YERLİ MALI, YURDUN MALI

ABONE OL
02:38 - 17/12/2023 02:38
1

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

. Ülkemizde 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan bir Yerli Malı Haftası var.

. Yerli malı kullanımının ülkenin kalkınmasına ve geleceğine olan önemine ilk defa Mustafa Kemal Atatürk, 1923’te İzmir İktisat Kongresi’ndeki konuşmasıyla dikkati çekti.

. 1946 yılında Milli Eğitim Bakanlığının “Belirli Günler ve Haftalar Çizelgesi” ne girerek okullarımızda “Yerli Malı Haftası” adı altında kutlanan 12-18 Aralık tarihleri arası, 1983 yılından bu yana da “Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası” adıyla kutlanmaya başlandı.

. II. Dünya Savaşı’nın da bunda etkisi oldu.

. Çünkü II. Dünya Savaşı, Türkiye’de ağır bir şekilde hissedilmiş, birçok ürünün dışarıdan getirilememesi nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşanmıştı.

. Savaş yılları her alanda “yerli ürün” kullanımının önemini açıkça göstermişti.

. 1946’da alınan karar ile her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan “Yerli Malı Haftası”, yıllar boyunca Türkiye’de tüm okullarda ve kurumlarda kutlandı; önemi ve hedefleri belirlendi.

. İlk ‘Yerli Malı ve Tasarruf Haftası’ kutlamaları12 Aralık 1930 günü başladı.

. Yurdun her bir köşesinde, bayram havasında geçen bir hafta süren kutlamalar sırasında çeşitli konferanslar düzenlendi.

. Yerli malı satan dükkânlar arasında “güzel vitrin” yarışmaları, gösteriler, geçit törenleri gibi etkinlikler düzenleniyor ve binlerce afiş ülke çapında dağıtılarak pankartlar asılıyordu.

. Sinemalarda “Yerli Malı” üreten kuruluşları tanıtan filmler gösteriliyordu.

. Bu hafta içerisinde “Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı” diye başlayan şiirler okundu, öğrencilerin getirdikleri yiyecekler sınıflarda sunuldu ve hep birlikte tüketildi.

. Bir amaç vardı; yerli malını kullanmanın önemini halka aktarabilmek gençlere ve çocuklara bu bilinci verebilmekti.

. Yerli üretim artmalı idi ve böylece Türkiye ekonomisi de gelişecekti.

. Evet, yıllarca buna yürekten inandık ve de böyle olması gerekiyordu.

. Ne yazık ki zamanla dışarıya yönelik eğilimler arttı.

. Türkiye 1980’lerde Turgut Özal yönetimiyle ekonomik olarak dışarı açılmaya başladı.

. Sonuç olarak yabancı ürünler iç piyasada da daha fazla görüldü.

. Bu eğilim yıllar içinde daha da arttı ve bu güne gelindi.

. Ülkede “milli iktisat”, yerli malı, yerli ürünler, yerli ekonomi, üretim yıllar içerisinde gittikçe geriledi.

. Bu konuyu, durumu bilimsel verilerle uzmanlar devamlı açıkladılar.

. Ulus devlet ve çağdaşlaşma uygarlık düzeyini yükseltme, milli iktisat ve sanayiyi kurma ve destekleme… yolunda olan bir ATATÜRK Türkiye’si kimlerin çaba ve başarılarıyla bugünlere geldi, geriledi ve çöküşe yöneldi?

. Rahatça ATATÜRKÇÜ diye adlandırılan kurumlar, dernekler ve de kişiler gerçekten de kemalist ya da Atatürkçü müdür?

. “Kökü yurt dışında” olan ama ülkemizde her yere yayılmış ve etkilerini artırmış, demokratik ve çağcıl görünümlü kuruluşlar gerçekten ATATÜRK ilke ve hedeflerine, gösterdiği hedeflere uygun etkenlikler içinde midirler?

. Çok büyük bir heves ve kapışma içerisinde bir tüketim toplumu olduğumuz gibi halkın günlük beslenme ve ev gereksinimlerini karşılayamaz olmamız da bir algı yönetiminin parçalarıdır.

