Birincisi; hiç bir zaman unutmamak gerekir ki, yerel yönetimler aslında ” Politikacı Fidanlığıdır “…İkincisi; gerek politikada ve gerekse ticarette, tabana inememiş, yayılamamış akımların başarıları ya hiç olmaz veya kısa süreli olmaya mahkumdur…Üçüncüsü ve hiç aklımızdan çıkartmamamız gereken kural ise ” Dipten gelen Dalga güçlü olur “…Gelin; bütün bunların ışığında şu ” Mahalle Politikacısı ” kavramını bir de Alman değimi ile süsleyelim ve o açıdan değerlendirip, örnekleyelim…Aslı İngilizce ve Amerikan patentli olan ama Almanların sık,sık kullandığı, yerel politikacılara öğüt yerine geçebilecek bir sözleri vardır…” Global denken, Regional handeln “, yanı global (genel) düşünüp, yerel icraat yapmak… Örneklemeye gelince…Ben yıllardan beri böyle birisini tanıyor ve yakından izliyorum…Yaklaşık 12 yıl önce ve o dönemler sadece Belediye Encümeni Üyesi olarak, ilk resmi Türkçe-Almanca okulunun kurulması için büyük mücadele verip sonunda başarılı da oldu…Birlik90/Yeşiller partisinden seçilip Eyalet Parlementosuna girdikten sonra, çalışkanlığı, yerel ve seçildiği mahallenin sorunlarına ürettiği çözümler ile konulara hakimiyeti sayesinde, partisi içersinde sivrildi…Mahallesindeki Vatandaşlığa GeçişMahalle Politikacısı olarak kalmadı ve Claudia Roth`u ikna edip daha sonra da Jochka Fischer`ìn onayını alarak Kıbrıs konusunu önce Federal düzeyde gündeme getirdi…Bunu yaparken, argüman olarak kullandığı gerekçeyi, parti içersinde hiç kimse rededemedi.. işlemlerinin üç ay gibi kısa sürede tamamlanmasını sağladı…Ama; sadece bir

” Biz Birlik90/Yeşiller olarak KIBRIS konusunu hep başka parti ve kuruluşların hazırladığı raporlardan biliyoruz ama bizim kendi görüşlerimizden oluşan bir KIBRIS raporumuz yok..” dedi ve bu doğru tesbite de kimse karşı çıkamadı…Daha sonra; hiç bir Avrupalı Parlamenterin cesaret edemediği bir işi başardı ve yanına Claudia Roth`u alarak birlikte KKTC Ercan Havalanı`na inip, bu alana ayak basan ilk Avrupalı Parlamenterler olma ünvanına kavuştular…Sadece bu bile, Avrupa tarafından izole edilmiş KKTC yönetimine büyük moral ve umut vermişti…Daha sonra partisinden bir grup milletvekili ile önce KKTC ve daha sonra da Güney Kıbrıs`da, temaslarda bulunarak, her iki tarafın da görüşlerini aktaran bir ” Kıbrıs Raporu ” hazırlanmasını sağladı…Bu rapor önce Federal düzeyde, daha sonra da Avrupa Parlementosu Yeşiller Grubunda kabul edildi…Birlik90/Yeşiller`in hazırladığı bu raporun gerek Federal düzeyde ve gerekse Avrupa Parlamentosunda Ezber Bozan gerçekçiliği, 2004 yılında, her iki toplumda da referanduma sunulan Annan Planı ile adeta bire bir örtüşmesinden dolayı, inkar edilemeyecek biçimde, kanıtlanmış oldu…

Her zaman alçak gönüllü tavırları ile sempati toplayan, şov yapmaktan, kendisini ön plana çıkartmaktan ve yaptıkları ile madyada övünmekten pek hoşlanmayan, her sorun ile yakından ilgilenip konuların temeline inerek, çözümler arayan bu görev adamı kim diye soracak olursanız, size yukarıda özelliklerini sunduğum o kartvizitin üzerinde şu isim yazar… Özcan Mutlu…

Bu vesile ile, diğer partilerde görev yapan tüm Türk kökenli parlamenter arkadaşlarıma da başarılar diliyorum…

Yukardaki başlıkla ilgili bir küçük hatırlatma daha yapmak isterim…Colombia Üniversitesinde okurken, politikaya atılmaya karar verip üniversiteden ayrılan, Şikago`ya gidip, kenar mahallerde yaşayan, okulu terketmiş, işsiz, serseri, uyuşturucu bağımlısı, kriminal gençlerin arasına yerleşip, onlarla 2.5 yil birlikte yaşayan, hiçbir politik kişiliği olmaksızın sosyal projeler yaratıp, onların sorunlarına çözümler üreten, onlarla birlikte daha iyi yaşam koşulları için omuz,omuza mücadele veren, o mini minnacık Mahalle Politikacısı, bugün tüm dünyanın hayranlıkla izlediği ve 20 Ocak 2009 tarihinde yönetimi devralacak olan ABD`nin yeni Başkanı Barack Obama`dan başkası değil…

Kalın sağlıcakla efendim…

M.Deniz Olcayto