SOMALİ NEDEN AÇ KALDI?

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 ha-ber.com

SOMALİ NEDEN AÇ KALDI?

”Aklınızı çalıştırmazsanız sizleri pislik içinde bırakırım.” Geçtiğimiz haftanın konusu bu ayet çerçevesindeydi. Olumlu ve olumsuz eleştiriler aldım. Ben yazdıklarımın arkasındayım. Tekrar ediyorum Berlin’deki müslümanlar yardımlarının ve zekatlarının %25’inden fazlasını Berlin’in dışına çıkarırlarsa Allah katında mes’uldürler. Berlin’de yapılacak çok iş var. Somali’ye on sene önce de yardım ettik. Hem de Sincan’da tanklara balans ayarı yapan generalimiz Çevik Bir’i de gönderdik oraya. Sonuç ortada.

Yarın Berlin’de yaşayan bizim akıbetimiz ne olacaktır, çocuklarımızın akıbeti ne olacaktır? Kaç tane eğitim kurumumuz var Berlin’de? Kaç tane vakfımız var Berlin’de. Kaç tane yurdumuz var Berlin’de? Kaç tane üniversite öğrencisi Berlin’de yaşayan insanımızın bursuyla okuyor ve doktora yapıyor? Yetişmiş akademisyeni olmayan topluluktan ne beklenir?

Hayatımızın sonuna kadar işçi olarak mı kalacağız? Çocuklarımıza miras olarak işçiliği mi bırakacağız? Onlar hep işçi mi kalacaklar? ”İşçisin sen işçi kal…”

Vizyonumuz olmayacak mı? Saygınlığımız olmayacak mı? 50 yıl olmuşuz şuraya geleli hâlâ çelik çomak oynuyoruz. Eğer kendi gerçeklerimizle yüzleşmezsek çok kısa zamanda değişik felaketler bizlerin de kapısını çalacaktır. Hatta çalmaya başlamıştır bile. Görmek isteyenlerin bu felaketleri görmemesi mümkün değildir?

Yeter artık bu fedakar insanları ajite edip durmayın! Bu sözüm çeşitli yardım kuruluşlarına ve onların taşeronlarınadır.

Zekat insanların karınlarını doyurmak için verilmez, onların bir daha fakir kalmamaları için gerekli yatırmlar için verilir. Tevbe Suresi’nin 60.’ıncı ayetini iyi anlamak gerekir. Ben konuyu burada Sema Soyak’a bırakacağım. Somali’yi çok güzel analiz etmiş.

Sema Soyak’ın ”Somali neden aç kaldı” konulu bu yazısını önemine binaen aynen itibas ederek sizlere takdim ediyorum.

