TÜRKLER ALMANYA’DA LOBİ OLUŞTURABİLİRLER Mİ?

ABONE OL
18:19 - 01/10/2020 18:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

TÜRKLER ALMANYA’DA LOBİ OLUŞTURABİLİRLER Mİ?

Lobi

Önce lobi ne demektir onu açıklayalım: Ortak çıkarları olan bazı grupların temsilcilerinden oluşan topluluğa lobi denir.
Amaç: Gündemdeki konuları, “adına çalıştıkları çıkar grubu” açısından değerlendirmektir. Araştırma yapmak, bilgi üretmek ve bunları sonuç belgelerine ve eyleme dönüştürmektir.

Lobicilik

Temsilciler gündemdeki konuları, siyasetçilerle veya bürokratlarla görüşürler, onlara yazılı bilgi sunarlar, toplantılarda söz alırlar ve oradakileri etkilemeye çalışırlar. Ayrıca dolaylı etki kanallarını da kullanabilirler. Mesela, medyayı kullanırlar, konferanslar düzenlerler, mektup kampanyaları yaparlar, diğer baskı grupları ile işbirliği yaparlar, böylece kamuoyunu etkileyerek yetkililer üzerinde baskı kurmaya çalışırlar. Bu çalışmalara da lobicilik denir.

Parlamenter demokrasilerde, örgütlü gruplar, siyasal ve sosyal çıkarlar için lobicilik faaliyetleri yaparlar ve adına çalıştıkları kurumlara çok önemli sonuçlar sağlarlar.

Günümüzde, hak elde etmek ve elde edilen hakları korumak için lobicilik yapmak zaruridir. Kimse hak sahiplerine haklarını durduğu yerde vermiyor. Demokrasilerde bu böyle. Bundan dolayı lobicilik demokratik bir hak olarak tanınmış. Nasıl yapılacağı da yasalarla belirlenmiş. Hak iddiasında bulunanlar böyle bir çalışmanın içine girmek zorundadırlar. Kural bu.

Türkler Almanya’da yarım asırı aşkın süredir yaşıyorlar. Yararlanamadıkları hakları var. Fakat o haklarını bir türlü elde edemiyorlar. Bu hakları elde etmek için organize olamamışlar: Çünkü Almanya’daki Türklerin amaç birliği yok, birlikte olma yerine birbirlerinden ayrı durmaları menfaatlerine daha uygun düşüyor. Bundan dolayı, değişik kimliklerle kendilerini tanımlamayı çıkarlarına daha uygun görmüşler ve her kimlik sahibi kendine başka bir amaç seçmiş.

Almanya’daki iş adamları dernekleri de aynı yöntemle çalışıyorlar. Onların da çoğu bir cemaatin kuruluşu. Cemaatler sermayenin değil, sermaye cemaatlerin elinde gibi. İş adamları dernekleri de, iş adamlığı mantığıyla değil de cemaat mantığıyla yönetiliyor. Ortanın sağındakiler de, solundakiler de aynı mantıkla çalışıyor. Almanya siyaseti, Almanya eğitimi ve Almanya ekonomisi onları fazla ilgilendirmiyor. Hepsi Türkiye siyasetini ve Türkiye ekonomisini, Türkiye eğitimini düzeltmek için çalışıyorlar. Ortanın solundakilere haksızlık yapmayalım, onlar biraz farklı.

Türkiye tarafından atılan adımlar

Türkiye, aslında Türklerin Almanya’daki bölünmüşlüğünü görmüş ve zaman zaman da birliğin sağlanması için adımlar atmış. Ne yazık ki bu adımlar Türkiye’nin çıkarlarından ziyade o adımı atan siyasi partilerin çıkarlarını esas almış.

İlk adımı Milli Selamet Partisi atmış, “Avrupa Milli Görüş Teşkilatları”nı kurmuş. Seri konferanslar düzenlenmiş Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde. İslâm’dan ve İslâm medeniyetinden bahsedilmiş bu konferanslarda. İslâm’ın resmen Almanya’da tanınması için çalışmalar yapılmış. Ancak istenilen başarı elde edilememiş: Çünkü merkeze Milli Görüş konulmuş.

