BİLGELİK VE AHMAKLIK

ABONE OL
18:14 - 01/10/2020 18:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BİLGELİK VE AHMAKLIK


Temel irice bir balık tutunca alıp köy kahvesine getirip sorar;
”Ha uşaklar bu paluk erkek midur, dişi midur?”
Dursun balığı evirir çevirir:
”Ben erkek sanayrum ama emin değilum”
O da balığı inceler ama o da karar veremez.
Kahveci araya girer:
”Uşaklar bizim muhtar yarın Ankara’da  bizum Receb’un kaçak sarayında beş çayına gidecek. Receb’e sorsun.
”O pilebilur muki?”
”Bilmesine heç bişey bilmez amma onun dediğu dediktur.”
Türkiye şimdi bu dediğim dedik sürecini yaşarken, toplum yandaş, paydaş ve pısmış medya ile ortamı yaşatmaya ve alıştırmaya çalışıyorlar.
Bir insan çocukluğunda baskıyla, yoklukla cebelleşmişken, bolluğa, rahata erişince hele rüyasında bile göremeyeceği makamlara ulaşınca psikolojik dengesinin bozulması normaldir.
Gençliğini, uğraşını kinciliğe varan bir dincilik çıkmazını benliğiyle özdeşleştirmiş bir kişinin modern ve çağdaş bir Türkiye yönetimine getirilmesiyle o düzeye uyum sağlaması elbette beklenemez.
Üstelik Türkiye gibi laik bir devlet yapısını içselleştirmiş devletin başbakanı sonradan da cumhurbaşkanı olursa o makamı nasıl ve hangi bilgi birikimi ile dolduracak?
Etrafına topladığı akıl daneleri durumu kavrayınca onu yönlendirmeye çabalarken fırsatı da değerlendirme yarışına girerler.
On üç senede o kadar mavi boncuklu eleman değiştirdi ki saymakla bitmez.
Çoğu kaybolup gitti.
Bir zamanlar beynimin yarısı diye tanımladığı Mehmet Metiner çıkıp; ”Tayyip çapsızın biri” dedi, gözden düştü ama henüz bir köşeye atılmadı.
Fetullah Gülen’e bel bağladı ne zaman ki oğlu okul işleriyle işi götürmeye karar verdi onunla da ortaklığı bozdu. Üstelik kanlı bıçaklı oldu.
Birlikte işledikleri vukuatlar için ”Kandırıldım” demesi de inandırıcı gelmedi.
Kim kimi kandırdı kim kime kazık attı, yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Birden bire erişilemeyecek zirveye çıkınca hepimizin bildiği masalı yaşamaya başlar:
”Ayna Ayna söyle bana var mı benden kudretli biri?”
Bu ayna yanıt vermeyen ayna olduğu için ”Sukut ikrardan gelir” diye algıladı ve her şeye muktedir olduğuna kendini iyice inandırdı.
Başbakan olunca Anayasa Mahkemesi Başkanlığından cumhurbaşkanlığına seçilen bir hukuk adamıyla çalışmak epey zor geldi kendisine.
Kendisi halkın iradesiyle başbakan olmuştu. 
Hukukta ne oluyordu? 
O ileri demokrasi getirecekti ülkeye.
Yasama da, yürütme de yargı da kendisiydi. 
Muhalefet, Anayasa, vız gelir tırıs giderdi ya,Ordudan çekiniyordu.
Laiklik ne demekti?
Madem Halk sandıkta onu seçmişti, meclis değil kendisi isterse ”Hilafeti” bile getirirdi.
Ama ah şu Ordu olmasaydı.
Hoca efendi ile kumpas kurup onları da saf dışı edince artık aynaya bile sormaya gerek kalmadı.
