DEVLET VE DEMOKRASİ

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Devletin temel organları güçler ayrılığı ilkelerine bağlı olarak üç erkten oluşur:

Yasama-Yürütme-Yargı

Bu erkler birbirinden bağımsız olarak devleti yönetme ve denetleme görevini üstlenirler.

Demokrasiyi benimsemiş ülkelerde, görevler yanında önemli haklar vardır:

-Oylama yoluyla kamusal kararlara katılma hakkı

-Temsil edilme hakkı

-Muhalefet yapma hakkı.

Yasamayı oluşturan milletvekillerinden bakanlardan, başbakanlardan, cumhurbaşkanlarından her dönemde kişisel çıkar peşinde koşan, yasadışı örgütlerle çıkar ilişkisi içinde olan birileri olabilir.
Bu olgu Yalnız Türkiye’de olan bir olgu değildir. Birçok ülkede de böylesi insanlar çıkar, çıkmıştır.

Ama demokratik denetimlerin yapıldığı ülkelerde bu olumsuzluklar ender görülür.

Hukuk devleti, anayasa ve buna bağlı yasalarla ülkeyi ve vatandaşları bunun yanında da kamuyu önemli hukuksal ve etiksel koruyuculuk görevini de üstlenir.

AKP iktidarı döneminde denetim olgusu işlerliğini tamamen ortadan kaldırılmıştır.

Türkiye 11 yıllık AKP iktidarı dönemi kadar anayasayı ve yasaları sorumsuzca çiğneme dönemi yaşamamıştır.

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle bütün erkler başbakanın emrine verilmiştir.

Meclis denetimi, yargı denetimi büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır.

Kamu harcamalarının denetimini yapmakla görevli Sayıştay hükümetin harcamalarını denetleyememektedir.

Harcamaların nereye ve nasıl yapıldığının anayasal bir yükümlülük olan denetleme başbakan tarafından engellenmiştir.

Türkiye, göstermelik bir meclis, başbakanın emrinde cumhurbaşkanı, yargıyı dinlemeyen emniyet müdürleri, valiler, başbakanın emrinde basın, başbakanın emrinde üniversite rektörleri, dekanları, tüm vatandaşların fişlendiği, telefonlarının dinlendiği, soyan, rüşvet alan, yolsuzluğu alışkanlık edinmiş hırsızların itibarlı olduğu bir ülke durumundadır.

İktidar her zor durumda kaldığı anda gerçekleri ters yüz eden 35 TV kanalı anında devreye girmektedir.

Birçok gazete hükümet yanlısı aynı manşetlerle çıkmaktadır.

Yansız olması gereken devlet Radyo Televizyon Kurumu (TRT) AKP yayın organı durumundadır.

Atatürk’ün kurdurduğu Anadolu Ajansı (AA)Atatürk karşıtı kişilerin emrine verilmiştir.

Denetleme hakkı bütün kurumlarda fiilen ortadan kaldırılmıştır.

Yasama, yürütme, yargı erkleri görevlerini yapamaz duruma düşürülmüştür.

AKP’nin Türk Halkına giydirmek istediği İslam şeriatıyla ulusu Araplaştırma, kişiliksizleştirme, dayatmasına Türkiye ilk kez gençlerin öncülüğünde Gezi Direnişi ile karşı durma cesaretini gösterdi.

Uzlaşma kültürü olmayan bir tek adam iktidarının karakteristik özelliği gereği şiddeti hak olarak görme sonucunu uygulamaya koydu.

Kendini tek muktedir olarak gören başbakanın emriyle ”evlerinde tutamıyorum” dediği yandaş katillerce, polislerce gençler katledildi.

Mısır’ın Tayyip’i Mursi, Mısır Halkının ayaklanmasıyla Irak, Libya, Mısır, Suriye, Bahreyn, Ürdün, Filistin, Tunus, Yemen gibi ülkelerde planlanan Müslüman Kardeşler birliği planı tutmadı.

Mısır, Erdoğan’ın örnek modeli Mursi’ye geçit vermedi.

Suriye’ye saldırma histerisi suya düştü.

Başbakan, dışta güvenilirliğini kaybetti.

Bu yenilgilerin şoku geçmeden AKP’ye yöneltilen Nereden buldun? Sorusunun yanıtının açık yanıtı 17 Aralık 2013 de geldi.

Türkiye kuruluşundan bu yana, 11 yıllık AKP iktidarı döneminde ortaya çıkan yolsuzluk, rüşvet vurgununun böylesine kapsamlısını yaşamamıştı.