Daha sonra Anavatan partisi, “Anavatan Derneği”ni kurmuş.  Doğruyol Partisi de “Avrupa Demokrasi Vakfı”nı kurmuş. Her iki partinin temsilcisi aynı kişi (Aydın Yardımcı).  Onlar da başarılı olamamışlar ve silinip gitmişler: Çünkü onlar da merkeze kendilerini koymuşlar. Aynı kişinin ayrı partilerin temsilcisi olmasından da amaç anlaşılıyor olmalı.

CHP de Almanya’da temsilcilik açtı. “CHP Birlikleri”ni kurdu. Her eyalette o eyaletin ismini kullanıyorlar. ‘CHP Berlin Birliği’, ‘CHP Hamburg Birliği’ gibi. O da diğerleri gibi merkeze kendisini koymuş. Türkiyelilere Avrupa’da oy kullanma imkânı verildikten sonra bu birliklerin kurulması tesadüfi değil.

Ak Parti’nin de temsilciliği var” Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD). Adı güzel ve anlamlı ancak çalışmalarında demokratların birliğini görmek mümkün değil. Maalesef o da merkeze kendisini koymuş. Diğerleri gibi bunların amacı da oy avcılığı. Durum böyle olunca yarım asırı aşan zamandan beri Almanya’da lobicilik çalışması yapılamadı.

Peki bu temsilciler nasıl çalışıyor, neler yapıyorlar?

Milli Görüş Teşkilatları sadece Erbakan Hoca’nın programlarını düzenlerdi. İl başkanlarına, belediye başkanlarına, milletvekillerine, bakanlara programlar yapardı. Cami cami, teşkilat teşkilat dolaştırırlardı resmi zevatı Avrupa’da.

CHP de, kendi düşüncesine yakın insanları çağırıyor ve onlara programlar düzenliyorlar. Anavatan ve Doğruyol partileri yok oldular.

UETD’ye gelince, AK Partili bakanlara, milletvekillerine, belediye başkanlarına hizmet ediyorlar. Onlara programlar düzenliyorlar. Ancak onlar misafirlerini Milli Görüşçüler gibi, cami cami dolaştırmıyorlar. Otel ayarlıyorlar, gezi programları düzenliyorlar, sivil toplum örgütlerini Türk Evi’nde toplayarak gelen misafirlerle buluşturuyorlar, iftar programları düzenliyorlar. Fotoğraflar çektiriyor, plaketler veriyorlar. Bazen de büyükelçiliğin düzenleyeceği programlara müdahale ederek kargaşa bile yaratabiliyorlar.

UETD’den bahsediyorum,  Almanya demokratlar Birliği’nden. Lobi çalışması yapacaklardı. Bunun için, Şaban Dişili ve Akif Gülle tarafından otel odalarında, salonlarda günlerce istişareler yapıldı, tavsiyeler alındı, isim listeleri alındı. Bu istişarelerden iki tane başkan çıktı. Sonraları, bu başkanların istişarelerde teklif edilen isimler arasından olmadığı söylendi. Bu isimleri, kimler tavsiye etmiştir, niçin tavsiye edilmiştir bilinmez.

Teşrifatçılık yapılacaksa bunun için dernek kurmaya gerek yoktur. Özel şirketler bu işi daha güzel yaparlar. Az parayla çok iş yaptırılacaksa, bu işi gönüllü olarak yapacak birçok insan bulunur.

Sonuç:
Almanya’da yaşayan Türkiyelileri temsil eden sivil toplum kuruluşları bir araya gelemiyorlar. Ortak sorunlarını tespit edemiyorlar, mesela; yabancı düşmanlığı, eğitimde fırsat eşitliği, İslâm dininin resmi din olarak tanınması gibi konularda. Her kuruluşun sorunu başka hedefi de başka. Kimisi laik, kimisi Kemalist, kimisi Müslüman, kimisi Milliyetçi.

Sorsan her birine sınıfsız bir toplum nasıl olacak diye, saatlerce nutuk çekerler… Kendi dışındaki sınıfların kendilerine katılmalarıdır herhalde kastettikleri sınıfsız toplum.

Bu açıklamalardan sonra sormam gerekiyor: Sizce, Almanya’da Türk lobisi oluşturulabilir mi?


Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.