Futbol

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Söz konusu kişi ve kuruluşlardan her hangi birinin futbol eğitimi konusunda yetersiz kalması durumunda ve bu kişilerin bu durumları açısından ısrarla kendilerini yenilemiyor ve çalışmalarına aynen devam ediyorlarsa, başarısızlığın er ya da geç o kişinin önüne daha büyük bir sorun olarak çıkacağını bilmemiz ve sonucuna şimdiden katlanmamız gerekir diye düşünüyorum.

Ama ne varki dönüp baktığımızda kendi ülkemiz futbolu tıpkı ülkemizdeki diğer yaşam alanlarında olduğu gibi inişli çıkşlı görüntüsünü sergilemeye devam ediyor; Düşünün; 50 yıl kadar sonra ilk kez dünya şampiyonasına katılma hakkını elde ediyor ve ardından Dünya 3.sü oluyor, hemen ardından Avrupa Sampiyonası 2004 elemelerine katılma hakkını elde edemiyerek eleniyor ve son dünya şampiyonası 2006 ya katılma hakkını bırakın elinden kaçırmayı az kalsın uzun yıllar futboldan men cezası alma potasından dönüyor ve ardından cezalar Avrupa şampiyonası 2008 e katıabilme macerası. Elemelerde cezalı olmasına ragmen oynadığı futbol ve aldıgı başarılar, cezası bittikten sonra kinden cok daha iyi ve zorla elemeleri aşıp 2008 e katılma hakkını elde ediyor. Ama bundan sonra olacakları hep birlikte göreceğiz!

Benim bu yazımda ele alacağım konu; öncelikle futbol sporcusu antrenörü, hakemi, yöneticisi, seyircisi ile yazılı-görsel medyanın tutum ve davranışlarının başarı ve başarısızlığa etkisinde yoğunlaşacaktır. Bana göre de Futbol sporu ile ilgisi olan bireylerin oluşturduğu kişi ve kuruluşlarda (Sporcusu, antrenerü, hakemi, yöneticisi, taraftarı, seyircisi ve medyası ile) birer grup olarak düşünülmelidir.

Buna göre; Sporcu, Antrenör ve Hakem, birbirleri ile daha yakın bir iletişim içerisinde olmalarından dolayı bir grup ( üretenler), Seyirci, Yöneticiyi ve Medya’ yıda ikinci bir grup (tüketenler) olarak ele almalıyız. Bu iki küçük grubu, bu grupların tutum ve davranışlarını ayrı ayrı incelemek gereklidir.

Grubun olduğu yerlerde, grup normundan, grubun üyelerinden, amaçlardan ve liderlerden bahsetmemek kanımızca yanlış olur. Yukarıda saydığımız küçük grupların kendilerine özgü normları, üyeleri ve liderlerinin olması kaçınılmazdır. Kulüp başkanı, takım kaptanı, teknik direktör ve profesyonel futbol şube sorumlusu varsa diğerleri; futbol sporunda farklı statüleri olan liderlerdir.

LİDERLERİN GÖREV VE SORUMLULUKLARI

Lider; her şeyden önce; Tarafsız olmalı, eşit davranmalı ve herkes ile iletişim kurabilmelidir.

* Lider; grubu oluşturan bireylerin rollerini belirlemelidir,

* Futbol takımı içerisinde hangi sporcunun hangi mevkide görev yapacağını, aynı mevkide birden fazla sporcu var ise hangi sporcunun öncelikle kadroda yer alacağını açıklaması, yedekte kalan oyuncular açısından, dolayısı ile grup dinamiği açısından önem taşımaktadır,

* Teknik adam, her sporcunun takıma kazandıracağı bireysel katkılarını açık seçik ortaya koymalıdır ki! yedekte kalan sporcuların ikna olmalarını sağlamalı, desteğini almalı,

* Liderlerin farklı davranışları ya da bazı sporculara öncelik tanımalarının, takım içerisindeki birliği olumsuz yönde etkileyeceği her zaman hesaba katılmalıdır.

YÖNETİCİ

* Yöneticiler, takım içerisindeki görev ve sorumlulukları belirlemelidir, yönetim kurulunda kimin hangi görevle ilgili olduğu başlangıçta ortaya konmalıdır.