İktidara yolsuzluğu, yoksulluğu ortadan kaldıracağı savıyla, gelen, dini söylemleri siyasetin merkezine taşımış bir partinin yaptığı ortaya saçıldı.

AKP iktidarının bu yolsuzlukların uygulayıcısı olduğu ortaya çıkması ve yolsuzluk ve rüşvetin iki yüz milyar dolar gibi rakamlarda olması vurgunun boyutunu da ortaya koymaktadır.

Başbakanın bakanlarının (!), oğulları, yandaşları görüntülü rüşvet alış-verişleri, ayakkabı kutularında dört buçuk milyon doların banka genel müdürünün evinde saklanması, Sahibinin sesinden; ”ikiye kapat” komutları görüntüleriyle bir kaç dürüst medya ve sosyal medya sayesinde zanlıların kimler olduğunu da açıkça ortaya çıkarılmıştır.

Sonra pısmış medyaca biraz da olsa görüntüler mış lı, miş li verilmeye başladı.

Bu soygunda henüz medya ayağı ortaya dökülmedi.

Yargı, AKP iktidarınca susturulmak, bu yolsuzluğu kapatmak istenilmektedir.

Her zaman yaptığı mağdur olma yalanıyla bu yolsuzlukların dış güçlerin tuzağı olduğunun arkasına saklanma çabasına girdiler.

Vurgunlardan pay alanlar kanal kanal dolaşarak paralel devlet masalı anlatmaya koyuldular.

Olayı öylesine iğrenç noktalara taşımaya kadar vardırdılar ki:

Türkiye’yi Dar’ul-Harb (Savaş Yurdu):olarak gösterip her türlü hırsızlığın, yolsuzluğun dinen hak olduğunu söyleyecek kadar ileri gittiler.

Muktedir başbakan bastığı tabanın kayması onu uzlaşmacı rolünü oynamaya yöneltti.

Yargıdaki değişimi Özel Yetkili Mahkemeleri, HSYK’yı, Danıştay’ı, tamamen AKP’nin güdümüne getirme olarak istemektedir.

Bu yargıyı referandum sonucunda AKP iktidarının kendisi ve paralel devlet dediği cemaatle birlikte oluşturalı iki yılı bile geçmedi..

Zaten uzlaşma görünümünün şark kurnazlığından başka bir şey olmadığının belirtileri de var.

Cumartesi günü çağırdığı medya temsilcilerinin tamamı AKP yandaşı olması, birçok yerlerde; Sözcü, Yurt, Aydınlık ve Evrensel gazetelerinin satışının engellenmesi en önemli göstergelerden birisidir.

Japonya gezisinde ise sadece yandaş medyayı ve işadamlarını götürmektedir.

Suriye’deki El Kaide’ye giden TIR’ın yargıca aranmasına engel olunmuştur.

Gıda götüren TIR’da MİT ajanlarının işi nedir?

Türkiye’de denetleme, muhalefet hakkı, yargının bağımsızlığı AKP iktidarınca işletilmiyorsa o iktidarın içtenliğine inanılamaz.

Yolsuzluk ve rüşvet suçlamasında önde gelen zanlı olarak gösterilen Bilal Erdoğan ifade vermeye gitmiyorsa, yargı veya kolluk kuvvetlerinin gücü yetmiyorsa devletin adaletinden ve hukuk devletinden söz edilemez.

Ülkeyi yöneten devlet adamlarının görevi ulusuna hizmet etme yerine, ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğine dönüşmüş bir AKP yönetimindeki Türkiye yaratılmıştır.

AKP ile uzlaşma olamaz. Kendisi uzlaşmaz bir kemikleşmiş görüşün kendisidir.

Muhalefete ve gerçekten hukuk devletinden yana olan aydın, demokrat, sağcı veya solcular

Bu yolsuzlukların, hırsızlıkların ortaya çıkarmak için güç birliği yapmak zorundadır.

İnsan olarak o ülkenin yurttaşları olarak direnme hakkımızı sonuna kadar kullanmak zorundayız.

Ha sahi; hazır Japonya’ya gidince bir sorsanız;

Oralarda yolsuzluğu ortaya çıkan siyasetçi, devlet yöneticileri ne yaparlar?

Gerçi onlar senin görüşüne göre puta yani Buda’ya taparlar.

Ama, yine de bir sor ve aranızdaki farkı gör.

Bize de açıkla!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.