HAYDİ SANDIĞA

ABONE OL
18:14 - 01/10/2020 18:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

HAYDİ SANDIĞA


Sandık demokrasinin tek belirleyicisi değildir.
Geçmişte Hitler, Mossuluni, Franco, Kenan Evren de sandıktan çıktı.
Halkın seçtiği bu kişilerin hepsi de diktatördü.
Ellerinde milyonlarca,yüz binlerce, on binlerce masum insanın katilleri olarak tarihe geçtiler.
Sandık ülkelerin koşullarına göre demokrasinin de faşizminde aracı olabilir.
Çağdaşlığı, demokrasiyi içselleştirmemiş politikacılar ırkçılığı ve dini araç olarak kullanırlar.
Bu sapkınlar o ülkelerin bilinç düzeyinin düşüklüğünden, yoksulluğundan yararlanırlar.
Diktatörler, demokrasiyi hedeflerine ulaşmak için sadece araç olarak kullanırlar.
Demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde devlet, bütün partilere, bağımsız adaylara yasalar çerçevesinde eşit ve özgür propaganda olanağı sağlamak zorundadır.
Hükümet, seçimlerde devlet olanaklarını kullanamaz, kullanırsa suç işlemiş olur.
Bu durumda seçimleri tarafsız, adil yürütülmesinden sorumlu Yüksek Seçim Kurulu’dur.
AKP iktidarının oluşturduğu Yüksek Yargı, artık ne acıdır ki; kaçı hangi siyasi görüşten, hangisi iktidarın adamı gibi hukuk devletiyle bağdaşamayacak bir düzeye düşürülmüştür.
Seçimlerin her aşamada adil ve yansız yürütmekle görevli YSK, yaptığı uygulamalarla artık üyelerinin çoğunluğunun iktidara yakın olduğu kanısı yerleşmiştir..
Bir çok olayda bu kanıyı pekiştirecek tutumundan dolayı hukukçular bile YSK’nın yanlı olduğunu vurgulamaktadır.
Bir içişleri bakanı; Ben bu anayasayı tanımıyorum!” diyerek anayasayı çiğneme cüretini göstermesine rağmen hiçbir cumhuriyet savcısı yasal görevini yerine getiremiyorsa.
Tarafsız ve sorumsuzluğu anayasada yazılı cumhurbaşkanı namusu ve şerefi üzerine yemin etmesine rağmen açıkça AKP propagandası yapmasına ve anayasayı çiğnemesine rağmen YSK da sadece iki üyenin dışında diğerleri seyirci kalıyorsa 
Üstelik, aynı şahıs anayasaya rağmen ”Ben bu anayasayı ve parlamenter demokrasiyi buz dolabına kaldırdım” cüretini gösterirken cumhuriyetin baş savcısı görevini yapmıyorsa.
Eski başbakan ve dışişleri bakanı ve MİT müsteşarının işbirliği ile IŞİD’e yasadışı yollarla silah gönderildiği kanıtlarıyla ortaya çıkarılmasına rağmen anayasal kuralları işletilemiyorsa.
Üstelik bu yasadışı olayı ortaya çıkaran yargı, kolluk kuvvetleri görevden alınıp üstelik hapsediliyorsa.
Yurtdışı seçimlerinde sandık başkanı olan imamlar oy hırsızlığı yaparak İslam Dinini AKP’nin aracı durumuna getirecek kadar sapkınlık içindeyken bir yaptırım uygulanmıyorsa.
Valiler, kaymakamlar AKP’nin militanı gibi açıkça partizanlık yapıyorlarsa
İğreti başbakan işadamlarını gece vakti toplayıp çalışanlar için asgari ücretini bin beş yüz liraya çıkaracağını açıklayan muhalefete karşı tavır koyma emri verecek kadar emek düşmanlığı yapıyorsa. 
O ülkede adil bir seçim yapılamayacağı kuşkusu kesinlik kazanır
O ülkede demokrasi sorunu, basın özgürlüğü sorunu, düşünce özgürlüğü sorunu vardır.
O ülke’de Kuran’ı mendil gibi sallayarak AKP’ye oy isteyen cumhurbaşkanı ve zırhlı araç, özel uçak vaadiyle bir parti sözcüsü durumuna düşen Diyanet İşleri Başkanı ruhani lider yakıştırmasını kabul ediyorsa o ülkede din sorunu vardır
O ülkede Anayasa Mahkemesi imam nikahını resmi nikah yerine koyuyorsa o ülkede çağdaş hukuk devleti sorunu vardır.
Bütün bu olumsuz koşullara ve sorunlara karşın aydınlar, yurtseverler, o ülkenin ekmeğini yemiş, havasını solumuş hangi inançta, hangi kökenden olursa olsun helal süt emmiş hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun el ele omuz omuza tek yumruk olmak zorundadır.
1918’lerde bu günlerden daha güç koşullardaydık.
Ülkemiz bu günkü işbirlikçilerle emperyalist ülkelerin işgali altındaydı.
Halk Fırkasının öncülüğünde, Mustafa Kemalin liderliğinde yerel direnişçiler ulusal orduyu oluşturarak emperyalizmi tuşa getirdi.
Hanedan emperyalizme sığınarak ülkeyi terk etti.
Bugün yine Türkiye hanedan artıklarının işbirlikçileri karşı devrim kalkışmasını denemektedirler.
Bu karşı devrimcilere karşı yine dün kurtuluşta olduğu gibi birleşmek ve Kuvayı Milliye ruhuyla Halk Fırkası etrafında güç birliği zorunluluğu vardır.
Marjinallere ve ihanet içindekiler bildiğini yapacaktır.
Bölünerek değil birleşerek güçlü olunur.
Baraja takılan her oy AKP hanesine yazılacaktır.
Bunun vebali ağırdır.
Gelin Atatürk’ün partisinde birleşelim
Ve
Sandıktan demokrasiyi, barışı, özgürlüğü çıkaralım.

YILDIZ AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.