* Teknik adamın görevini yönetici, yöneticinin görevini teknik adam yüklenmemelidir.

* Transfer komitesinin mutlaka teknik adamlarla iyi bir işbirliği içerisinde çalışmalar yapması gerekmektedir,

* Kamp yeri ve süresi konusunda bütünüyle antrenöre bırakılmalıdır,

* Yönetimin bir maç için belirleyeceği pirimi antrenörü ile birlikte saptamalı, gerekli ise soyunma odasına girmemeleri gerekli,

* Takım için ve sporcular için yapılacak değerlendirmeleri Teknik Direktörün yapması yerinde olur,

* Takım oluşturulurken kesinlikle antrenörün düşüncesine saygı duyulmalıdır.

ANTRENÖR VE YA TEKNİK ADAM;

Futbol sporunda çalışmalar yapan antrenör ve za teknik adamın, her şeyden önce kendi alanında kendini yetiştirmiş ve yeniliklere açık (başarılı olması açısından) olması gerekmektedir.

Ne varki ülkemiz gibi gelişmekte olan ülke futbolcularının eğitim düzeylerinin oldukça düşük olmasından kaynaklanan iletişim sorunları başarısızlığa önemli düzeyde zemin hazırlamaktadır.

Şayet antrenör bu sporcunun düzeyine inemez ve onun sorunlarını anlıyamazsa, futbolcunun motivasyonu sağlanamaz ve sporcu ile antrenör arasında çatışmalar başlar. Futbolcuların eğitim düzeylerinin daha iyi bir yere gelmesi için antrenörün önemli bir sorumluluğu taşıması gerekir düşüncesindeyim.

Futbolcuların okuma, öğrenme ve düşünme yeteneklerinin gelişmesine katkıda bulunmak direk olmasa bile dolaylı olarak verilen eğitim-öğretimin bütünlüğü içerisinde yer aldığı düşünüldüğünde antrenörün burada etkili bir rolü yüklenmesi gerekir.

SPORCU;

* Belirlenen hedeflere ulaşmak için Teknik adam ve Yöneticilerin ortaya koydukları olanakların sporcular tarafından çok iyi bir biçimde algılanması, değerlendirilebilmesi gerekir, (olanakların olumlu, olumsuz, erişilebilir, erişilemez olup olmadıklarını düşünüp değerlendirecek kapasitede olmaları arzu edilen bir durumdur),

* Sporcunun takım içerisindeki davranışları, bazı yıldız sporcuların kendilerini daha üst bir statüde görmelerinden kaynaklanan sorunlar, takım birliğinin bozulmasında önemli bir yer tutar,

* Birlikte çalışma sorununun olup olmaması “bazı sporcuların ben yalnız çıkar çalışırım, bu grupla çalışmaktan hoşlanmıyorum” demeleri, grup normlarına uymayan bir davranştır, bu da grup performansı açısından önemli bir sorundur, düne kadar bu tür şeyleri yaşadık ama artık bunun çözüm olmadığını herkes görebilmekte.

* Sporcuların birbirleriyle, antrenör ve yöneticilerle olan ilişkilerinde; belirli kurallar çerçevesinde yürütülmesine dikkat etmeleri gerekmektedir, her önünü gelen her kişiyle olumlu olumsuz görüşmeler yapması problemlere neden olabilir,

* Takım içi grup normlarının oluşturulması ve bu normlara her sporcunun uyma zorunluluğu getirilmeli, aksi taktirde grup normlarına uymama belirli bir disiplinsizliği ve dolayısı ile başarısızlığı getirir, (Bu normlar topluca çalışma yapma, yemek yeme, dinlenme, eğlenme, giysi vs.)

HAKEM

* Hakemler; genellikle uyarılmışlık düzeyleri ile verdikleri kararlar arasındaki ilişki önemli rol oynamaktadır. Sinyal Bulma Kuramı bunun için en güzel örnektir.

* Hakemlerin her maça Fiziksel ve Psikolojik olarak hazırlanmaları gerekmektedir,

* Hakemlerin kendilerine olan güvenleri iyi olmalı, seyirci ve futbolcuların baskısından etkilenerek karar vermemeleri gereklidir, bu da kendilerini meslekleriyle ilgili olarak hem teori ve hemde uygulamada yeşitirmeleriyle mümkün olur.