Somali’de şimdilerde insanın içini oyan bir açlık yaşanıyor. Açlara yardım seferberliği elbette insan olmanın ön şartıdır, denebilir. Ancak hiç kimse Somali’nin neden aç kaldığını, Türkiye halkının da yaşanan bu trajediden alması gereken pek çok ders olduğunu asla düşünmüyor.
Bütün dünya Somali’nin açlığa teslim olduğunu biliyor. Dünya kamuoyu bu açlığın nedenleriyle ilgili olarak ne düşündüğünü yeteri kadar bilmiyoruz ama, kendi halkımızın ”Somali’nin kötü kaderinden dolayı kuraklığa uğradığını ve bu nedenle de aç kaldığını,” düşündüğünü açık seçik biliyoruz. Sorgulama mantığı gelişmemiş bütün halklar sel felâketi, deprem, kuraklık gibi doğa eliyle gelen tüm afetleri kader olarak kabul ederler.
Bu felâketlerde büyük sayılarla insan ölümleri meydana gelmeye başlayınca da korku içinde birbirlerine sarılır, birbirlerine yardım etmeye uğraşırlar. Felâketler geçer, yardım nesneleri sokaklarda kapışılır, gasp, yağma olayları yaşanır. Sonra bütün bunlar bir yenisi ortaya çıkıncaya kadar unutulurlar. Hiç kimse yaşananların nedenlerini ilgililerden ve yönetimlerden sormayı, nedenlerini tartışarak sonuçlar çıkartmayı ve yeni felâketlere karşı tedbirler alınmasını talep etmeyi asla aklına getirmez.
OYSA DOĞAL AFETLER ASLA KADER DEĞİLDİR. DOĞAL AFETLERİN EN BÜYÜK NEDENİ, YARATACAĞI FELÂKETLERİ GÖZ ARDI EDEREK MADDİ ÇIKARLAR UĞRUNA İNSAN ELİYLE DOĞAYA HESAPSIZ MÜDAHALELERDE BULUNMAKTIR.
İnsanoğlu yaşamak için elbette doğaya müdahale edecek, ihtiyaçlarını doğayı çeşitli biçimlerde kullanarak karşılayacaktır. Ancak doğayı kullanmanın en önemli koşulu ”insan çıkarlarının sürdürülebilir olmasını sağlayacak bir kullanım” biçiminin benimsenmiş olmasıdır. Bu biçimdeki kullanım ”ulusal birlik şuuruna sahip” sosyo-ekonomik gelişimini sağlamış halkların özgür vatanlarına verdikleri önemle özdeştir. Sömürgeleştirilmiş, Batılı emperyalist güçler tarafından sömürülen/sömürülmeye çalışılan ülkelerde ise, önce ulusal birlik yok edilmeye çalışılır, sonra o ülkenin göz dikilen bütün doğası, doğal kaynakları acımasızca gerçekleştirilen müdahalelerle sömürülmeye başlanır. Sonra da yok edilen doğanın vereceği doğal sonuçlar ortaya dökülmeye başlar. Bu gerçeklerin ışığında Somali’de halkın neden açlıktan ölüm sürecine girdiğini irdelemeye çalışalım.
1 -Kızıldeniz’in Aden çıkışında yer alan, Afrika Boynuzu olarak adlandırılan Somali, Avrupa kıtasının sömürgeci güçlerinin ”Afrika’ya yayılma yolu” olarak dikkatlerini çekince, 19. Yüzyılda İngiltere ve İtalya tarafından sömürgeleştirilmiştir. Uzun yıllar sömürge olarak yönetilen Somali, 1969 yılında SİAD BARRE’nin darbesiyle bağımsızlığına kavuşmuştur. Siad Barre, ülkede tek partili bir Cumhuriyet kurmuştur. Ülkenin tek partisi Somali Devrimci Sosyalist Partisi’dir. Barre, parti genel sekreteri ve cumhurbaşkanı olmuştur.
Dış politikada Sovyet güdümüne giren Barre yönetimi, 1977 yılındaki Somali-Etiyopya arasındaki OGADEN savaşında Sovyetler’in Etiyopya yanında yer alması nedeniyle savaş sonrası SSCB ile ilişkilerini asgari düzeye indirmiş, ABD ve Avrupa ülkelerine yaklaşmaya başlamıştır. Bu politika ve müttefik değişimi henüz bağımsızlığını pekiştirememiş ve gerçek bir ulus devlet olma sürecini tamamlamamış olan Somali’de tekrar Batı Emperyalizmin sömürgen kurgulamalarının hızlandırılmasına neden olmuş, ülkede karışıklıklar yeniden başlamıştır.

ÇÜNKÜ KIZILDENİZ’İN HİNT OKYANUSU’NA AÇILDIĞI ADEN KÖRFEZİ’NİN KAPISINDAKİ SOMALİ, AKDENİZ İLE HİNT OKYANUSU’NU BİRBİRİNE BAĞLAYAN KAPININ BEKÇİSİ KONUMUYLA BATILI SÖMÜRGECİLERİN GÖZÜNDE YENİDEN BİR SÖMÜRGE ADAYI MERTEBESİNE ULAŞTI.