. Her alanda aracılar-tefeciler, tüccarlar ve tedarikçiler oluşturularak dışa bağımlılık ve de dışarıdan satın alma yolları hızla yükseltilmiştir.

. Bir 50 yıllık dönem içerisinde her türlü gizli-saklı ve pusmuş olan siyasetler, eğilimler ve karşı devrimci eğilimler çok çeşitli görünümler ve etkenlikleri ile her bir yeri sarmış ve içten-dıştan ele geçirmişler.

. Ve halk ve sözde aydınlar ve de resmen kayıtlı siyasi partiler yalnızca ve büyük bir iştahla “sahte gündemler” yaratmakta ve onlarla zihinleri meşgul etmekte ve ülkenin geleceğini çalmaktadır.

. Halkın çok büyük bir bölümü barınma, beslenme, ısınma… gibi temel sorunlar ile karşı karşıya bırakılmıştır; anayasal bir yükümlülük ve özellik olan “sosyal devlet” ilkesi ve uygulamaları yerine getirilmemektedir.

. Ulusal değerler, ve insani-ahlaki temel tutum ve değerler ise büyük bir “algı operasyonu”nun etkisi ile her geçen gün çok daha zedelenmekte, sarsılmakta ve de bazıları yok edilip, yerine kendilerince en uygun olanlar konmaktadır.

. “Yabancı mal daha kalitelidir” algısı, 30 yıl öncesine göre zayıflasa da yerli ürünlerin tercih edilmesini güçleştiren etkenler arasında ilk sırada yer alıyor.

. Kalitesinden dolayı yabancı ürün tercih ediliyor oldu.

. Yerli ile yabancı ürün kalitesi aynı olduğu durumda ise fiyat öne çıkıyor.

. Aynı kaliteli üründe tüketicilerin yüzde 54,70’i fiyatının daha ucuz olması nedeniyle yerli ürünü alıyor.

. Tüketicilerin yüzde 18,20’si yabancı ürünü daha ucuz ise tercih ediyor.

. Ürün rafa girmeden son kullanıcının “ZIHNINI” ele geçirmek ve aidiyet yaratmak üründen çok daha önemli oldu.

. Bu da tamamen algı-zihin programlama, reklamlar vb. ile oluşturulmakta…

. Türkiye’nin özellikle devlet desteği ve katkısı ile kurduğu birçok işletme, fabrika zaman içerisinde satıldı ya da kapatıldı.

. Yerli sanayi, ulusal tarım ve hayvancılık, besicilik ise son yıllarda çok büyük gerileme gösterdi.

. Yerli üretim KESİNLİKLE desteklenmeli.

. Üretimin olduğu yerde istihdam olacaktır, ekonomik büyüme ve refah artışı olacaktır.

. Küresel rekabetten kaçınmaya yönelik yol ve yöntemlerle gerçekleştirmeyi düşünmek ise sakıncalıdır.

. Küresel rekabet ortamında rekabet gücünün başta gelen şartı olan inovasyon konusundaki yerimiz ne yazık ki çok gerilerde kaldı.

. İnovasyon ticarileştirilebilir, ekonomik değere sahip YENILIKLER anlamına geliyor

. Fransız araştırma kurumu olan INSEAD’ın 2012 yılı inovasyon sıralamasında Türkiye 74’üncü sırada bulunuyor; bu sıralama günümüzde çok daha gerilerde olabilir.

. Katma değeri yüksek “inovasyonlar” Ar- Ge gerektiriyor, icatlar ve keşifler gerektiriyor.

. Üniversite ve endüstri “iş birliği” önemlidir ve bu konu üzerine çok eğilmek gerekir.

. Ar-Ge’yi ithal edebiliriz.

. Dünyanın önde gelen teknoloji ağırlıklı üniversiteleri ile işbirliğine girebiliriz.

. Genç ve sağlıklı nüfus yapımızın bize sunduğu “girişimcilik potansiyeli”mizi en iyi şekilde değerlendirebilmemiz gerekiyor.

. Pazar keşifleri, müşteri keşifleri, finansal keşifler… aramak, bulmak gerekiyor.

. Pazarlama, finansman ve lojistik merkezi olmayı da hedeflemeliyiz

. Devlet her zaman ve her alanda ulusal kalkınmayı ve yatırımı, ulusal iktisadı tercih etmeli ve de desteklemelidir.

