ŞEYTAN DİYOR Kİ VERME!!!

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Evet, aynen böyle diyor, hem de sürekli. Verme hiçbirine oy!

Geçen yerel ve genel seçimlerde de verme demişti, ben de benzer şeyler yazmıştım… Yine diyor… Ben de yine aynı şeyleri söylüyorum…

Yazılacak çok şey var, kınanacak, ayıplanacak, üzülecek ve de kahrolacak! Hepsi ayrı bir yazı konusu lakin ne yüreğim, ne de sinirlerim dayanamayacak. Sizlerin de aynı duygu ve düşüncelere sahip olduğunuzdan da hiç şüphem yok doğrusu.

O nedenle kısa kısa değineceğim. Gerçi çok yazılıp çizildi ama olsun, yazmazsam çatlayacağım, Sait Faik’in “yazmasam deliririm” dediği gibi aynen.

Kabataslak hesaplıyorum ve gözlerime inanamıyorum; şu bayraklara, birinci hamur, sayfalar dolusu, dergi boyutunda broşürlere, sabahın kör şafağından akşamın alaca karanlığına, günde kırk kere aynı sokaklardan geçerek avaz avaz gezinip komik komik bağrışan arabaların boyasına, benzinine, sürücüsüne harcanan paraların ulaştığı miktara. Üstelik ekonomik krizin felaket boyutlara ulaştığı, pek çok insanın evine ekmek, bebeğine süt dahi alamadığı, işsizliğin haddi aştığı bu günlerde ayıp, çok ayıp ve de günah, hem de çok günah, israf haram çünkü dinimizde. Onca parayla neler yapılmazdı ki bu ülkede, kaç yara kapanmazdı ki?
…….

Sabahın körü, ısrarla çalan telefonun sesiyle uyanıyorum, telaşlanıyorum kötü bir haber mi, niye bu denli ısrarlı çalış? Ses kaydı: Kadın gününüz kutlu olsun diye, kadının adı varmış gibi zihniyetlerinde! Ardından da “Kadınlar evlerinde otursaydı, işsizlik olmazdı.” dedikleri geliyor aklıma. Ya bilmiyor ya da bilmezden geliyor o günün ne anlam taşıdığını, yine bilemiyor, tuzu kuru çünkü, kadın erkek çalışıldığı halde yetmediğini kazançlarının, iş bulmuş ya da çıkartılmamış olsalar bile, yakalarının hiçbir zaman bir araya gelemediğini! Kadına verdikleri değer, bakış açıları ortadayken kadın günü kutlamanın inandırıcılıktan çok uzak ve adeta dalga geçmek olduğunun da farkında değil ve de inanılır mı sanıyorlar ki?

Haberleri izliyorum geçen yerel seçimlerin yaklaştığı günlerde yine, Çanakkale’de şehitlerimizin kemikleri ortalıkta. Şehitliklerde analar ağlıyor, eskiden “Oğlumun kanı helal olsun, vatan sağ olsun” derken, bu gün “Haram olsun” diye bağırıyor. Babalar her zaman olduğu gibi taş basıyor bağrına, içine akıtıyor gözyaşını ve “Gururum engel yıkılmaya, o tutuyor ayakta ama dayanamıyorum, 26 yaşındaydı oğlum, yılardır yatıyor bu toprak altında.” Kimi de diyor ki: Oğlumun doğum günüydü, 20 yaşındaydı daha.” Yürek dayanır gibi değil, neredeyse her gece olduğu gibi yine ağlıyorum hıçkıra hıçkıra. Hırs doluyorum, kin doluyorum, kahroluyorum, duyarsızlıklara, neme lazımcılıklara, pervasızlıklara, kendi derdine, küpünün, koltuğunun derdine düşmüşlere lanet ediyorum!

