TGH`DA YAŞANAN ÇALKANTILAR

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

TGH`DA YAŞANAN ÇALKANTILAR 

Son haftalarda Türkiye`de bulunuyorum. Kurucu başkanı olduğum ve de 13 yıl başkanlığını büyük bir coşku ve onurla yaptığım TGH`daki gelişmeler hakkında bilgi sahibi oldum. TGH beni son derece yakından ilgilendirdiği için, bu açıklamayı yapmayı görevim sayıyorum.

Kuruluş ismi „Türkiye Göçmenler Birliği-Hamburg“ olan TGH, 30 yıl önce terör ve kaba kuvvet savunucuları hariç, farklı görüşlerde ve siyasi eğilimlerde olan dernek, kurum ve işyeri işçi temsilcilerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir çatı örgüttür.

Hamburg ve Almanyalı Türklerin ve diğer göçmenlerin, toplumun tüm kesimlerinde eşit haklarla, dışlanmadan, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına uğramadan yaşamaları amacıyla, TGH son derece saygın çalışmalar yaparak, Türk ve Alman kamuoyunda kendini kabul ettirmiştir. TGH, Almanya Türk Toplumu (TGD) nin de, kuruculuğunda öncü çalışmalar yapmış bir örgüttür. Bu nedenle TGH`nın, yönetiminde bazı istifalara neden olan bu tartışmalı dönemi kısa sürede, en geç genel kurulunda, geride bırakarak, asıl çalışmalarına dönmesi, bu örgüte gönülden bağlı her birimizin temel amacı olmalıdır.

THG Başkanı sayın Nebahat Güçlü, Yeşiller Partisi milletvekili adayı olarak, davet edildiği „Almanya Türk Federasyonu“ şenliğinde, eğitim ve uyum politikasını içeren konularda bir konuşma yaptı. „Almanya Türk Federasyonu“, MHP`ye yakınlığı ile bilinmekte ve Alman Kamuoyunda,  „aşırı milliyetçi“ ve hatta „ırkçı“ bir kuruluş olarak algılanmaktadır.

Türkiye`de 1978 yılında Malatya ve Kahramanmaraş’ta, 1980 de Çorum`da ve 1993 de Sivas’ta, Türkiye Cumhuriyeti döneminin yüzkarası olarak nitelendirdiğim bu olaylarda, yüzlerce Alevi inançlı insanımız katledilmiştir. Provokasyonlarla „sağ-sol, alevi-sünni“ olarak yaşanan bu olaylarda, daha çok MHP yanlısı kişilerin kullanıldığı söylenmektedir.

İşte bu nedenle, TGH yönetim kurulundan istifa eden iki arkadaşımızın, bu kanlı olaylara atıfda bulunmalarını anlamak mümkündür. Ancak siyasette gelişmeler büyük bir hızla yaşanmakta ve de geçmişten de, iyi ki derslerde alınabilmektedir.

1997 yılında MHP Genel Başkanlığına seçilen Devlet Bahçeli, son derece kararlı bir tavırla partisini ve parti gençlik kollarını, kaba kuvvete yönelik her türlü çatışmalardan uzak tutmayı başarmıştır. Bu nedenle de 1999 -2002 yıllarında, Başbakan Bülent


Ecevit`in Demokratik Sol Partisi ve Mesut Yılmaz başkanlığındaki liberal Anavatan Partisi, Devlet Bahçeli`nin Genel Başkanı olduğu MHP ile bir koalisyon hükümeti kurabilmişlerdir.

12 yıllık iktidarı döneminde Türk halkını ayrıştıran, Türkiye`yi demokrasiden, hukuk devletinin temel ilkelerinden, bağımsız yargıdan, laiklikten, fikir ve düşünce özgürlüğünden hızla uzaklaştıran Erdoğan ve AKP hükümetine karşı, günümüzdeki tek seçenek, Sosyal Demokrat Çizgideki Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi çizgideki MHP dir. Haziranda yapılacak seçim sonuçları AKP`nin tek başına hükümeti kurma çoğunluğunu bulamaması durumunda, CHP-MHP koalisyon hükümeti kaçınılmaz olacaktır.

Kanımca CHP`nin, MHP ile koalisyona sıcak bakmasının ana gerekçesi, öncelikle MHP`de yaşanan kaba kuvveti ilkesel olarak reddeden, demokrasiye ve hukuk devletine bağlılığa güvence veren gelişmeler ve Başbakan Ecevit`le yapılan koalisyon deneyimidir.

Günümüzüm MHP sini ve ona yakın kuruluşları, bu bağlamda da kanımca „Almanya Türk Federasyonu“ nu, ırkçı, şöven ve kaba kuvvet yanlısı olarak görmek veya göstermek, Türkiye`deki ve bu siyasi hareket içeresindeki gelişmeleri bilmemek, görmemek veya görmek istememek anlamına gelir. Bunun siyasi olayları, bilimsel değerlendirme anlayışı ve siyasi etikle açıklanır bir yönü yoktur. Esasen MHP ırkçılığı ve rassiszmi kategorik olarak reddettiğini belirtmekte ve „Milliyetçiliği“ yurtseverlik, Türkiye çıkarlarına ve Türk Kültürüne bağlılık olarak anladığına vurgu yapmaktadır.

Çok yakından uzun süredir tanıdığım ve çalışmalarını takdirle izlediğim bayan Nebahat Güçlü`nün, Yeşiller Partisi Hamburg Milletvekili adayı olarak davet edildiği „Almanya Türk Federasyonu“ toplantısında konuşma yaparak, çocukların eğitimine verilmesi gereken öneme ve Alman Toplumuna uyum politikası konularını işlemesinin, özellikle partisi tarafından neden sorun yapıldığını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir.

Önemli olan Nebahat Güçlü`nün bu toplantıda yaptığı konuşmanın içeriğidir. Böyle bir etkinliğe katılmakla bayan Güçlü`nün, uzun yıllardır kararlılıkla savunduğu kendi siyasi çizgisinden asla ödün vermeyeceğini, özellikle siyasi partili arkadaşlarının herkesten daha iyi bilmeleri gerektiği kanısındayım. Siyasi çalışmalarda yaşanabilecek parti içi sürtüşmelerin, hiç bir inandırıcılığı olmayan böyle bir gerekçeyle, partiden ihraca kalkışılmasını, siyasi çalışmalarına büyük sempati ile baktığım ve birçok arkadaşımın olduğu Yeşiller Partisine yakıştırmakta gerçekten zorlanıyorum.


Hakkı Keskin

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.