. Üretimde yabancı para ve girişimcileri kabul edeceğiniz durumda ise yine ULUSAL EKONOMIYI düşünmek zorundayız.

. En zor ve de tehlikeli olan ise ülke içindeki üretimi azaltmak, zayıflatmak, yok etmek sonunda “dışarıdan alımı” artırmak ve aracı-tüccar yükünü de yükseltmektir.

. Bizler her şeye, her parıltıya koşar olduk ve öylesine bir vurdum duymaz, gösterişe meraklı bir tüketim toplumu olmaya yöneldik ki “öz benlik, öz değerler, ulusal varlıklar” türünden kavramları algılayamaz olduk.

. En güvenebileceğimiz kitleler ve de kişiler, donanımlı görünenler bile ne araştırır, ne de eleştirir ve de inceler, okur bir duruma geldi…

. Bu gün, bu hafta kendimiz bir ödev seçelim ve 17 Şubat 1923 İzmir İktisat Kongresi açılış konuşmasını okuyalım.

. Göreceksiniz Gazi Mustafa Kemal Atatürk o gün orada bundan 93 yıl önce neleri ön görebilmiş ve büyük bir bilinç ile yorumlayıp, önermiştir.

. Lütfen, anneler, babalar, gençler, öğretim görmüşler ya da görememişler, biz hepimiz eğer bu temel ilkeleri ve tutumu, bakış açısını kavrayamaz ise geleceğe, gelecek kuşaklara nasıl bir ülke ve toplum bırakacağız?

. Ekonomik, siyasal ve de ahlaksal çöküşler hep birbirini tetikleyerek, etkileyerek, iç içe paralel oluşurlar.

. Her anlamı ile bir ulus devleti, bir anayasal parlamenter hukuk devletini anayasamızda belirlenen koşullar ve belirleyicilikler içerisinde gerçekleştiremediğimizde ortaya nasıl bir durum çıkacak.

. Bugün her yerde açıkça görülebilen bir çürüme ve çökerti, düzensizlik, yolsuzluklar… önlensin ve çağdaş bir uygarlık yoluna dönebilelim diye düşünüyor isek işte bugün bu özel hafta kavramında “yerli malı, yerli üretim” kavramlarından başlayalım düşünmeye…

. İnanın, hiçbir şey yapamasak bile yalnızca konusu geldiğinde Atatürk’ün konuşmalarını, söylevlerini okumalıyız ve o söylenilenleri, gösterilen hedefleri bugüne aktarabilmeliyiz.

. Sağlıklı bir yaşam, huzurlu bir toplum, güvenceli bir devlet için en azından eleştirel, sorgulayan, araştırmacı ve düşünce üretebilen yurttaşlar olmalıyız.

. Bunu sağlayabildiğimizde ancak o günlük olayları, gündemleri, siyasi tartışmaları doğru anlayabiliriz; onların rüzgarına kapılıp, dağılıp, gitmeyiz.

. Bu söz yaşamalı ve gerçekleşmeli:

. YERLİ MALI, YURDUN MALI, HER TÜRK ONU KULLANMALI

. Öğretmen Gönen Çıbıkcı, 2023.12.17 .

Bazı kaynaklar:

– Türkiye İktisat Kongresi’ni Açış Söylevi İzmir

https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/turkiye-iktisat-kongresini-acis-soylevi-izmir

– Atatürk’ün İzmir İktisad Kongresi Konuşması

https://tr.wikisource.org/wiki/Atat%C3%BCrk%27%C3%BCn_%C4%B0zmir_%C4%B0ktisad_Kongresi_Konu%C5%9Fmas%C4%B1

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir_%C4%B0ktisat_Kongresi

https://www.indyturk.com/node/596976/ekonomi%CC%87/yerli-mal%C4%B1-yurdun-mal%C4%B1-herkes-onu-kullanmal%C4%B1-%C5%9Fiar%C4%B1yla-b%C3%BCy%C3%BCyen-nesiller-yabanc%C4%B1

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yerli-mali-yurdun-mali-her-turk-onu-kullanmali/18362

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.