SAVAŞLARIN VE DARBELERİN ASIL SORUMLUSU

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Dünya’da savaşların, darbelerin önünde hep diktatörler, askeri cuntalar görünürler.
Savaşların nedeni olarak o ülkelerin başında olan başbakanlar, krallar, başkanlar, generaller gösterilir.
Hâlbuki onlar çoğu kez o savaşı çıkarmak veya darbeleri yapmak için çok öncelerden belirli bir güç tarafından seçilir, hazırlanır günü geldiğinde karar verme konumuna getirilir ve gerekenler yaptırılır.

Savaş bittiğinde suçlu olarak sadece onlar sorgulanır, asıl güç görmezden gelinir.
Aslında asıl savaş suçluları, savaşlardan, darbelerden yarar sağlayanlar bedel ödemeden savaşların, darbelerin getirisinin mutluluğunu yaşarlar.
Ölenler halk çocuklarıdır, aydınlardır.
Yargılayanlar ise asıl darbecilerin arkasındaki bilinen güçtür.
Bu gücün adı PARA’ dır.
Hitler, sıradan bir maceraperestken yavaş yavaş yükselerek Alman Devletinin tek egemeni durumuna getirilmesi bu gücün ağırlığına önemli bir örnektir.
Hitler’i destekleyen sermayenin adları bir makaleye sığmayacak kadar çok.
Ama birkaçını sıralarsak:
Krupp, Darmstaetter Speyer Bank, Mendelson Bank, AEG, Dresdner Bank, Agfa, Siemens…
Hatta işin ilginç yanı, Yahudi kökenli birçok büyük sanayi kuruluşu bile Hitler’i desteklediler.
ABD silah tüccarı Baruch Hitler’e önemli yardımlarda bulundu.
Yahudi şirketlerin bazısı Avrupa’da ve Almanya’daki Yahudilerin bu ülkeleri terk ederek İsrail devletine göç etmelerini sağlamak amacındaydılar. Bu nedenle Hitler’e önemli destekte bulundular.
Savaş sonrası kimler yargılandı?
Asker kökenliler ve birkaç alt birimlerdeki insanlar yargılandı ve mahkûm oldu.
Ama asıl savaşı planlayan, destekleyen sermaye cezalandırılmadı. Bu sermaye grupları bugün ayaktalar ve en küçük yaptırım görmediler.
Mussoli’nin arkasında darbelerin doğal destekçileri liberaller ve sermaye vardı.
İtalyan Halkı Mossolini’yi ayaklarından bağlayıp sürüyerek öldürdüler, ama liberaller ve İtalyan sermayesi yoluna devam etti.
Franco İspanya’da Katolik kilisesinin ve toprak sahiplerinin desteğiyle diktatörlüğü perçinlendi.
Şili’de devlet başkanlığı seçimini kazanan sosyalist Allende bakır madenlerini devletleştirip kalkınma hızını 8,6 oranına getirince işbirlikçi Şili sermayesi ABD’den yardım istedi. CİA devreye girdi ve
General Pinochet darbeyle Allende’yi devirdi. Allende öldürüldü. Pinochet 17 yıl iktidarda kaldı.
ABD, Şili’de sömürüye devam etti. Pinochet 91 yaşında kalp krizinden öldü.
Şili’de işkencecilerin, darbecilerin arkasındaki sermaye daha zenginleşerek daha güçlü duruma geldi.
12 Eylül 1980’de Kenan Evren liderliğinde Türkiye’de askeri darbe yapıldı.
ABD Başkanı Jimmy Charter’a darbeyi ”Bizim oğlanlar işi bitirdi” diye bildirirler.
Siyasi partiler kapatıldı. Genel Başkanları ve yöneticileri gözaltına alındı ve tutuklandı.
Solcular, demokratlar, sendikacılar, Atatürkçüler hapsedildi. İşkenceden geçirildi. Sağdan, soldan gençler idam edildi.
Gençler daha önce silahlandırılıp sağcı-solcu kavgası ile birbirini öldürürken, sağcının ve solcunun ellerindeki silahların aynı fabrikaların malı olmasının nedenini kimse sorgulayamadı.
Hâlbuki sermayenin sömürü düzeninin rahatlaması için 24 Ocak Ekonomik kararlarının uygulanması gerekliydi.
24 Ocak kararlarının halka kabul ettirilmesi için güçlü bir sopaya gereksinim vardı,
Bu sopa ABD’nin oğlanları Kenan Evren başkanlığındaki TSK idi.
İşin ilginç yanı 24 Ocak dayatmasını Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki AP Hükümeti yaşama geçirirken bu kararların mimarı İşveren Sendikaları Başkanlığından Demirel’in müsteşarlığına getirilen Turgut Özal’dı.
