ERDEMLİ BİR ADAM, NEŞET ERTAŞ

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Dün sabah “Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş’ın ölüm haberiyle güne başladık. Büyük ozana Tanrı’dan rahmet, ailesine sabır, Türk Ulusuna da başsağlığı diliyorum.
Bozlaklarla tanışmam, evimize radyonun gelmesiyle başlar. Çok küçüktüm, henüz okula başlamamıştım ve radyoda seslendirilen tüm türkülerin bağımlısıydım. Dinlediğim türküleri ezberleyip söylemem de bu yaşlardadır. O türküler yürek tellerimizi titretir, zaman gelir boğazımızı düğümler, bilmediğimiz uzak diyarlara götürür, türlü hayallere yolculuk ettirirdi. Türkiye’yi tanıma, öğrenme, gezme merakımın oluşmasında türküler önemli yer tutar. İşte, Neşet Ertaş’ı da yaşamımın ilk yıllarında tanıdım, tıpkı babası Muharrem Ertaş gibi.

Ben beni bildim bileli yolculuk yaparım. Çocukluğumda şehirlerarası yolculuklar uzun sürerdi. Hem yollar kötüydü hem de araçlar teknolojik bakımdan geriydi. Konforsuz araçlarda yolculuk, çoğu zaman eziyete dönüşürdü. Akşamleyin bindiğimiz otobüs dağlar, ovalar, bozkırlar, köyler, kentler aşıp ertesi sabah Ankara’ya ulaşırdı. Ankara’ya giriş, çoğu zaman benim için tadına varılmaz bir andı. Otobüsün sürücüsü Ankara radyosunu gece boyu dinlerdi. Ben, yolculukta uyumayan biri olarak sabaha kadar radyodan türküleri dinler, ay ışığının alacakaranlığında Çorum, Kırıkkale ve Ankara bozkırlarını seyredip hayal âleminde yiterdim. Hele sabaha karşı Muharrem ve Neşet Ertaşlar, Çekiç Ali, Hacı Taşan söylediğinde hayal evrenim otobüsün içinden kanatlanıp uçar, bozkırda buğday kokusuna karışıp yok olurdu.
Neşet Ertaş, erdemli insan olmanın iyi bir örneğidir. Yokluk içinde kıvranırken kendisine teklif edilen devlet sanatçılığını, “Ben halkın sanatçısıyım.” diye reddetmesi, erdemin en büyüğüdür. İçinde yaşadığı ekonomik darlığa umar olacak bir maaşı da kabul etmemiş oluyor büyük sanatçı böylece. İşte insanı erdemli ve büyük yapan da bu değil midir? Hele üç kuruş için üç bin takla atan sözde sanatçıları gördükçe Neşet Ertaş’ın nasıl bir erdem gösterdiği daha iyi anlaşılır.
“Cahildim dünyanın rengine kandım/ Hayale aldandım boşuna yandım/ Seni ilelebet benimsin sandım/ Ölürüm sevdiğim zehirim sensin/ Evvelim sen oldun ahirim sensin” Ozan’ın bu dizelerinde terk edildiği bir aşkın sonunda özeleştiri var; ancak her şeye karşın âşık olduğu kişiye karşı duygularının değişmeyeceğini söylemekte. Gecelik kaçamaklarını aşk diye anlatıp “aşk” sözcüğünü ayağa düşürenlerin anlayamayacağı bir şey bu.
“Bilirim sevdiğim kusurun yoğdu/ Sana karşı benim hayalim çoğdu/ Felek bulut oldu üstüme yağdı/ Yaşları gözüme dolan dünyada” Bu dörtlük, “Ah Yalan Dünya” dan. Sevdiğine toz kondurmayıp kusur bulmayan, her şeyi ters giden bir talihe bağlamakta Ozan. Şimdilerde böyle mi? Sevgilisinden ayrılan; ağzına geldiğini söylemekte, küfürler, beddualar havalarda uçuşmakta. İşte, gerçek aşkı; akan suyun duruluğunda, esen yelin ferahlığında, kır çiçeklerinin güzelliğinde görmekteyiz Neşet Ertaş’ta. Her ne olursa olsun sevgiyi, sevgiliyi koruma, ona saygı duyma.
“Gönül dağı yağmur yağmur varan olunca/ Akar can üstüne sel gizli gizli/ Bir tenhada can cananı bulunca/ Sinemi yaralar yar oy yar oy yar oy yar” Burada ozan herkesin gönül dağındaki sevileri ayaklandırıp harekete geçirmekte. Gönül dağlarımızdaki fırtınaları, yağmurları, rüzgârları, dalgaları ancak biz biliriz. Gönlün solmaya başladığında, rengini, heyecanını, titreşimlerini yitirdiğinde insanlıktan söz edilebilir mi?
Konserleri sırasında terleyip bunaldığı zaman ceketini çıkarmak istediğinde seyircilerinden izin alan gerçek bir sanatçıydı o. Seyircisine küfrederek milyon dolarlar kazanan kof sanatçı müsveddelerini gördükçe büyük ustanın değeri daha da çok anlaşılmakta. Olgunlaşan başağın boynu hep eğiktir, dimdik duran boş başakların tersine.
Neşet Ertaş sayısız besteye imza attı. Herkesin dilinde söz, gönlünde yoldaş oldu. Halkın yüreğindeki duyguları, duru Türkçesinin tüm doğallığıyla dile getirdi. Yapıtlarıyla ölümsüzlüğe erişti; tıpkı Yunus, Karacaoğlan, Köroğlu, Pir Sultan, Veysel, Mahsuni… gibi. Yüzyıllar geçse de hep dilde ve yürekte olacak büyük ozan. Üç kuruş uğruna, küçük ve geçici bir koltuk için her türlü yola sapanları kim anımsayacak?
Erdem; sevdanın arkasında durmak, dünya malına tamah etmemek, günlük çıkarları, zevkleri elinin tersiyle itmek, gönül adamı olmak değil midir? İşte, yüce gönüllüğün örneği bir insan, Neşet Ertaş. Belki bir an da olsa bazı taşlaşmış yüreklere “Acaba?” sorusunu sordurabilecek mi? Mekânın cennet olsun!

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.