ERTUĞRUL ÖZKÖK’ÜN ALMANYA’SI

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Avrupa’nın en büyük gazetesi Bild’in genel yayın yönetmeni Kai Diekmann aynen şunu söyledi:”50 yıl önce Türklerin geldiği Almanya’yı dolaş ve bize yaz…” dedi. Ben de ona şunu söyledim: ”Türklerin yaşadığı derin Almanya’ya seyahatimi bir Türk hamamından başlatacağım. Harika! dedi. Yanımda Almanya’nın en ünlü fotoğrafçılarından biri olan Daniel Biscup ve Bild’in genç ve parlak editörlerinden Matthias Kluckert ile birlikte Türklerin yaşadığı Almanya’nın kalbine seyahatimizi başlattım.
Hamama giren terler. Bakalım Özkök Almanya’yı nasıl gezdi?
Ertuğrul Özkök: Türklerin yaşadığı derin Almanya’nın kalbine indi. Türk Hava Yollar uçağı ile değil. Paraşütle hiç değil. Gökten zembille Hamburg’da kadınlar hamamının göbek taşına hurilerin içine, yatay iniş yaptı. Şok… şok… Türkiye’nin en meşhur gazetecisi Almanya’da Merkel’e rakip döner kesti. Kilise gezdi.

Türkiye’nin „meşhur gazeteciler ”inin günlüğü.
Kuşluk vakti; X televizyon kanalı haberine politika yorumcusu olarak katıldı. İkindide de futbol yorumcusu olarak katıldığı XX televizyon programına arada katıldı. Canlı yayında masanın altında cep telefonu, ipon4’den bekleme salonunda kendisini izleyen asistanına mesaj attı. XL Gazetesindeki köşesine yazacağı yarınki ekonomi yazısını sordu. Yayın bitti, tam çıkıyordu ki, ipon4’e düşen mesaj: Sevgili Dost, markamızın defilesi sonrası basın toplantısında, televizyon ve gazetelere mutlaka magazin yorumunu senin yapmanı istiyorum. Dost işi bu geri çevrilir mi? Kanal XXX’in akşam haberlerinde deprem yorumundan sonra magazin yorumlarını yapabileceğinin mesajını yazdı. Deprem programını bitirip XXXX kanalına spor programına girmeden bu gece eve gelmeye vakti olmadığını haber vererek sabah Kanal XXXXX’de sağlık programına katılacağından mutlaka beyaz gömleğinin, kırmızı kravatının ve kol düğmelerinin hizmetli ile gönderilmesini söyledi. Gün ışırken biraz sonra sağlık programı yapacağı XXXXXX kanalının boğaza nazır terasında kahvaltıya oturdu. Şoförüne „benim sağlık programım sırasında arabayı çalışır tut XXLLXX kanalında evlilik programına geçeceğiz„ dedi. İpon4’de gelen mesajı çok dikkatli okudu. Doğrusu biraz ürperdi. Mesaj: Üstadım, yarınki iş için görüştün mü? Lokması ağzında, asistanına seslenerek çantanın içindeki yeşil kaplı dosyayı çıkarıp… şoförle Baka… götürmesini istedi. „Devlet işleri beklemez„ diye de mırıldandı. Tekrar dönerek dosyanın renginden emin olmak için; sarı saçları iri göğüslerine dökülmüş, topuklu ayakkabısının üzerinde cesurca duran asistanına yanaşarak dosyaya bakmakla kalmayıp, dosyaya eli ile de dokunarak emin oldu. Dosyanın rengi yeşildi. Âlim, Allah! Kırmızı da olabilirdi. Kırmızılar CHP, yeşiller AK Parti dosyaları olarak ayrılmış. Uluslararası; NATO, Birleşmiş Milletler dosyasının rengi mavi. Kuzey Irak dosyasının rengini mi merak ediyorsunuz? CHP’nin kırmızı, AK Parti’nin yeşil dosyalarının arasına sarı dosyayı yerleştirince ortaya (3G) üç boyutlu renk çıkıyor. Hadi! Git işine. Direk sarı, kırmızı, yeşil demeye mangal gibi yürek ister.
Biz gelelim asıl konumuza.
Almanya’ da yaşayan yüzlerce Türkiyeli gazeteci varken Bild gazetesi durup dururken neden Türkiye’ den ”meşhur gazeteci„ çağırsın. 50 yıldır kendilerini ifade edemediler de ondan olabilir mi? Başka ne olabilir? 50 yıldır Vatan topraklarından uzak olanlar: „gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler… „Hakiki Türk” olmalı. Bu da yetmez „meşhur gazeteci” olsun istemişler. Avrupa kültürünü iyi bilsin. Gittiği restoranda Allah korusun suşi yerine lahmacun isterse nice olur halimiz. Avrupa Birliğine girmeye hazır olduğumuz şu günlerde bunu nasıl izah edebiliriz?.. Bil gazetesi Türkiye’den Almanya’ya göçün 50 yılını yazması için ”meşhur gazeteci” çağırmakta haklı değil mi?
Neden ”meşhur gazeteci” neden? Türkiye’den
Kim bu kadar enerji dolu?
Kim, her gün ayrı bir konuda gazetesine yazıp, televizyonda yorum yapabilir?
Kim (çok eşli Suudi kralları hariç) bu kadar randevusunu düzenli tutabilir?
Kimin bu kadar medya patronu arkadaşı olabilir?
Kim, Avrupa’nın göbeğinde, kadınlarla göbek taşında yatabilir?
Kim, iPod’dan Mozart’ın Laudate -Dominum’unu dinleyerek Köln Katedralini gezebilir?
Kim, ”Bir gün öldüğümde cenaze törenimin güzel bir kilisede yapılmasını ve Mahler’in 5’nci senfonisinin çalınmasını arzu ederdim” diyebilir?
Kim, Marxloch’ta halis Türk malı sattığını sanan, Türk işyerinin dışarıdan vitrinine bakınca nişanlıkların Dior’un kopyası olduğunu anlayabilir?
Neden Ertuğrul Özkök:
Bir defa adı Ertuğrul, gazilerimizden geliyor. Soy ismi: Özkök. Öz’ü Türk. Kök’ü derinlerde. En iyi, en pahalı şarabı patronu ile onun içtiği bilinir. Yanında Küba purosu mu, Oldenkott marka pipo mu içer orasını bilmem. Ama ünlü markalardan olduğu tartışılmaz. Piyasaya çıkan ilk kol düğmelerinin Obama takmadan ona geldiği söylenir. Amerika’yı avucunun içi gibi biliyormuş. Giysilerinin markası Türkçe değilmiş. Yediği yemeklerin adları da yabancıymış. Takıldığı mekânlar ve meslektaş kankanları… önemli yerlerdeymiş. Miş de miş….
Almanya gezildi de, 50 yıllık Almancılar görüldü mü?
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya’sı: Hamburg kadınlar hamamına Almanya’da Türklerin kalbine indim. Türk Havayolları ile değil. Hurilerle Türk hamamına yatay iniş.
Özkök: Aman Allah’ım! Göbek taşında kadınlarla birlikte yatıyorum.
50 yıllık Almancılar: Biz de 50 yıldır çalıştığımız Almanya’da, arabaların, makinaların altına tamir, bakım, temizlik için yatıyoruz. Bizi oralarda arama sabah azığımızla geldik işe. Akşam ek işe yetireceğiz. Buyur yoksul evimizde bir acı kahvemizi iç.