* Hakemlerin maçlara bir stressör olarak algılanarak çıkmamaları gereklidir bazı hakemlerin , bazı takım ya da kulüplere karşı oluşturduşu tutum ve davranışlar.

* Hakemlerin bazı durumlarla ilgili vermiş oldukları kararların yanlış olduğunu farkedip, sonradan bunu telafi etme durumuna girmesi çok daha büyük bir yanlışı getirir,

* Bazı hakemlerin maçı erken bitirmesi mücadele eden takımlar açısından ( özellikle yenilgi durumundaki ) problem, olumsuz bir davranış olarak algılanmaktadır.

* “Başarılı olma güdüsü ile Başarısızlıktan kaçma güdüsü”nün hakemlikte de oldukça önemli bir faktör olduğu araştırmalar sonucu ortaya konmuştur, buna göre; Başarılı olma güdüsü yüksek olan hakemler verdikleri kararlarda rahatsızlık duymazlar, davranışlarında rahattırlar, Başarısızlıktan kaçma güdüsü ile çıkan hakemlerin ise oldukça büyük hatalar yapma olasılıkları var.

SEYİRCİ

* Seyircinin büyüklüğü, sahadaki oyuncuları etkiler mi?

Bu değişkenin Toplumsal kolaylaştırma ve toplumsal destek konusunda yapmış olduğu araştırmada, Zajonc ve Sales (1966) seyircinin performansı üzerine etkisinin büyük olduğunu kanıtlamıştır.

Veledromda tek başına bisiklet süren bir sporcunun pedala basış gücü ve sürati test edilmiş, daha sonra iki kişi ile aynı test uygulanmış ve en son büyük bir seyirci kitlesi ile yapılmış, sonuç her defasında sporcunun gücü ve süratinde bir artışın olduğunu göstermiştir.Tabi seyircilerin ; olumlu, olumsuz yada nötr (sesiz) oldukları durumları da hesaba katmamız gereklidir.

* Seyirciler arasında, yarışma esnasında kollektif kimlik grupları oluşur, bu nedenle bireylerdeki bireysel temelli olmayan grup davranışlarına neden olur, örn. Dışarıda normal yaşamda hiç küfür etmeyen bir insanın, maç esnasında kollektif davranış içinde küfür etmesi.

* Bu durum, bizler ve onlar arasındaki ayrımı ve bu yöndeki duygu ve düşünceleri yaratır, daha kötü tutum ve davranışlara girmelerine neden olur.

* Aslında seyircilerin tirübün olaylarının bir önemli nedeni de; zorluklar ve engellenmelerdir, bu engellenmeler şöyle sıralanabilir;

Stada gelene kadarki zorluklar, Girene kadarki zorluklar, Girdikten sonraki zorluklar.

Trafik, otopark, bilet alma, giriş, girdikten soraki yer ile ilgili sorunlar (beş bin kişilik yere on bin kişinin girmesi) üstelik tarafını tuttuğunuz takımın maçta başarılı olmaması psikolojik olarak engellenmeyi, engellenme de saldırganlığı oluşturur.

* Saha içerisindeki futbolcuların rakibe karşı tutum ve davranışları olduğu gibi seyirciye yansıyor, seyirci sporcuları tezahüratla etkileyerek performansı (olumlu-olumsuz) etkiliyor.

* Bunun için yapılacak en güyel şey tüm dünya ve avrupada uygulanan Fan (taraftar) Projelerinin hiç zaman kaybetmeden hayata geçirilmesidir.

MEDYA

Bu konuda sporcuları olumlu olumsuz yönde en çok etkileyen araçlardan bir tanesidir medya, bireydeki tanınma gereksinimi en iyi karşılayandır ama ne yazık ki çoğu zaman düşünülmeden yazılan yazılar, yapılan konuşmalar futbol sporuna ve sporcusunun performansına olusuz katkılarda bulunuyor, Teknik adamları, sporcuları, hakemleri ve bazen de yöneticileri insafsızca eleştirdiği gibi zaman zaman göklere de çıkarıyor.

