KİMDEN YANASIN

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bu soru ve yanıtlara çok rastlarız;
‘’Hangi partiyi tutuyorsunuz?
El cevap;
‘’Ekmek partisini”
Hangi tarafa çekerseniz çekin, genelde doğrudur. Siyaset aslında ekmeğin bölüşüm kavgasıdır. Siyaset bilimine göre ülke getirisinin iki ayağı vardır. Sermaye ayağı ve emek ayağı. Sermaye, getiri payının hep tamamına yakınını gelir hanesine katmak ister. Emek kesimi ise, kendisine sunulmak istenen, aslında çoğu kez, bir türlü doyurmayan, lokmanın çoğaltılmasını ister.

Üreten ve tüketenin tarih boyu savaşımı çoğu kez kanlı olmuştur. Kanı dökülen ise hep emek kesiminden olması, emeğin sağlam bir örgütlenme bilincinden çoğu kez yoksun olmasından kaynaklanır. Üretim araçlarına sahip sermaye, çıkarlarını korumak için bu bilinçsiz yığınlardan yararlanır. Örgütlenmiş emek birliklerine saldırma görevini bu bilinçsiz yoksul yığınlara üstlendirir.
Kapitalist sistemde devletin gücü daha çok sermayenin elindedir. Yasalar ağırlıklı olarak yine sermayeden yanadır. Emekten yana kurulan, ayaklanmalarla, savaşlarla gelen yönetimlerin ve iktidarların ömrü uzun olamamıştır. Bunun en önemli nedeni emeğin ve emeği oluşturan halkın tam olarak bilinçlenememesidir.
Bugünlerin dünya düzeni, sermayenin yani kapitalizmin diktatörlüğü hedefine doğru hızla yol almaktadır.
İşçi sınıfı diktatörlüğü ile emperyalist sermaye diktatörlüğünün kavgası sonucu ve emek- sermaye ikileminde çıkar yol olarak ortaya çıkan Sosyal Demokrasi, iktidar olduğu ülkelerde sosyal adaleti yaşama geçirerek Sosyal Devlet yapılanmasına öncülük etti.
Sosyal Devlet, emek- sermaye arasında emekten yana bir denge kurmada önemli katkıları oldu. Emeğin sermayeyi kabul etmesi karşılığında, emeğin örgütlenmesini, siyaset yapmasını, grev hakkını almasını sağladı.
Ama küresel sermaye karşısında Sosyal Devletin yaratıcısı sosyal demokrat partiler, kendilerinin koyduğu ilkelerini birer, birer terk etmeye başladılar. İngiltere’de Tony Blair, Almanya’da Gerhard Schröder ve Franz Müntefering öncülüğünde tavırlarını sermayeden yana koyarak sağa yelken açtılar. Reform kandırmacısıyla yükü emekçinin üzerine yıktılar. Sosyal Devlet bu dönemlerde en ağır darbeyi sosyal demokrat iktidarlardan yedi.

Türkiye’de sanayi toplumu oluşamadığından sosyal demokrasi iktidar olamadı.
Emperyalizme karşı ulusal kurtuluş savaşını vererek bağımsızlığını kazanan tek ülke Türkiye, Türk Aydınlanmasını tamamlayamadan, topraksız köylüye toprak verilmesine karşı olan toprak ağalarının kurduğu karşı devrimci parti, çoğunluğu topraksız köylülerin oylarıyla iktidar oldu.
Sağ partilerin ayağı çarşafa dolandığında, solu iktidara ortak ederek, halkın yoksullaşmasının, yolsuzlukların, yandaşlarına sunduğu devlet olanaklarının ülkeye olan zararını onların hanesine yazdırmışlardır. Kemer sıkma adı altında, açık bütçenin kara deliklerini yine çalışan kesimin sırtından kopardığı vurgunla kapatmaya çalışmışladır.
Sermaye ekonomik bunalımlarda bile büyümesini sürdürür. Bunalımı çoğu kez kazançlı olarak kapatır.
Tüm zararları emeğe ödetir.
DP, AP, ANAP, MSP, MHP, REFAH gerektiğinde birlik olabildiler. Fakat sol bir türlü birlik olamadı. Ne zaman sol halk arasında umut olur, hemen yeni bir sol parti piyasaya çıkartılır.
Ne zamanki sol iktidar alternatifi olmaya başlar, darbeler yapılır. Zararı sol görür, meyveleri yine sağ toplar.
Sol, ilk defa Ecevit döneminde yüzde 44 oy oranına yükselebilmiştir. Bunun nedeni ise; Ecevit’in ‘’Toprak işleyenin, su kullananın.” ‘’Bu düzen değişecek.” ‘’Hesap soracağız” söylemleriydi. Ama iktidar olunca, ‘’Kimseye diyet borcum yok ‘’ dedi ve bitirdi.

Türkiye sekiz yıllık AKP döneminde seksen yılda aldığı borçların iki katını almıştır.
Cumhuriyet Türkiye’sinin zor şartlarda yarattığı KİT’leri yandaşlarına veya iktidar olmalarına katkıda bulunan dış sermayeye yok pahasına sattılar. Hem de babalar gibi sattılar.
Bütün bu borçlanmalardan aktarılan paralar, babalar gibi sattıkları halkın geçim kapısı KİT’lerden gelen paralar, yandaşların hanesine aktarıldı.
Bir tane AKP eliyle ülke kalkınmasına katkıda bulunacak yatırım gösterebilir misiniz?
Emeği oluşturan halk çoğunluğu çoğu kez, kendisini sömüren, haklarını kısıtlayan partilere oy vererek bilincinde olmadan kendine zarar vermiştir.
Bunun nedeni, örgütlü olamamaları, eğitim eksikliği, iletişim araçlarının sermayenin elinde olması nedeniyle gerçek bilgilere ulaşamaması ve en acısı kendi ocağından çıkan okumuşların, akademisyenlerin ihanetidir.
Bu kesim, çıkarını bütün değerlerin üstünde tutarak, hep alınlarında ederleri yazılı etiketlerle vurguncuların, hırsızların safında yer almışlardır. Yeri geldiğinde halk maskesini takmışlar, yeri gelmiş inanç maskesini takmışlar ve geldiği köklere ihanet etmişlerdir.
AKP’yi eleştirdiğimizde iğne batırılmış gibi zıplayanların bizim somut kanıtlarla yaptığımız eleştirilere mantıklı kaç yanıt verebiliyorlar?
Bu ihanet ordusunun içinde en fazla sesi çıkan bu meddahların çığlıkları oluyor.
Ama bunların arasında çoğu ne yaptıklarını bilmeyen yığınlar var.
Olayları, gerçekleri iyi göremedikleri için yanlış safta yer alıyorlar.
Hani Pir Sultan’ın dediği gibi:
‘’Dostun bir tek gülü yareler beni!’
Benim onlara bir önerim var. Gece yatağa girdiklerinde, vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında içtenlikle kendilerine şu soruya yanıt versinler:
Kimden yanasın?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.