SINIFSIZ TOPLUM

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bir hayaldir belki de…
Bir atasözümüz ne der?
Gençler hayalleriyle, yaşlılar anılarıyla yaşarlar.
Sınıfsız toplum bir hayaldi bizim için. Ne umutlar yeşertmiştik içimizde.
Sınıfsız, kaynaşmış bir toplum yaratmak hayali…
Cihan değer.

Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu HDF’nin bir genel kurulu gerçekleştirilirken Frankfurt’ta HR3 radyosunun Türkçe yayınını sunan bir arkadaş bizden birini çağırmıştı konuyla ilgili olarak söyleşide bulunmak için yayında. Bana düşmüştü görev. ”Glasnost, perestroyka…” derken dağıtmışlardı Sovyetler Birliği’ni. Yayın sırasında sordu arkadaş bana:
– Hasan Bey! Doğu bloku dağıldı. Sosyalizm hayali de suya düştü mü sizce? Ne dersiniz?
Verdiğim yanıtı bugün gibi anımsıyorum:
– Ne diyorsunuz? Sınıfsız toplumu daha yaratamadık ki… Sınıfsız toplumu yaratana kadar savaşıma devam…
Şimdi bakın! Ben her zaman siyasetin iki temelinin olduğunu söyledim. 1. Emek,
2. Sermaye. Bu; aslında benim söylemim değil, eşyanın doğasıdır. Siyaset bu iki temelde yapılır, siyasetçi bu iki temelden birinden yana yapar siyaseti. Emek temelinde siyaset yapana sosyalist, sermayeden yana siyaset yapana da kapitalist dendiğini anımsatmamı bilgiçlik taslamak olarak yorumlamamanız içten dileğimdir.

Gerisi maskelemedir. Irk temelinde yapılan siyaset de, inanç ve mezhep temelinde yapılan siyaset de maskelemedir. Bu alanlarda siyaset yapanlar sermayeden yanadırlar. Onlar için değer; insan ve emek değil, paradır. Kazançtır. Kârdır. Daha çok paraları olsun isterler. Doyumsuzluklarının sınırı yoktur.

Emek temelinde siyaset yapan için en yüce değer insandır, onun kafa ve kol emeğidir. Emek ürünü olan artı değer insan içindir. Ortak paylaşım içindir. Emeğini satanın yaşam düzeyini yukarılara çekebilmek içindir.

Sınıf bilinci demek; kişinin hangi temele ait olduğunun bilincinde olması demektir. Onun bilincinde olanlar yerlerindedirler. Olmaları gereken yerde olmayanların tutumuna, en hafif tanımıyla yabancılaşma, ama; en doğru tanımıyla ihanet denir.

Onlar; kişisel çıkarlarının ardındadırlar. Çıkarlarına ulaşmak için her şeyi göze alanlar onlardırlar. Ekmeğimiz ve aşımıza göz koyanlarla işbirliği yapanlar onlardırlar.

İşçinin tüm haklarını gasbederken katre iç acısı duymazlar onlar. Örgütlenmesini de engellerler, onu öyle savunmasız bir duruma sokarlar ki; kolu kanadı kalkmaz. Ama; alanlarda;
– Benim işçi kardeşim… yalanından da alamazlar kendilerini.
Tütün işçisinden esirgedikleri yüzlerce milyon dolarları, gizli kapaklı yollardan uluslararası sermayenin amacı gerçekleşsin diye akıtırlar Libya’ya, Suriye’ye, Mısır’a, Tunus’a. O da yetmez…
”İleri demokrasiyi sağlayın, parlamento binalarınızı biz yapalım!” derler.
Diyarbakırlı kadının çocukları açlıktan ölürlermiş… Ne gam!
Tanı bunları…

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.