Malezya’dan şeriat üzerine mastırlı Ahmet’i bir yanına, soldan çark etmiş Akdoğan’ı, bir yanına, karısının başından aşağı dışkısını döken Markar Eseyan’nı, Türk halkının yolsuzluğa yatkın olduğunu savunan kaşarlanmış Atatürk düşmanı Etyen Mahçupyan ”Düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesinden dolayı haremine katıp, solun ve seçkinlik aymazlığından kurtulamayan partili partisiz entellerin sayesinde cumhur başkanı da olunca, kimi onu halife, kimi tanrının vasıflarını taşıyan yarı tanrı, kimi oruca, namaza, hacca gerek kalmadığını, ona dokununca her ibadeti yerine geçeceğini söyledikçe ”estağfurullah” yerine söylenenleri gerçek sanmaya başladı.
Söylemleri de elbette ilahi yükseklikte olacaktı.
”Parlamento düzenini buz dolabına kaldırdım” ile başladı.
Davutoğlu Ahmet, vesayetle atandığı başbakanlık makamına hak ettiğine inanarak atandığı yanılgısına düşüp, Gülen yerine PKK’yı ve Apo’yu yeni yoldaş saymada Erdoğan’ın temsilcisi, sırdaşı başçavuşluktan önce müşavir, sonra Orgeneral ayarı MİT Müsteşarını milletvekili yapmaya kalkınca azarı işitti.
Son günlerde cumhurbaşkanının ”yalan söylediğini, sonra AKP’nin israfını, Melih Gökçeğin hırsızlığını açıklayınca özgül ağırlığını test etmeye kalkan Arınç’ın adamlarını RTE’ye rağmen milletvekili listesine almaya kalkınca; ”Seni Ecevit’ten beter ederim!” Tehdidini Alan Davutoğlu Ahmet tekrar 23 Nisan Çocuğu rolüne dönüverdi.
Çocukları bile bayramlarında istismar edecek seviyeye inip, pot kırılmasın diye koltuğuna oturan çocuğa cumhurbaşkanının kendisine reva gördüğünü uygulayarak sorulan soruları sufle yapması kendi seviyesini açık etmesiyle sonuçlandı.
Şimdi meydanlarda her gün değişik boyanmış saçları, ilkokul öğrencilerinin oynadığı çocuk müsameresindeki bir sübyan gibi muhalefet liderlerine karşı sesini yapmacık öfke tarzı yükseltip, ayaklarıyla yeri tekmelemesi, yumruklarıyla havayı yumruklaması çocukluğumuzda cambazların oynadığı palyaço tiplemelerini hatırlatmaya yaradı..
Kifayetsiz Muktedir bu iktidar giderse hesap verme sonucunda ödeyeceği bedelden ödü kopmakta.
Bu korkudan iktidarı bırakmamak için her çılgınlığı göze almaktan yana..
Son Ermeni sorununda dış politikalarının nasıl iflas ettiğini, devlet adamı olarak asla ciddiye alınmadığı ortaya çıkınca daha da panikledi.
Son hamle Çanakkale zaferini kullanmak istemesi de işe yaramadı.
Gele gele, hiçbir sıfatı olmayan İngiltere Prensi ve demokrasiyi öcü gören üçüncü sınıf yöneticiler, diktatörler geldi.
Batıya karşı ittifak olarak sunduğu Putin bile Ermenistan’ı yeğleyerek bizim muktedirlerin kifayetsizliğini ortaya koydu.
Artık dünya Türkiye’yi:
Denetimsiz bir meclisi
Yöneticisiz bir yürütmesi
Yargısız bir devletçik olarak görmekteler.
Bütün bunlara layık bir ulus olarak silinip gidecek miyiz?
Yoksa yeter artık diye bu asalakları sırtımızdan atacak mıyız? 
Kifayetsiz Muktedirin bu tavırları bir Afrika Ata sözünü hatırlatıyor:
”Bilge her şeyi bilmez, her şeyi bilen sadece ahmaklardır!”

Yıldız AKALIN




Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.