Ah diyorum içimden, ah ses kaydıyla ulaşmayacaktın ki bana… Erkeksen yüzüme söyle, kendin söyle, “Çanakkale zaferiniz kutlu olsun” diye tam da şehitlerin kemiklerinin ayakaltında dolaştığı görüntülerin verilmekte oldu an televizyonda. Küfürden beter geliyor bana, yedi sülaleme küfür, ana avrat küfür geliyor. “Benim neyimi kutluyorsun sen, beni niye kutluyorsun içim yanıp ağladığım anda üstelik. Git o hak edenleri, o zaferi kazanmışları, bu uğurda can vermişleri kutla, git onlardan af dile, sizin canınız pahasına kurtardığınız toprakları harıl harıl satıyoruz de yüreğin varsa. Git, yıllardır sahip çıkmadığın o fevkalade insanların kemiklerine bari sahip çık da, yakışır kabirlerle ilet teşekkürünü onlara. Seçim öncesi beni değil onları kutla diye avaz avaz sayhalıyorum bu defa içim taşarak ama her zaman, her sesi olduğu gibi duymuyorsun yine!

Ardından, birilerinin görüntüleri yine televizyonda, avucunda 3-5 lirayla, kirasını ödeyemeyenler, borcu temerrüt faizleriyle binleri aşanlar, işten çıkartılanlar, iş bulamayanlar, dolmuş parası olmayışıyla iş aramaya bile gidemeyenler, soygunlar, yine ve yeni şehit haberleri, ağlaşan emekliler, sağlık katkı payları, ilaç zamları…

Dalga geçiyor adeta telefondaki teyp kaydı ertesi gün, bir sonraki gün, birkaç gün sonra yine. Falanca yerde başbakan, falanca yerde falanca partinin adayı vs halka seslenecek diye davet ediyor telefonla ya da cep telefonuma mesajla, bu güne dek akıllarına bile gelmediğimiz halde!

Dakika başı geçen propaganda araçlarından beynim şişti, dalga geçiyor her biri ayrı şarkı, ayrı söylemle. Biri “Bir şey yapmalı”diyor avaz avaz. Her gördüğümde ben de bağırıyorum yine avaz avaz: E yap kardeşim, tutan mı var seni, yıllardır milletin de özlediği bu, beklediği bu zaten senden, yap diye bekledi, yap, bir şeyler yap, bir şey yap önce, kendinden başlayarak, yap hadi, hâlâ yapmalı diye dolanıyorsan, bilemiyorsan ne yapacağını, beceremiyorsan ben ne diye oy vereyim ki sana?!.

Bir diğeri, “Daha yapacaklarımız var” diyor. Eyvah ki ne eyvah, bu yaptıklarınız yetmedi de daha varsa yapacağınız, yanmışız ki ne yanmak, hele sana zaten oy moy yok, “Ak günlere” diyor ardından da. Akı buysa, Allah karasından korusun!

“Harekete geç” diyor diğeri; sen hele bir geç harekete, yap bir şeyler, yap görelim, ondan sonra iste harekete geçmemi.

Öteki hâlâ bal petekle dolaşıyor, beriki hâlâ kır at söyleminde… Diğerleri ise son günlerde bir iki göründü cılız bir sesle, anlayamadım bile ne dediklerini.

Bu seçim öncesinde de değişen pek bir şey yok, sadece sloganların ve şarkıların bir kısmı değişti, bazı da kişiler…

Millet biliyor kardeşim kimin ne olduğunu da, ne yaptığını, neler yapacağını da, hepinizi çok iyi tanıyor bu millet, ciğerinizi biliyor artık, kime oy vereceğini de, kime vermemesi gerektiğini de… Verilen sözlerin, edilen vaatlerin sandıktan bir adım öteye gidemediğini, sandığa gömüldüğünü de!..

Onursuzlar mı, satılıklar mı, hani o bir torba kömüre, üç beş kuruşa, beyaz eşyaya ya da kalemini satanlar mı, ihalelerle, büyük rüşvetler, sus paylarıyla, ortaklıklarla satın alınan, çıkarına ormanlar yakılan, gecekondular yıkılan, vergileri düşürülen, babasının çiftliği gibi devlet arazisine ev yapıp af bekleyen onursuzlar mı?! Onların oyu nereye o da malumumuz!