Turgut Özal, sendikalara, özellikle sanayi kolunda güçlü DİSK’e karşı amansız savaş açmıştı.
12 Eylül Darbesi’nin asıl amacı Türkiye’nin sömürgeleşmesinin anlaşması olan 24 Ocak kararları idi.
24 Ocak Kararlarını yasalaştıran Demirel devrilip gözaltına alındı.
Tüm siyasi partiler kapatılırken Özal IMF dayatmasıyla müsteşarlıktan Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcılığına getiriliyordu.
Siyasi Partiler, sendikalar, sivil toplum örgütleri yasaklanarak sermayenin önündeki tüm engeller kaldırıldı.
Bugün aydınları, yurtseverleri, emperyalizme ve ABD’ye karşı Türkiye’den yana olan askerleri, bilim adamlarını, bağımsız gazetecileri tutuklayıp Silivri Toplama Kampına kapatan Özel Yetkili Mahkemeler 12 Eylül Darbesinin Sıkı Yönetim Mahkemelerinin devamıdır.
Tek ayrılan tarafı 12 Eylül Sıkıyönetim Mahkemelerinde bazı yargıçlar tüm baskılara rağmen beraat kararları verebiliyorlardı.
Bazı mahkûmiyet kararları Yargıtay’da bozulabiliyordu.
Bugün tüm yüksek mahkemeler ve HSYK cemaat-iktidar birlikteliğinin mahkemeleri durumuna getirilmiştir.
Bugün başbakan, yargıya kimlere karşı dava açacaklarını emrini, Genel Kurmay Başkanına da Muhalefet’e dava açma direktifini vermektedir.
Artık öylesine pervasız ki, direktiflerini TV’lerde açıkça canlı yayınlarda vermektedir.
Bugün 12 Eylül’ü yargılama oyununun gönüllü figüranları olan liberal tayfası doksan yaşını geçmiş iki yaşlı 12 Eylül darbecileri için intikam çığlıkları attıklarına bakmayın.
Onlar 12 Eylül Darbesine nasıl methiyeler döşediklerini o döneme ait yayınlarda bulunabilirler. 12 Eylül Faşizminin yasalarını, yaptırımlarını tepe tepe kullanan AKP’nin 12 Eylül’le hesaplaşacağına inanmak için ya insanın geri zekâlı olması ya da çıkarcı olması gerekir.
Bugün iktidarda olan AKP’nin önemli desteğin ABD güdümlü sermaye gruplarından gelmesi rastlantı değildir.
Yeni Dünya Düzeni projesi emperyalizmin dünyayı tek elden ABD liderliğinde yönetme projesidir.
Bunun için İslam Dünyasında Libya, Suriye, Tunus, İran, Mısır bu projeye engel olacağı kanısıyla kanlı ve kansız darbeler yapılması kararlaştırıldı.
Türkiye İslam’ın iğdiş edilmesinin taşeronu olarak görevlendirildi.
AKP, emperyalizme diyet borcu olarak, ortak kabine toplantısı yaptığı, ikindi çayı için ziyaret ettiği can dostu Esat’ı arkadan hançerlemek zorunda kalmıştır.
Bugün, Cumhuriyetten beri en merkezci yönetim AKP İktidarıdır.
Tek adam diktatörlüğü Türkiye’yi karanlık bir geleceğe hızla yuvarlamaktadır.
Yasama, yürütme, yargı tek adamın, Recep Tayyip Erdoğan’ın emrine verilmiştir.
Eğitimi, kültürel yapısı, demokrasi kültürü olmayan Recep Tayyip Erdoğan’ın tek karar verici durumuna getirilmesi Türkiye için en büyük yanlış, el üstünde tutan batı için ise yüz karasıdır.
Halk iradesi yutturmacası ile halk dalkavukluğu yapanların ne halk sevgisi ne de demokrasi kaygısı vardır. Onlar bilinçli halk değil, biat eden yığınlar isterler.
Eğer halklar her zaman doğru karar verselerdi, dünyada ne Hitler, ne Pinochet, ne Kenan Evren ne Özal ne de Recep Tayyip Erdoğan seçilebilirlerdi.
Paranın tüm değerleri çiğneyecek bir güç olmaktan çıkarılması gerçek demokrasinin zaferi olacaktır.
İnsanlık bunu mutlaka başaracaktır.
Biz, bu inançla hep demokrasiden, barıştan, eşit paylaşımdan yana mücadelemize yılmadan devam edeceğiz.
Her türlü baskıya, yaptırıma rağmen!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.