1977’de İMF ile anlaşma yapan Somali’de ABD, özellikle bu tarihten itibaren Somali’nin var olan kaynaklarını kullanma ayrıcalığına sahip olmuştur. Sonuçta çeşitli emperyalist güçlerin ortak çabalarıyla kışkırtılan Somali’de iç çatışma başlamış, ”Birleşik Somali Kongresi’ne bağlı güçler 1991 yılında Siad Barre yönetimine bağlı güçleri” yenerek yönetimi ele geçirmiştir. İMF Somali’yi ”başarısız devlet” ilan ederken, Barre Nijerya’ya kaçmış ve ardından Somali nüfusunu etki altında tutan kabileler tarafından iç savaş başlatılmış, ABD iç savaş müdahale etmiş ve bu süreçte Somali 7 eyalete parçalanmıştır.
Parçalanma doğal olarak ülke içindeki politik kaosu daha da artırmıştır. Bugün artık Somali’deki kabileler, sömürü düzeninin bilinçli ya da bilinçsiz parçalarını oluşturmaktadır. 12 milyon nüfusun yaklaşık üçte ikisi göçebe ve yarı göçebedir. Sömürü sonucunda üretimi giderek daralan, işsizliğe teslim olan ülke, hep işgücü göçü vermektedir. Yıllardır gazetelerde Akdeniz’de batan göçmen yüklü çürük çarık teknelerde boğulan Somali’li kaçak göçmenleri okuduğunuzu hatırlıyor musunuz?
2 -Somali SSCB’ne sırt dönüp, Batı’yla yeniden ilişkilere girip, İMF ile anlaşma imzalayarak, ABD’ne kaynaklarını kullanma ayrıcalığını verdiği 1977 yılına kadar kendi kendisini besleyebilen bir Afrika ülkesiydi. Nüfusunun % 20’si tarımla uğraşmaktadır. O yıllarda da Somali’de her zaman kuraklıklar olmaktadır ama ülke halkı kurak iklimi alışkın olduğu için yağmurlu ve yağmursuz ayları kendi ölçüleri içinde plânlayarak idare etmeyi başarmış, çeşitli tahıl ürünleri, çay, kahve, kakao, fındık, büyük ölçüde muz ekimi yaparak kendi kendine yeten bir ülke konumundaydı. Çünkü Afrika’nın diğer verimli toprakları gibi Somali’nin toprakları da verimlidir.
Somali’nin beslenme ve gelir elde etmede çok önemli kaynaklarından bir diğeri de hayvancılıktır. Özellikle dünyanın en değerli koyun derisini üreten Somali, bunları dünyanın her yerine satmaktadır. Ama 1977 yılına varıldığında işler tersine döner… ABD ve Avrupa ile çok yakın ilişkiler başlatırlar. İMF ile anlaşma yaparlar. ABD’ne bütün kaynaklarını kullanma ayrıcalığı verirler. Ondan sonra da olanlar olur…
Hele 1982’de Dünya Bankası’nın dayattığı programı hayata geçirme anlaşması yapmalarıyla birlikte gelecek felâketlerin kapısı sonuna kadar açılır. Kapitalist Batı’nın tarım tekelleri Somali’ye dalarlar. Önce ürün çeşitliliğini azaltırlar. Kendi istedikleri üretim tekniklerini, kendi sattıkları tohumları Somalili çiftçilere dayatırlar. Somalili çiftçiler eskiden olduğu gibi özgürce ekip biçemez olurlar.
Tarım tekellerinin Somali’deki etkinliği giderek büyür. Tekelleşmenin sağladığı ucuz ürünleri Somali piyasalarına sürerler. Somalili çiftçiler, kaynakları kullanma ayrıcalığını ele geçiren ve piyasayı ucuz tarım ürünleriyle dolduran tarım tekelleriyle rekabet edemeyerek hızla tarım üretiminden çekilirler. İşsizlik büyümeye başlar.
1983 yılına gelindiğinde Somali’yi bir diğer felâket karşılar. ”Sığır vebası” gerekçesiyle Batılılar tarafından Somali’nin canlı hayvan ihracatına ambargo konur. Böylece hayvancılık da hızla biter. Hayvancılıkla geçimini sağlayanlar da işsiz kalırlar. Kaynakları kullanma ayrıcalığına sahip Batılı tekeller ormanlara da müdahalelere başlarlar. Ormanlar tahrip edilir, kuraklığın boyutu artar.
3 – Bütün bu olanlardan sonra Somali artık dış dünyaya muhtaç hale gelmiştir. Yıllarca kaynakları sömürülen, üretim gücü elinden alınan Somali halkı işsizliğe ve fakirliğe mahkûm olmuştur. Üretimi ve ihracatı olmayan Somali’ye Batılı tekeller çok ucuza mal getirmektedirler ama bu çok ucuz malları almak için bile hiç para bulamayan işsiz Somali halkı açlığa teslim olmuştur. Açlık nedeniyle bütün dünyanın gözleri önünde ölmektedirler.
4 -Somali halkı açlıktan ölürken Batılılar ne yapıyor biliyor musunuz? Somali’de EŞŞEBAB adlı İslamcı örgütün var olduğunu öne süren başta ABD olmak üzere birçok Batılı ülke Somali’ye yardım göndermiyor. Düne kadar tepe tepe sömürdükleri Somali halkının açlıktan ölmesini seyrediyorlar.
Büyük olasılıkla orada iç çatışmalarda taraf olan bir İslamcı örgüt vardır. İşsiz ve aç kalmış insanların arasında büyük olasılıkla da faaliyet gösteriyordur. Çünkü her zaman işsiz ve aç insanlar kolayca kandırılabilirler.
Eğer söz konusu bir örgütse, ona imkan tanıyan ve zemin hazırlayan durup durup oralara askeri müdahalelerde bulunan ABD ve BM değil midir? Bir zamanlar Somali halkı çiftçiydi, hayvancılık yapardı. Toprakları kendi halkını doyururdu. Sonra Batılılar geldiler, tohum dediler, tarımda yeni teknikler dediler, hayvancılığınıza ambargo uyguluyoruz, dediler. Sonra Somalililer açlıktan ölmeye başladılar. O zaman da ”orada İslamcı örgüt var, biz yardım etmeyiz” diyorlar. Batılıların bu vicdan yoksunu duruşlarına iyi izleyin.