Ve de ben, bunca seçim öncesi görmüş biri olarak hiç böylesi üslup, böylesi mahallevari ağız ve böylesi çirkinlik görmedim. Hakaretler, aşağılamalar, iftiralar, sahtekârlıklar, kırk yıl düşünülse akla gelmez düzenbazlık ve oyunlar, rüşvetler!..

İşleri güçleri, kimi hangi nedenle ve en ağır bedelle karalasam, vursam, kiminle nasıl uğraşsam, meydanlarda kime nasıl sataşsam, ağzının payını versem derdine düşmüşlükle, söylemlerinde, parti programlarına bile neredeyse yeterince yer verememeler, halkın sesini duyamamalar ve de hep laf-u güzaf…

İnsanın aklına gelmez mi bu sokak kavgasından beter tavırlar sergileyen, saygısız, ağzı bozuk adamlar mı bizi yönetecek, bunlar mı sahip çıkacak sorunlara, bunlar mı getirecek gerekli hizmetleri, bunlar mı gerçekleştirecek halkın beklentilerini, yaralarını bunlar mı saracak?

SUÇLU SIĞINMA EVİ haline gelmiş meclise bunları mı taşıyacağım, biraz daha dokunulmaz olsunlar, biraz daha birileri de bürünebilsin dokunulmazlık zırhına diye mi oy vereceğim?

Biraz daha birilerinin avane ve yandaşları köşe dönsün diye mi?

Seçimden sonra yine beni unutsunlar topyekûn de birbirleriyle dalaşsınlar diye mi?

Benim çocuğum yine şehit olsun, benim çocuğum yine iş bulamasın, bebeğim süt içemesin diye mi?

Yine topraklarım, kuruluşlarım satılsın diye mi?

Ben koruyucu sağlık sistemi oluşsun diye beklerken, ölüme ramak kalmadıkça müdahale yasaklansın diye mi?

Bütün hastanelerimiz özelleşip yandaşlarına ya da çoluk çocuklarına satılsın diye mi?

Öğretmen gençlerimiz heyecanla atama beklerken, dışarıdan öğretmen atansın diye mi?

Eğitim sistemimiz, üniversite sınavları daha bir çetrefilleşip rezilleşsin diye mi?

Maaşıma yılda bir kez elleri titreyerek sadaka kabilinden zam yapılırken, benzine neredeyse her gün zam gelsin diye mi?

Her gün daha bir soyulayım diye mi?

Gözümün yaşının dinmesi bir yana, daha bir artsın, yarınımdan daha bir endişe duyayım diye mi?

Kadınları sadece seçim öncesi hatırlayıp da, sokaklara dökerek kullansınlar ama kota deyince oralı olmasınlar, koltuklarına oturunca da tümden unutsunlar diye mi?

Çalışanın iş güvencesini her gün biraz daha ve başka şekilde yok ederek, her an işten çıkarılma endişesiyle, yürekleri ağızlarında yaşatsınlar diye mi?..

Bağırmayın avaz avaz sokaklarda dalga geçer gibi milletle, görmezden gelerek onca sorunu, onca gerçeği…

Ülkenin, milletin tek derdi hanginizin hangi koltuğa oturacağıymış gibi!

YETER, YETER SUSUN ARTIK!!!
SUSUN DA BİR DÜŞÜNÜN!!!
DÜŞÜNÜN VE UTANIN ARTIK!!!
VE YAPIN ARTIK YAPILMASI GEREKENLERİ!!!
KONUŞMAYI BIRAKIN DA YAPIN!!!

Ancak ondan sonra oy isteyin, ancak ondan sonra alın oyumu ananızın ak sütü gibi helal…

Perihan Reyhan Alkan

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.