SERTİFİKALAR HELALDEN Mİ, DÜMENDEN Mİ?

SERTİFİKALAR HELALDEN Mİ, DÜMENDEN Mİ?

ABONE OL
12:10 - 23/03/2025 12:10
SERTİFİKALAR HELALDEN Mİ, DÜMENDEN Mİ?
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Avrupa’da milyonlarca Müslüman, inançlarına uygun gıda tükettiğini düşünerek alışveriş yaparken aslında büyük bir pazarlama stratejisinin içine çekiliyor. Helal sertifikaları, dini hassasiyetleri güvence altına almak için oluşturulmuş gibi görünse de, bugün geldiği noktada büyük bir rant kapısına dönüşmüş durumda. Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Avrupa’daki partnerleri TSplus ve DİTİB aracılığıyla bu sertifika sisteminin kontrolünü elinde tutuyor ve milyonlarca Euro’luk bir gelir elde ediyor.

Ancak asıl soru şu: Bu sistem gerçekten helal gıdayı güvence altına mı alıyor, yoksa Müslümanların dini hassasiyetlerini istismar eden bir ticari mekanizmaya mı dönüşmüş durumda?

Helal Sertifikası: Gerçek Bir Güvence mi, Yoksa Büyük Bir Kazanç Kapısı mı?

Diyanet ve TSE tarafından yürütülen helal sertifikalandırma süreci, şeffaflıktan uzak, bağımsız denetim mekanizmalarından yoksun ve kayırmacılığa açık bir sistem olarak işliyor.

Büyük firmalar kolayca sertifika alabilirken, küçük işletmeler prosedürlerin karmaşıklığı ve yüksek maliyetler nedeniyle sistemin dışında bırakılıyor.

Bağımsız denetim mekanizması olmadığı için sertifika verilen firmaların gerçekten helal üretim yapıp yapmadığı belirsiz.

Diyanet ve TSE’nin sertifika verdiği bazı firmalar şaibeli geçmişleriyle dikkat çekerken, bu durum tüketicinin güvenini tamamen sarsıyor.

Bu haliyle sertifika sistemi, dini hassasiyetleri koruyan bir mekanizmadan çok, belirli kurumlar ve aracı firmalar için ciddi bir kazanç kapısına dönüşmüş durumda.

Zorunlu Sertifika Yenileme: Her Yıl Süren Rant Çarkı

Bu sistemin en büyük gelir kaynaklarından biri de her yıl zorunlu sertifika yenileme süreci.

Firmalar, sertifikalarını devam ettirebilmek için her yıl yeniden ücret ödemek zorunda bırakılıyor.

Yenileme sürecinde çoğu zaman herhangi bir kapsamlı denetim yapılmadan, yalnızca para karşılığı sertifikalar uzatılıyor.

Diyanet ve TSE, hiçbir ek çalışma yapmadan, sadece belge yenileme bahanesiyle her yıl milyonlarca Euro kazanç sağlıyor.

Bu sistem, dini bir hizmet sunmaktan çok, belirli bir gelir modeli yaratmak amacıyla kurulmuş bir para toplama mekanizmasına dönüşmüş durumda.

Tüketici Nasıl Kandırılıyor?

Sertifika sistemi, Müslüman tüketicilere güvenilir helal gıda sunulduğu algısını oluşturuyor. Ancak işin iç yüzü oldukça karanlık:

Helal damgası taşıyan birçok ürünün aslında İslami usullere uygun olmadığı defalarca ortaya çıktı.

Bazı firmalar, sertifika alarak tarihi geçmiş veya kalitesiz ürünleri “helal” etiketiyle pazarlıyor.

Gerçekten helal üretim yapan firmalar değil, Diyanet ve TSE’nin “onayladığı” firmalar öne çıkarılıyor.

Hatta sahte helal sertifikaları basılarak, gıda ürünlerine matbaada basılmış etiketler yapıştırılıyor.