Ertuğrul Özkök‘ün Almanya’sı: Bir gün önce, Hamburg’daki hamam sefasının verdiği rahatlıkla Dom otelde güzel bir uyku çektim.
Özkök: Köln’de harika bir sabaha. Sabah Dom Oteli’nin penceresini açtığımda karşımda Hıristiyan aleminin en etkileyici kiliselerinden birini görüyorum.
50 yıllık Almancılar: Biz her sabah iş için kurduğumuz saatle uyanıyor. Yemek çantamızı hazırlamış Fadimemizi, Ayşemizi görüyoruz.
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya’sı: Köln Katedrali bütün güzelliği ve azametiyle karşımda duruyor.
Özkök: iPod’umda Mozart’ın ”Laudate Dominum”unu dinliyordum.
50 yıllık Almancılar: Biz de 50 yılımıza rağmen bizi misafir gören, uyumlu değilsiniz diyerek azarlayan Almanları, Türkiye’den bizi Almancı gören yöneticilerimizi dinliyoruz
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya’sı: DİTİB’de Binanın giriş katında dini kitapların satıldığı bir kitapçı var. En çok satılan kitap Kuran değil, yazar Elif Şafak’ın ”Aşk” isimli kitabıymış. Kitabevinin yöneticisi genç Türklerin, aşk ve siyasetle ilgili kitapları, Hazreti Muhammed’in hayatını anlatan kitaplara tercih ettiğini söylüyor.
Özkök: Köln’de Avrupa’nın en modern ve en büyük camiini inşa ediyor. Caminin tasarımını Kölnlü mimar Paul Böhm yapmış. Osmanlı imparatorluğu döneminde de en güzel camileri yapan mimarlar Hıristiyanlıktan devşirilen insanlardı.
50 yıllık Almancılar: DİTİB, cami mimarının işine son verdi.Biz devşirme mimar bilmeyiz. Cami denince, Mimar Sinan’ı biliriz. BİTİB, Mimarla mahkemelik oldu. Ah! Keşke, çam sakızı çoban armağanı, mahzenindeki şarap koleksiyonundan bir şarap getirerek gelmişken gönlünü alsaydınız.
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya’sı: Vitrinlerdeki gelinliklerin hemen hepsi dekolte (açık giysi). Hem de bayağı dekolte. Çoğu strapless (askısız). Oysa Türk kadınları arasında tesettürlü çok sayıda muhafazakâr gelin adayı var. Tesettürlü muhafazakâr gelin adayları üzerlerine cepken alıyorlarmış.
Özkök: Marxloch’ta entegrasyon (uyum) sorunu yok. Asimilasyon da yok. Anlayacağınız tam Başbakan Erdoğan’ın seveceği bir mahalle burası.
50 yıllık Almancılar: Marxloch’da senin 150, 200 Euro ucuz dediğin takımları 800 Euro emekli parası ile geçinemeyen Cafer emmi giyebiliyor mu? Almanya’da 50 yılı Cafer emmiden dinleseydin.
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya’sı: Berlin’de kapısından adımını attığım devlet lisesinin adı ”Albert Einstein Gymnasium”. Acaba Türkiye’de, bir devlet lisesine, Türkiye’den kaçan Ermeni asıllı Fransız şarkıcı Charles Aznavour’un adı verilseydi ne hissederdim.
Özkök: Okul kantininde Gökhan Kırdar şarkısı dinledik.
50 yıllık Almancılar: Berlin-Kreuzberg, Hauptschle‘ ye uğrasaydınız; baltalar elimizde /uzun ipler belimizde /biz gideriz ormana… şarkısını birlikte söyleseydik.
Ertuğrul Özkök‘ün Almanya’sı: Mercedes’te ustabaşı olmak, Harvard’dan mezun olmak gibi bir şey. Ustabaşılarından birinin adı Yiğit, soyadı Mıgırdıç.
Özkök: Taksimli bir Ermeni Mıgırdıç Türkçe bilmiyor. Evde Türk yemeği yeniyor. En sevdiği şarkıcı Barış Manço.
50 yıllık Almancılar: Mercedes’te ustabaşı olmak, Harvard’dan mezun olmaksa wv’de Ford’da dökümde çalışanlar açık öğretim’den terk mi sayılır? Mercedes’te ustabaşı olan Mıgırdıç ile ilgilendiğin kadar hemen yanı başında Hrant Dink ile ilgilenseydin. Hrant da en çok hemşehrin Sezen Aksu‘yu dinlerdi.

