Sözlü kültür geleneklerimiz arasında zengin bir beddua yansıması olduğu bilinmektedir. Bu beddualar diğer edebiyat türlerimizde de görülmesine karşın Halk Edebiyatı nazım ve nesir türlerine daha çok yansımıştır. Dede Korkut ve benzeri halk hikâyelerinin yanı sıra ağıtlarda, destanlarda kendini göstermiştir. Hatta türkülere kadar girmiştir. Genellikle beddua edilen kişi sevgilidir. Bunun yanı sıra felek ve rakip olan kişiler de beddualardan nasibini almıştır.
Şairler genellikle sevda dolu şiirleriyle, ince ruh halleriyle acı çekmekte, sevdasını kendince yaşamakta, sevgiliye ulaşma çabası içerisinde hep yalvarır durumda görülmektedir. Dolayısıyla böylesine bir ruh haline sahip kişilerin beddualarının daha etkili olacağı düşünülebilir. Doğrudur da. Lakin hangi şair olursa olsun beddualarından sonra mutlaka kendinden ödün vermeyi bilmiştir. Dili ne kadar da sivri olursa olsun gönlü hep sevdadan, sevgiliden, güzellikten ve bağışlayıcılıktan yanadır. Kendisine bir başkasına, hele ki sevdasına beddua etmeyi yakıştıramaz. Etse bile dizelerin gizeminde mutlaka çaresizliğinden, sevdasının yüceliğinden ve en önemlisi duygusallığından kaynaklandığını gösterir bir işaret verecektir. Bu da anlayan için daha her şeyin bitmediğini gösteren açık bir davet anlamını taşıyacaktır.
Böylesi geleneklerimizi yaşatmak amacıyla kaleme aldığım BEDDUA adlı şiirimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Şiir kalıbı olarak kullandığım ölçü birimi (4+4+3) de yine bu geleneklerin izini taşıması adınadır. Umarım beğenilerinizi kazanabilir. Yine umarım ki bu tür beddualara gerek kalmadan sevenler sevdiklerinden ayrı kalmaz ve acı çekmezler.
Gelenek ve göreneklerimize sahip çıkılması, benimsenerek gelecek kuşaklara aktarılması dileklerimle.
BEDDUA
Kar mı yağdı yüreğine ne oldu
Zehir zıkkım yağışların nedendir
Sözlerinden ciğerime gam doldu
Bu sitemkâr bakışların nedendir
Seni sevmek puşkun yemekten beter
Sonu geldi bu sevdanın gör yeter
Bunca zaman ömrüm oldu hep heder
Deli dolu çıkışların nedendir
Bulut olsan göğe doğru ağarsın
Vakitsizce sulu sepken yağarsın
Sana gönül verdim diye boğarsın
Sel olup da akışların nedendir
Bir elveda diyemedi dillerim
Uzansam da tutamadı ellerim
Diken kaldı kurudu hep güllerim
Bu hüsrana boğuşların nedendir
Boğazımda düğümlendi sözlerim
Firkatinde vuslatını özlerim
Gözlerini öpemedi gözlerim
Biçareyim susuşların nedendir
İstemem yaş gözlerinde silesin
İkrarım var sükûtumda bilesin
Kusur kimde ise özür dilesin
Yokuşlara sürüşlerin nedendir
Dilim dönmez bedduaya günahtır
Senin gibi vicdansıza mübahtır
Çektiğimi gören yüce Allah’tır
Aşk oduna yakışların nedendir
Kurusun dillerin dönemez olsun
Ayrılık sözleri edemez olsun
Çatlasın dudaklar gülemez olsun
Kaşlarını çatışların nedendir
Sürüm sürüm sürünesin gülmeden
Kara sevdan seni vursun ölmeden
Ahir ömrün dolup ecel gelmeden
Cehenneme kaçışların nedendir
Melanî’ye sabır versin yaradan
Günler ne ki yıllar geçse aradan
Pişman olmaz açtığın bu yaradan
Anılara doluşların bundandır
Tahsin MELAN
ABD
1 saat önceALMANYA
1 saat önceASYA
1 saat önceALMANYA
1 saat önceGÜNCEL
2 saat önceGÜNCEL
3 saat önceGÜNCEL
3 saat önce