SULU SİYASET

ABONE OL
18:49 - 01/10/2020 18:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sululuk toplumun bütün katmanlarında görülüyor.
Sütü, benzini, mazotu hatta zeytinyağını bile sulandırmışlardı.
Siyasete sululuğun katılması zaten çok eskilere dayanır.
Başbakan Ana Muhalefet liderinin önemli bir su katma açığını yakaladı.

AKP milletvekillerinin, belediye başkanlarının, parti yöneticilerinin yolsuzluklarını bulursun, adamları bakanlıktan, yöneticilikten edersin öyle mi?
İkide bir başbakanı istediği kanalda tartışmaya çağırıp uykularını kaçırırsın, öyle mi?
Artık ”Genel Müdürlük döneminde PKK’lıları işe aldın” devri bitti. Şimdi PKK, başbakanın padişah yetkili başkanlığının önünü açacak en değerli müttefiki.
Başbakan çıktı televizyonların karşısına, AKP il başkanlarını topladı huzuruna ve bombayı patlattı:
”Kılıçdaroğlu, rakıyı sulu içiyor, o nedenle kemençeyle gaydayı karıştırıyor.”
Yandaş, besleme, pısmış basından bir alkış, bir alkış AKP il başkanlarının seslerini bile bastırdılar.
Gazetelerine, TV’lerine koştular, bu önemli haberi birinci sayfadan, en büyük puntolarla verirken TV’ler programlarını kesip bu müthiş haberi dünyaya duyurmaya başladılar.
NTV’den Oğuz Haksever, Taha Akyol’u Mehmet Barlas’ı programa çağırıp rakıya su katmanın zararlarında hemfikir oldular.
Fatih Altaylı aslında rakı yerine Fenerbahçe maçlarında bardağını fırlatmak için viski içtiği için, topu padişah kaftanı giymiş Murat Bardakçıya devrederek, gazetesinin manşetlerini bir daha kontrol etti.
Başbakan, Ciner Grubunun Silopi’de termik santralinin açılışını yapma lütfünde bulunmuştu.
Habertürk’te bu lütufa karşı bir anket kıyakçılığı yapmış AKP’nin oylarını yüzde elli ilan etmişti,
Fakat aynı ankette halkın dörtte üçünün AKP’nin Kürt açılımına karşı olduğu da yazılmıştı.
Halkın dörtte üçünün karşı olduğu Türkiye’de AKP’nin oy oranının yüzde elli olması akla mantığa uygun olabilir mi?
Olmasına olmaz da biat et, rahat et dönemi. Üstelik zengin maden yatakları o bölgede.
Bu dörtte üç her şeyi berbat edebilirdi.
Habertürk’ün etekleri tutuştu ve ankette halkın dörtte üçünün AKP’ye karşı olduğu baskılardan silindi.
Rakıya su katma, pişmiş aşa su katmaya benzemez. Hem CHP’nin dindar kanadına uyarıda bulunmuş hem de halk asıl sorunlarından soyutlanmış olunur.
Anlaşılan o ki başbakan rakı içiyor ama, su katmadan içiyor. İçmese sulu rakının insanın dilini dolaştırdığını nereden bilecek?
Ülkücülükten dinciliğe dönen Gökçek bile meğer gizli gizli rakı sofraları kurarmış.
Resimleri internete sızınca öğrenmiş olduk.
Aslında rakının sulusu, susuzu değil, adabıyla içmesi makbuldür.
Adabıyla içilmezse insanı cin çarpmışa döndürür.
Hele ölçüsünü bilmezsen İnsanı fena çarpar.
İnsana şairleri ve şiirleri karıştırtır.
Bugün kardeşim dediğine, yarın düşmanım dedirtir..
Çadırında Kaddafi’den ödül alır, ertesi gün onu linç edenlere bavulla dolar göndertir.
Oslo görüşmelerini inkâr eder, ”bunları söyleyenler, ispat etmeyenler şerefsizdir” der, görüntüleri çıkınca, ”başkaları da görüşmüştü” diye yan çizer.
”Anıtkabirde sap gibi duruyorlar” der, gider sap gibi kendisi durur.
Rakıyı susuz içince her padişaha ecdadım diye sarılır, sonra dışarıda ”ben aslında Gürcüyüm” diye soyunu açık eder.
Siyonist dernekten Yahudiliğe en çok hizmet ettiği için ödül alır, ertesi gün van münit çeker ama ödülün üzerinden kalkmaz.
Konteynırda işi tatlıya bağlama. Suriye’yi Türkiye tarafından vurulması özrün karşılığı olduğu İsrail tarafından açıklanınca işin özü ortaya çıktı.
Rakıyı sulandırmak ikinci sıraya düşüverdi.
Uyumak için sulusunun yanında kurusu da var.
Kuru her derde deva sayılır. İnsanı mayıştırır.
”Ağır ol da molla desinler” sözü oradan gelir. Mayışma ağır olma gibi sunulur.
Hafızlar ve arabeskçiler kuru götürürler ki, sesleri yanık çıksın.
Afyonu da saflara yutturursun ki görmesinler, duymasınlar, bilmesinler. Ya kendilerini jiletle doğrarlar ya da melankolik düşlere dalarlar.
Onlar uyuya dursun makamlar, mülkler karşılığı babalar gibi satışa devam edilir.
Satılacak devlet işletmeleri de kalmadı, sıra Sevr’in ceplerden çıkarılıp uygulaması kaldı anlaşılan.
Terörle savaşanları, halkı uyandıranları, hurafe yerine bilim diyenleri, okuyanları yazanları içeri attılar. Ülke’nin bölünmesi karşılığı onlar rehin tutuyorlar. Halkı kandırmak için bebek katilleriyle takas edecekler.
Kul hakkı yiyenleri, hırsızları, vurguncuları, kalemini, inancını satanları ödüllendiriyorlar.
Kırk bin kişinin katilinin emirleri ile ülkenin bayrağını, birliğini, binlerce şehidin kanlarıyla kurulmuş ülkenin bütünlüğünü kaldırıp atmayı barış diye sofraya getiriyorlar.
Fetullah Gülen’den fetva, Apo’dan Gülen’e şükran.
Alan memnun satan memnun hesabı.
Tek bir AKP’li Samsun milletvekili Tülay Bakır; ”Yasaların içeriğini bilmeden elimi indirip kaldırıyorum” diyebiliyor. Ama diğerlerinden çıt yok.
Kurtuluş Savaşında bile her düşünce açıkça tartışılırken, bugün TBMM saf dışı edilmiş durumda. Bunlar kendi çoğunluklarına bile güvenemiyorlar.
AKP milletvekillerinin bile olandan bitenden haberleri yok.
Kulağa hoş gelen bir proje daha:
Barış Projesi!
Hangi barış projesi?
Gerçek barışa kim karşı çıkar?
Siz kimi kandırıyorsunuz?
Güzel şeyler olacak dediğiniz yere geldik.
Bu proje ABD tarafından başbakanın eşbaşkan, Apo’nun da eşbaşbakan atandığı BOP projesidir.
Bu projenin gerçek açılımı ise:

Türkiye’de sınır ve rejim değiştirme projesidir.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.