Yürümeye Övgü

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 ”Uzun ince bir yoldayım,

 gidiyorum gündüz gece… ” Aşık Veysel
 
Yaptığım güzel yürüyüşlerden çok mutlu ve rahatlamış olarak dönüyorum.
Hep acele ettiğimiz, saate bakıp günümüzü planlayıp, otobüs durağına gidip veya araba ile gittiğimiz şehir  hayatından üzak, yürüyüşlerimden sonra bu konuda bir yazı yazmalıyım diyordum.
İşte tam böyle bir anda yazıma başlığı verdiğim bu yazıyla karşılaştım (*).
Henüz David le Breton’un “Yürümeye Övgü” kitabını okumadım. Ama ilk fırsatta okuyacağım. Türkçe’ye İsmail Yergüz kazandırmış.
Bu konuyu yazarak, sevgili ha-ber okurlarımın gelecek Yaz’ı beklemeden şehirde de yürüyüş yapmalarını, unutmamalarını tavsiye ediyorum.
Bir şehir, bir mekân yürüyerek daha iyi öğrenilir. Didim’de bir adres bulmak çok zor. Zira siteler çok dağınık olduğu gibi, gözlemlerime göre harita anlayışı da yok.
ihterhanim-a.jpg
Geçen bir komşum evi beyazdan başka bir renge boyatacağını, böylece evin, adresin kolay bulunacağını, söyledi.
Hafif gülümseyerek Aziz Nesin’in sözlerini hatırladım:
“Batı Avrupa’da en çok beğendiğim şey; şehirlerde sık sık harita ile karşılaşmak. Ve haritanın üstünde bulunduğum yer ayrıca işaretlenmiş. Öyle ya, bulunduğun yeri bilmezsen, nereye gideceğini nasıl bilirsin?”
Şehirde de yürüyüşlerde güzel şeyler gözlemleyebiliriz. Yeter ki bakmasını unutmayalım.
Binbir çeşit insan manzaraları, süslenmiş camekânlar, yaya hakkını kullanarak Berlin’in geniş kaldırımlarında yürürken güzel veya üzecek fotoğraflar görülebilir.
Sitemizde gruplar halinde yüzmeden önce spor amacıyla yürüyüş yapanlar var. Ama benim yürüyüşümde yalnız doğa ve ben varım.
Yavaş yavaş Sonbahar, güzel ay Eylül olduğunu gösteriyor. Hafif rüzgârda uçuşan rengarenk yapraklar, İşte ileride adını bilmediğim bir bitki var. Kelebekler çok seviyor onu. Bütün Yaz boyunca hep çiçek açtılar, hiç sulanmadığı halde, hiç yağmur yağmadı.
Harabelerin arasında sapsarı bitkiler işaret bekliyor, yağmur yağsa hemen yeşerecekler, bu bereketli topraklarda.
Üstümde uçan kuşlar sanki beni yalnız bırakmak istemiyorlar. Hamarat karıncaları izlerken beni bekleyin diyorum. Sonra zeytinağacımın yanında durup, gününü nasıl geçirdiğini soruyorum. Bugünüm çok iyi geçti, köklerimin yakınında ızgara yapmadılar, herkes çöplerini topladı, götürdü  der gibiydi.
Komşu siteye ulaştığımda güneş batımında en güzel görülen noktaya ulaşıyorum. Arada bir gözlerimi kapatıp, deniz dalgalarının çıkardığı müziği, ritmi dinliyorum.
Koyu maviliğinde deniz beni konuk ediyor, uçsuz bucaksızlığına hayran oluyorum, iftar vakti olduğu için tek ben ve deniz varız.
Ayışığında eve dönerken dostum Ay, benim de daha uykum yok, diyor. İki yavru kedi bahçemizde oynarken eve dönüyorum.
Doğa yürüyüşlerinde yaşam ve sorumluluk için gereken enerjiyi tekrar toplayabiliriz. Hiçbir şey düşünmeden orada olmak, doğanın bize verdiği hediyeleri içimize sindirmek. Yürüyüşlerde doğayı sınırları, duvarları olmayan büyük bir bahçe gibi, bazan bir tiyatro sahnesi gibi görüyoruz.
Bize belirli şartlar koymayan doğada mevsimleri yaşıyoruz, renk zenginliğine hayran oluyoruz.
Gece yürüyüşlerimde bütün sitenin sokakları ıssız, kapalı kapılar …
Açık kapılar ışık sızdığı için belli oluyor. Herkes televizyon başında, ramazan programları çekici, dizilerde başladı. El lâmbası ile dolaşmak gerek, zira akrebe basmak ta var işin içinde.
Fransız Antropolog Breton’un “Acının Antropolojisi” kitabından önce araştırmalarını gövde, ağrı, riziko, sessizlik temalarında yoğunlaştırmıştır.
Herhangi bir organımızdaki bir ağrı bütün vücudu etkilediği için hürriyetimizi sınırlıyor, bizi yalnızlığa itiyor. Ağrısı olan ona yalnız katlanacak, sevinç ve üzüntüler gibi ağrıyı paylaşamıyoruz. Acının Antropolojisi kitabından sonra
Yürümeye Övgü kitabını yazıyor.Bu kitap kullanma klavuzu veya rehber olacak bir kitap değil.
Başıboş dolaşanlar, sokakta yaşıyanlar, çeşitli mekânlarda yürüyen insanları anlatır. Yürüyüş insanı yaşam duyguları içinde yeniden oluşturur. Yürüyüş esnasında duygular en üst derecede uyanmış olduğu gibi, derin ve üretmeyi sağlıyan düşünceler de yürüyüşlerde doğuyor.
Aceleci, stresli çağdaş yaşamı biraz rahatlatmak yürümekle elde edilebilir.
 
Yürüyüş dünyaya açılmadır.
 
Bugün yürüyüşümde Rousseau, Nitzsche ve Heidegger’in yürümek fiilinin felsefesi üstüne, bahsettiğim bu kitapta neler söylediklerini merak ettim.
 
Ya siz, sevgili okurlarım?
 
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya-Holzhey
Emekli Öğretmen
Not: Yürümeye dair {sözlük anlamı}
yürümek: adım adım gitmek, yayan gezmek.
Gemi yürür, dağ yürümez. | Çocuk erken yürüdü.
Dallara su yürüdü. | Askerler yürüyüşe geçti.
İşler yürümüyor. | Hayat yürümüş, o birlikte yürüyememiş.
 
                           
(*)Kaynak:
Kitap, Cumhuriyet, sayı 967, sayfa: 6 , Münevver Soylu
[David le Breton; Yürüyüşe Övgü, (frz.: Èloge de la marche, Paris Métailié 2000), Çeviren: İsmail Yergüz; Sel Yayıncılık]
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.