Bu sistem, tüketicinin dini inancını bir güven duygusuna dönüştürerek ticari kazanca çeviren büyük bir düzen haline gelmiş durumda.

Diyanet’in Şemsiyesi Altında Dönen Sahtecilik

Sistemin en dikkat çekici yönlerinden biri, Diyanet’in adı altında gerçekleşen sahtecilik faaliyetleri.

Bazı firmalar, resmi olarak Diyanet’in denetiminde olduğunu iddia eden aracı kurumlar üzerinden sahte sertifikalar alabiliyor.

Matbaada basılan sahte helal belgeleri, TSE ve Diyanet onaylıymış gibi kullanılarak ürünlerin üzerine yapıştırılıyor.

Bu süreçte tüketicinin güvenini tamamen sarsan olaylar yaşanırken, resmi makamların yeterince önlem almadığı görülüyor.

Bazı firmalar, aslında hiç helal olmayan ürünleri bu sahte belgelerle piyasaya sürebiliyor.

Bu durum, helal sertifikasının bir dini güvence olmaktan çıkıp, tamamen ticari bir meta haline geldiğini gösteriyor.

Helal Sertifika Adı Altında Dönen Ticaretin Sonu Ne Olacak?

Eğer bu sistem denetimsiz ve şeffaflıktan uzak bir şekilde devam ederse, önümüzdeki yıllarda şu sorunlar kaçınılmaz olacak:

Bağımsız denetim mekanizmaları olmadığı için helal sertifikalarının güvenilirliği daha da sorgulanır hale gelecek.

Müslüman tüketiciler, aslında ne tükettiklerini bilmeden, dini duyguları sömürülerek alışveriş yapmaya devam edecek.

Sertifika sistemine olan güven azaldıkça, Diyanet’in adı altında gerçekleşen sahtecilik vakaları daha da artacak.

Bu sistemin denetimsiz şekilde devam etmesi, helal sertifikası kavramının tamamen içinin boşalmasına ve tüketicinin hiçbir belgeye güvenemez hale gelmesine yol açacak.

Çözüm Ne Olmalı?

Müslüman tüketicilerin dini hassasiyetlerini istismar eden bu ticari düzenin yerine, gerçekten güvenilir ve bağımsız denetim mekanizmalarının olduğu bir helal sertifika sistemi oluşturulmalı.

Bağımsız uluslararası denetim kurumları tarafından düzenli ve şeffaf denetimler yapılmalı.

Sertifika süreçleri açık, şeffaf ve herkesin erişimine açık bir hale getirilmeli.

Sertifika yenileme süreçleri sadece maddi kazanç amacıyla değil, gerçek denetimler eşliğinde yürütülmeli.

Sahte sertifikaların önüne geçmek için ciddi hukuki yaptırımlar uygulanmalı.

Ancak bu önlemler alınmadıkça, helal sertifikası adı altında dönen ticari dümen devam edecek ve Müslüman tüketicilerin dini hassasiyetleri bir pazarlama aracına dönüşmeye devam edecek.

Helal sertifikaları gerçekten inanca uygun bir sistem mi, yoksa tamamen ticari bir düzen mi? Bugünkü tabloya bakıldığında, bu sistemin helalden çok dümenciliğe (sahteciliğe) dönüştüğü açıkça görülüyor.

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
Tüm Yorumlar (1)
  • Yunus Uslu

    Bu cok onemli bir konu. 1980 erde Ingiltere’de bir Ingiliz is adamiyla Pakistanli Kasap’in baslattigi bir olay sanirim. “Helal” demek saglikli demektiir. Bu sertifikayi verenlerin tesbitleri / kontrolleri nasil yaptiklarini ve setifikalarin neyi ne kadar temsil ettigini aciklarmalari gerekir. Bu tamamen bilimsel bir konudur. Ve halkin sagligi cok ciddi bir istir. Paradan oteye bir konudur bu.

    Yanıtla
    +0
    -0


HIZLI YORUM YAP