Bunun mutlaka bir mantığının olması gerekmektedir, Başarılı bir sonuç alan bir takıma, teknik adamına bir bakıyorsunuz olumlu yaklaşıyor, bir hafta sonraki maçta başarısız olunca yerin dibine sokuyorsunuz. Antrenörlerle çok samimi bir şekilde görüşüyor, başarı ve başarısızlıkla ilgili nedenleri soruyorsunuz, aldığınız cevabı istediğiniz şekilde yazıp yayınlıyorsunuz. Görüşebildiğiniz iyi, görüşemedikleriniz kötü ve başarısız kişiler olarak çok kolay yargılıyorsunuz.

Kulüp ve kişi belirtmek istemiyorum ama 1.ligde bir takımın antrenörüne gazeteci soruyor “niçin yenildiniz?” cevap ; sporcularım bu maçta başarısız bir performans sergilediler, gayet doğaldır bir sporcunun dolayısı ile bir takımın performansının her zaman zirvede tutulması istenilen bir şeydir ama olmayabilir, bir gün sonra gazetede manşet Teknik Direktör sporcuları suçladı, böylesi bir yaklaşım o spor dalının gelişimini, motivasyonu olumsuz yönde etkiler.

*Medyanın maç öncesi, maç esnasında ve maç sonrası tutum ve davranışları sporcuları olumsuz yönde etkilemektedir.

*Medya bazı maçlarla ilgili bazı kişileri hedef göstererek, maçın kaderinin bazı kişilere bağlı olduğunun açıklanması o sporcunun kendiliğinden bir sorumluluk yüklenmesine neden olur, maçın kaybedilmesi durumunda bu sporcuların sorumlulukları artar ve psikolojik olarak etkilenirler,

* Basında şiddet haberlerinin olması, topluma şiddetin bulaşmasına neden oluyor, bu tür haberlerin sıkça çıkması insanları şiddete yöneltir. Örn. bir yıl önce oynanan x ve y maçında çıkan olaylar, umarız bu yılda tekrarlanmaz, denmesi bile şiddeti davet etmek anlamını taşır.

* Basında (Görsel ve Yazılı) çıkan şiddet olayları sanki güncel yaşamımızdan bir olaymış gibi önce gösterilip, sonra da şiddete baş vuran insanların ödüllendirilmesi olayını yansıtarak yaygınlaşması için hizmet etmektedirler. Bu durum toplumun dejenarasyonuna sebep olmaktadır. Bu dejenarasyon sonucunda çıkan olayları, tekrar yansıtarak kendi trajını arttırmayı düşüncesizce hedeflemektedir.

GÜVENLİK GÜÇLERİ ;

Burada şiddeti engelleyen yada artıran faktörler arasında polisiye gücü de göstermek bizler için kaçınılmazdır, şöyleki; Cumartesi ya da Pazar günleri bir hafta sonunu eşi ve çocukları ile geçirmesi düşünülen bir polisin her hangi bir maç için bu izninin kalkmış olması onu belirli bir strese ve sorumluluğun altına iter ve stadlarda olusabıleck bir karışıklığa doğal olarak tepkisini göstererek olaya katılacaktır Buna daha bir çok örnek gösterilebilir; Bir bayan polisin stadta koruma amaçlı bir görevde olaktan çok mutlu olduğunu söylemek biraz iyimser bir yaklaşım olabilir.

Polisiye gücün en kısa zamanda stadların içerisinde çıkarılması ve sporda ve tabiiki futbolda ulusal güvenlik artık çok iyi eğitilmiş özel korumalara verilmesi stadın içerisinde silahlı ve savaşa gidercesine tam techizatlı kişilerden arındırılması şiddeti birazda olsa alta çekeceği düşüncesindeyim. Bunun dışında gerek Almanyada ve gerekse Avrupada artık yaygın olan Fan Projeleri ve “Fan” ağı aracılıgı ile futboldaki şiddetin mümkün olan en alt düzeye çekildiğini görmekteyiz. Bu konuda ilgililerin hiç zaman kaybetmeden bu dogrultuda önlem almasını ve eğitimin başlatılmasını sadece öğütleyebilirim, en içten saygılarımla.

Prof. Dr. Seyhan Hasırcı

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.