REFERANDUM YAKLAŞIRKEN TÜRKİYE’DE MANZARA

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Birkaç gündür cennet Datça’dayım.

Tertemiz deniziyle, biraz fazlaca sıcak havası ve ondan daha da sıcak insanlarıyla sanki Türkiye’nin tüm karmaşasından sıyrılıp kopmuş farklı bir yer yurdumuzun bu eşsiz köşesi.

Datça’yı daha da çekici kılma amaçlı bir çalışmayı başlatmıştık, şimdi onu sürdürmeye çalışıyoruz.
Evet, doğal güzellikler arasında Akdeniz havasını solumak güzel kuşkusuz.

Fakat insan ne yapsa gittikçe gerilmekte olan siyaset gündemini izlemeden de yapamıyor.

Sürekli acaba bugün haberlerde ne var diye TV izliyor, gazete okuyoruz.

Hem zaten ülkemizin tam da bir yol ayrımına geldiği, toplumun neredeyse akla kara gibi bölünmeye yüz tuttuğu bir dönemde “memleket meselelerinden” uzak kalmak herhalde çok yurtseverce bir davranış olmayacak.

Eminim, yurtdışındaki yurttaşlarımız da aynı duyguları paylaşıyorlar.

Şu günlerde halen Türkiye’de yaz tatilini geçirenler ise her akşam televizyon haberlerinde liderlerin referandum mitinglerini izliyorlar ve herhalde yurttan çıkışta kullanacakları oylarının rengini de belirliyorlar.

Türkiye, bu anayasa değişikliği referandumuna arzulanan demokratik uzlaşma ile gelmedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde iktidar partisinin hazırladığı değişiklik teklifleri muhalefetle uzlaşma aranmadan olduğu gibi kabul edildi.

Cumhurbaşkanının onayı ile yasalaşan Anayasa değişikliği, Cumhuriyet Halk Partisi’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nde görüşüldü ve buradaki önemsiz bazı iptalleri içeren karardan sonra referandum yolu açılmış oldu.

Parti liderleri meydanlara çıkıp evet veya hayır oyu için halkın oyunu kendi yanlarına çekmeye başladılar.

Son yılların en sıcak yazının yaşandığı ülkemizde anayasa referandumu nedeniyle ortalık daha da kızıştı, kızışmaya devam edeceğe benziyor.

Halkımızın büyük çoğunluğu anayasa değişikliğinin ne getirdiğini de emin olun bilmiyor.

Zaten mücadele iktidarla muhalefet arasındaki kavgaya dönüştü.

Fakat bunun asıl nedenini de bilmek lazım.

İktidar partisi, en azından önümüzdeki genel seçime kadar sahip olduğu çoğunluk gücünü kullanarak Türkiye’nin kendilerince rahatsızlık yarattığını düşündüğü bazı kurumları”dönüştürmek” istedi.

O kurumların başında da Anayasa Mahkemesi ile Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu geliyor.

Belirttiğim bu iki yargı kurumu referandumdan evet çıkacak olursa büyük ölçüde yürütmenin etkisi altına girecek.

Bu kurumlara atanacaklar bundan böyle kim iktidardaysa onun belirleyeceği kişiler arasından olabilecek.

Böylesine önemli kurumlarımızın siyaset kurumu ile bu denli içiçe olması, demokratik düzenin olmazsa olmazı diye bildiğimiz kuvvetler ayrımı ilkesini ortadan kaldıracak.

O zaman zaten ciddi sıkıntıları var olan Türk demokrasisinin eğer anayasa değişikliği kabul edilecek olursa bu referandumdan sonra nasıl bir biçim alacağını doğrusu bir siyaset bilimci olarak merakla izleyeceğim.

Tabii, bir yurttaş olarak da endişelerim daha da artacak.

Her seçim döneminde fikri sorulan her kim olursa olsun “halkımızın derin sağduyusundan” söz eder.

Ben, bu “sağduyunun” bu kadar kafası karıştırılmış, ekonomik güçlükler içinde yaşamını sürdürmeye çalışan ve aslında siyasal gerginliklerden bitap düşmüş olan Türk halkında çok da varlığını sürdürdüğü kanısında değilim.

Umarım ben haksız çıkarım ve 12 Eylül referandumunda halkımız o varlığı çok ileri sürülen “sağduyusu” ile ülkemizin bir yol ayrımına sürüklenmesine engel olacak şekilde oyunu kullanır.

İyi bir hafta dileğiyle.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.