önümüze bir tepsi geldi. Büyükçe bir tepsi. Dolu bir tepsi. Ancak beklentime uymayan bir tepsiydi bu. Suşi çeşitlerinden oluşuyordu. 

Çiğ balık yemek istemediğimi söyledim Veli’ye. Hatta yiyemeyeceğimi de söyledim. Bana zorla yedirecekmiş gibi heyecanlanarak, şöyle sandalyemden bir ileri bir geri hareket ederek yerime iyice yerleştim. Birden ciddileştim. Veli tebessüm ederek tatmamı istedi. Balıkların çiğ olmadığını ve belirli bir terbiyeden geçtiğini de anlattı. Çiğ köfte gibi düşünmem gerekiyordu. Beğenmediğim taktirde pişmiş balık da gelebilecekti. 

Soya sosu, wasabi ve zencefil salatası. Suşiye tad veren üç silahşör. Yemek çubukları(chopstick) da var. Çatal yok bıçak yok. Çubukları kullanmak için ön çalışma gerekiyor. Yan masalardaki bütün gözler sanki bana bakıyordu. Ayıplayacaklardı, çubukları kullanmasını da bilmiyor diyeceklerdi. Öyle düşündüm. İşin ucunda ölüm yoktu ya. Topladım cesaretimi ve suşinin üzerine biraz wasabi koydum ve soya sosuna daldırdım. Lokmayı ağzıma götürürken bendeki heyecanı görmek lazımdı. Terlemeye başlamışım. Veli mendil uzattı. Ama ben suşinin ağzımdaki bırakacağı tadı düşünürken, uzatılan mendilin farkında bile değildim. Ne olacaksa olsun der gibi, birden bastırdım dişlerimi suşiye. Önce soya tadı geldi,” hımm tatlıymış.” dedim ve zencefil salatasından da bir tutam attım ağzıma. Balıktan daha haber yok. Biraz sonra burnumdan bir koku geldi sanki burnum tıkalıymış da açılıyormuş gibi, derken beynimde bir sarsıntı. Wasabiyi, zencefili fazla kaçırmışım. 

Veli bunlardan ne kadar almam gerektiğini söylememişti. Kısa sürede topladım kendimi. Çekinerek yediğim birkaç suşiden sonra bu muhteşem tattan bugüne neden mahrum kalmışım diye hayıflandım. 

Suşiyi yeni denemek isteyenlere tavsiyem, aman ha wasabiye ve zencefil salatasına dikkat edin.  Azıcık azıcık alın. Kaliteli bir restoran seçin. Restorana gitmeden önce yemek çubuğu ile yeme talimi yapmayı da unutmayın. 

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.