Bu yazı dizisini Yılmaz Özdil okuyunca benim de sevdiğim tarzı ile tahmini değerlendirmesi:
-Van ‘da Kürt, Türk kardeşlerim enkaz altında yatıyor.
-Gazetemin eski genel yayın yönetmeni: Almanya Hamburg‘da kadınlar hamamında hatunlarla göbek taşında yatıyor.
-Van depreminde Akdamar kilisesi beşik gibi sallanmış.
-Gazetemin eski yayın yönetmeni: iPod’da Mozart’ın ”Laudate -Dominum”unu dinleyerek, Köln Katedralini geziyor.
-Bild’in genel yayın yönetmeni Kai Diekmann” 50 yıllık Türkleri yaz” demiş
-Gazetemin eski yayın yönetmeni: Mercedes fabrikasında Taksim‘ den çocukken Almanya‘ ya giden ”Ermeni kardeşim ”in yediği yemeği, dinlediği müziği yazıyor…
Ertuğrul Özkök’ün 50. Yıl yazısında 50 Türk yok.
Özkök: Hamburg’da Türk hamamının göbek taşında kadınlarla birlikte yattı , Köln Dom Oteli’nin penceresini açtığımda karşımda Hıristiyan âleminin en etkileyici kiliselerinden birini seyretti. iPod’dan Mozart’ın ”Laudate Dominum”dinledi. Merkel’e rakip döner kesti. Marxloch’da İzmirli gelinlikçi hemşehrisine uğradı. Köln camii inşaatında Alman öğretmenle konuştu. Mercedes fabrikasında Türkiye‘den göç eden Ermeni asıllı işçi ile konuştu. Berlin’de Einstein’ın devlet lisesinin ismine şaşırdı.
Ertuğrul Özkök Sarrazin’ine Türk aradı.
Özkök’ün Almanya’sında: 20 yaşında Almanya‘ ya gelen, şimdi yaşlılar evinde çileli ölümünü bekleyen Türkler yok. Özkök’ün Almanya’sında: Almanya’da Türklerle oluşan gettolar, maaşları ile geçinemeyen emekliler, iş bulamayıp cami kahvelerini dolduran işsizler yok. Özkök’ün Almanya’sında eğitimini tamamlayamayan, meslek yeri bulamayan, oyun salonlarını dolduran geçler yok. Özkök‘ ün Almanya’sında ırkçı saldırılara uğramış, ayrımcı yasalar ile baskı altına alınmış, uyum adı altında dışlanan parçalanan aileler yok. Özkök’ün Almanya’sında anne-babaların tatillerde Türkiye‘ ye 15 yaş üstü çocuklarını neden götüremediği, birçok nedenlerden dolayı ceza evlerini dolduran gençlerimiz yok. Özkök‘ ün Almanya’sında: Türkiye’den evlilik yolu ile eş birleşiminde Almanca teste tutulanlar, 50 yıla rağmen çifte vatandaşlık hakkı alamayanlar, ırkçı -gerici yabancılar yasası ile oturumu tehdit altında inletilenler Türkiyeliler… yok… yok… yok…
Bunlar, ne Kai Diekmann’ı ilgilendiriyor ne de Özkök’ü
Onlar, bizden uzak, Sarrazin’in dişine göre Türk arıyorlar.

Hadi hayırlısı

Ali Gültekin

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.