SOMALİ HALKININ AÇLIKTAN ÖLÜYOR OLMASINA HÂLÂ KURAKLIKLA GELEN BİR KADER DİYEBİLİR MİSİNİZ?
-Sonra gözlerinizi dünyanın dört köşesine çevirin, olanları gözlemleyin. Fakirliğin ve açlığın kader olamayacağını, kaynakları sadece kendileri için kullanmak isteyenler eliyle yaratıldığını görün artık.
-Somali’nin başına gelenlere yardım etmeye çalışırken ABD ve AB’nin Türkiye’nin müttefiki olup olamayacağını da düşünüverin.
-Hani yıllardır ”sizi AB’ne almak için tarım sektörünüzde şunu bunu yapın, tohumları çiftçiniz kendi kafasına göre kullanamaz, ithal tohum almak zorundalar, tarımda teşvikleri düşürün” vs. vs diyorlar ya..
-Hani bizim çiftçilerimiz de tarım tekelleriyle rekabet edemez hale gelip, işlerini bırakıyor, tarlalarını satar hale geldiler ya…
-Hani Somalililer gibi bizim de Güney de muz bahçelerimiz vardı, sonra muzlar pabuç kadar büyük ithal ”çikita muzlara” yerini bırakırken, muz bahçelerimiz beş yıldızlı oteller haline getirildi ya…
-Hani Türkiye eskiden kendi kendini doyurabilen yedi dünya ülkesinden biriydi ama, artık ithal tarım ürünlerine muhtaç oluyor ya… Somali’ye yardıma koşarken bunları da düşünüverin lütfen…
-Yaşanan mali kriz Türkiye’ye asla teğet geçmiyor, ama tam göbekten vuruyor. İthal tarım ürünleri her gün değeri yükselen Dolarlarla, Avrolarla alınıyorsa, kredi kartlarınız bir gün bütün bunları ödeyemez bir noktaya gelecek, bunu da düşünün…
-Bir ülkenin kaynaklarına göz diktiklerinde ”Müttefik” filan tanımıyor bunlar; önce sömürüyor, açlıkla gelen karmaşada askeri müdahale gerçekleştiriyor.
-Müdahale ile parçalanan topraklarda ülke içinde ya yeni işbirlikçi sömürücüler oluşuyor ya da sömürüye direnen gruplar meydana geliyor. Bunların hepsi birbirine karışıyor. Batılı kapitalizm açısından o ülkenin kaynakları sonuna kadar sömürülmüşse eğer, ilgilerini kesiyorlar ve halkların açlıktan ölmelerine aldırmıyorlar. Yardım çağrılarına karşı ise,
-Onlar İslamcı terör örgütüdürler ya da pis komünistlerdir, yardım edemeyiz, biçimindeki bahanelere sığınıyorlar…
Öyle değil mi yoksa?

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.