YETMEZ Mİ?

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Siz; tek adam tarafından seçilen, her kanun tasarısının içeriğini bile bilmeden verilen komutla kabul ya da hayır oyu kullanan, kendi düşüncesini ailesine bile açıklamaktan korkan, ama yasaya göre milletin vekili olmanız gerekirken sizi o mertebeye getiren, kendini bir zamanlar İstanbul’un İmamı ilan eden tek sahsın seçtirdiği, halkın ödediği vergilerle çarığı sağlam duruma kavuşmuş mebuslar…

Siz; bu ülkenin emekçilerinin, eli nasırlı çiftçilerinin alın terinden yarattıkları emeklerinin ederinden ödedikleri vergilerle ”doğruyum, çalışkanım” diye başlayıp, ”varlığını vatana armağan” yeminleri ede ede ilkokullarını, ortaokullarını, meslek okullarını, liselerini, üniversitelerini okuyup doktor, öğretmen, profesör, asker, mühendis vs. olarak yetişip gerçek bilimin savunucusu olmanız gerekirken, dogmaların esiri konumuna düşen okumuşlar…

Siz; ”Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim”
Diye, yeminler ederek Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurlu bir üyesi olma hakkını kazandıktan sonra halkların düşmanlığını körükleyerek, hem Türk askerinin, hem Kürt gençlerinin ölümlerini kişisel hırslarınızın ve hınçlarınızın aracı olarak kullanıp, ayrılıkçı çizgide inatla yürüyerek ettiğin yemine ihanet edecek kadar güvenilmez, namus ve şerefi çöp sepetine atarak insani değerlerden arınmış, halkların kardeşliği yerine halkların birbirlerine kin, nefret duymalarını körükleyen ve birbirlerini öldüren yaratıklara dönüştürmek isteyen etnik ırkçılar…

Siz; Başınızda takke, elinizde tespih, beyninizde şeytana pabucunu ters giydirecek numaralarla bazen cami önlerine serdiğiniz kilimlere cami hayrına diye topladığınız ganimetleri yutan. Bazen faiz haramdır diye uçuk-kaçık fetvalarınızla gariban müminlerin alın terini; Kombassan, Endüstri Holding, Jet-Pa, Yimpaş adlı yeşil sermaye vurguncuları olup tefecilerin bile veremeyeceği yüzde 25-30 (sözde faiz yerine) kar payı diye uydurduğunuz boş vaatli yalanlarla insafsızca çalan.
Deniz Feneri olup, ”yoksul, aç insanları sevindireceğiz” yalanıyla hayırsever insanlardan söğüşlediğiniz paraları hortumlayıp Alman yargısınca hırsızlıklarınız ve soygunlarınız tescil edilen. Asıl Türkiye’de partilerde, üst makamlarda bu vurgunun tepesindeki adları ve adresleri bilinen ama iktidarca kollanıp korunan.
Bu vurgunlarınızı, hırsızlıklarınızı insanların dini inançlarını sömürerek yapacak kadar din ve ahlaktan nasibini alamayan utanmaz yaratıklar…

Siz; Devletin değil iktidarın buyruğunda yasaları hiçe sayan bürokratlar, valiler, kaymakamlar.
Gün oluyor; bu ülkeyi esaretten kurtaran, dedelerinizi, ebelerinizi ümmet cemaatinin kölesi kimliğinden, insan sayılmanın ölçüsü olan birey olma, onurunu veren insanlara, iktidara yamanmak için iftiralar atan, doğruları ve gerçekleri saptıran inkâr eden ikiyüzlü duruşunuzla insanların midesini bulandıran.
Efendiniz saydığınız iktidarın, emir eri gibi, elektriksiz köye buzdolabı, susuz köye çamaşır makinesi taşıyan, makamına yakışmayan valiler, genel müdürler… Kömür çuvallarının üstünde siyasetin şaklabanı konumuna düşen devlet kavramı yoksunu, makamı saygın, eylemi düşkün ortalık soytarıları hokkabazlar…

Siz; Türk askerine kelle diyen başbakan, şehit askere 25 tane diyen , (özrü kabahatinden büyük) 25 askerin ölümüne ”Pakistan’da, Hindistan’da da patlamalar oluyor, askerler ölüyor” diye aklınca inciler dizen bakan.
Her gün beş, on, yirmi beş şehit veren Türkiye. Ve o Türkiye kan ağlarken, yas tutarken, yitirdikleri evlatlarının acısını isyan çığlıklarıyla çırpınan anaların acısına kös yatıp ”Suriye’deki kardeşlerimizi kurtaracağız” plağını döndüren o Türkiye’nin başbakanlık makamında rahatlıkla oturan. Türk Halkına yabancı kalan, bunu her konuşmasında vurgulayan el gibi değil el olanlar…

Bağımsız ve adil yargının tarafsız ve adil yargıcı, savcısı olmanız gerekirken cemaatin müridi olmayı yeğleyen, bezen Atlantik Ötesinde besiye çekilmiş şeyhin, bazen ”Yargıya talimat verdim, gereğini yapacaklar” diyen Başbakan’ın işaret ettiği, askeri, gazeteciyi, aydınları, yurtseverleri düzmece CD’lerle, gizli tanıklarla toplama kamplarında tutan, adalet yerine husumet, sevgi yerine nefret tohumu eken adaleti talan edenler…

Siz; topçu, popçu, modacı, şarkıcı, türkücü sıfatındaki halayıklar, harem oğlanları. Sanatın içine tüküren, sanata ucube diyen, tiyatrolarda cak cak sakız gevenlere pervane olan, bile bile bindiği dalı kesen sözüm ona çakma sanatçılar.

Sizden bu ülkede barıştan, adaletten, kardeşlikten, özgürlükten, bağımsızlıktan, doğruluktan yana bir tavır, tepki asla beklemiyoruz.
Siz gırtlağınıza kadar battığınız çirkefin içinde boğulup gideceksiniz.

Bizim çağrımız tüm baskılara, zulümlere, polis copuna, biber gazına, açlığa terk edilmelerine rağmen Bağımsız Türkiye diyen, ne ezilen ne ezen hakça bir düzen diyen yürekleri insan sevgisi, vatan sevgisi ile dolu yurtseverler.
Bilime, gerçeğe, gerçeklere, insanların ve halkların kardeşliğine inanan işçi, köylü, kentli, kadın, erkek, inananlar.
Kınalı Kuzularını onar onar bu vatana kurban veren analar, babalar, kadınlar.
Cumhuriyet Mitinglerinde Laik Cumhuriyete sahip çıkan o coşkulu Atatürkçüler.
Çıkın sokaklara.
Sahip çıkın ülkenize.
Bu kadar zulüm, bu kadar ihanet, bu kadar şehit kanı yetmez mi?
Yetmez mi?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.