ÇOCUKLARA KIYMAYIN

ABONE OL
18:44 - 01/10/2020 18:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 ÇOCUKLARA KIYMAYIN

Çocuklara kıymayın efendiler, çağrısını yazan Dünya Şairi Nazım Hikmet Ran savaşlarda öldürülen küçükleri, kastediyordu.
Nisan ayının çocuklara tek bir günü ayrılmasını doğru bulmuyorum, yalnız Çocuk Bayramı olarak kutlanmamalı. 23 Nisan Derneği kutlamaları çok güzel organize ederek bayramı yalnız Türk çocuklarına değil, tüm Berlin çocuklarına sevdirdi. Buna ilâve olarak bu ay içinde çocuklarla ilgili konularda aileleri bilgilendirme toplantıları yapılmalıdır.
Kıymayın efendiler, dediğim ekmek almaya giden çocukların öldürülmemesi. Berkin Elvan için çok şey söylendi, yazıldı, şiirler okundu, şarkılar besleniyor.
Bu yazımda kıyanlar, baba, ağabey, hayat arkadaşı erkeklerden bahsetmek istiyorum. Şiddet uygulayarak çocukların ölümüne sebep olan veya özürlü yapanlar.
Bu konuyla ilgili okuduğum kitap bir öykü veya hikâye değil, olmuş ailede geçen şiddeti bir rapor halinde veriyor. Almanya’da aile içi şiddetle öldürülen yavruların Dünya’da savaş alanlarında ölenlerle karşılaştırmada sayı bakımından pek fazla fark olmadığı görülüyor. Efendiler her sınıftan olabiliyor. Akademisyen ailelerde daha çok ruhsal şiddet uygulanıyor. Bunu konu dışı bırakıyorum.
Ciddi yaralamalar bahsettiğim konu, kol bacak kırma, morluklar oluşacak şekilde darbe, aşırı sarsmayla beyin kanamasına sebep olunan şiddet uygulamaları. Ev hayvanlarına çocuklardan daha iyi davranan bir toplumda yaşıyoruz. Her ikisine de iyi davranmak gerekir. Hem Almanca ’da hem Türkçe ’de atasözü, deyimler sözlüklerde yerini almıştır. Dini çocuk eğitiminde dayağı hoş gören sözler var. Bu kötü gelenek eğitimde gizli olarak devam ettiren aileler görülüyor. Zira çocuğa uygulanan şiddet de yetişkinlere uygulanan gibi cezalandırılması gerektiğini bile bile vazgeçmiyorlar.
Çoğunluğu tekrar eden baba veya üvey babalar, yani babası tarafından dövülerek, şiddet ortamında eğitilerek büyüyenler, bugün kendi çocuğuna aynı şeyi uyguluyor.
Almanya’da yılda 200.000’den fazla çocuk öldürülme vakalarında, toplumda en az o kadar kişide bilerek gizleyerek suçlu duruma düşüyor.
Kadın, anne görüp şahit olduğu halde şikâyetçi olmuyor. Gençlik dairelerinde, polis teşkilâtında, doktorlar iyi bir işbirliği yapmıyor. 
Olamaz düşüncesiyle aile hürriyeti içinde hem yanılgıya düşüyorlar, hem de öğrenim ve deneyimlerinde yeterli yetişmemiş.                  
Bu nedenle şiddet cezalandırılmıyor, ya aynı çocuk şiddet görmeye devam ediyor, ya da başka çocuklar görüyor.
T.C. Berlin Büyük Elçiliği nezdinde koruyucu aile olma bilincini geliştirme çalışmalarında atlatılmış bir basamak görüyorum. Belki ben davetiye almadım, duymadım. Bu satırları yazarken konsolosluktan bir davetiye aldım. Tatlı Su (Süßwasser) Derneği’nin düzenlediği etkinlikte bazı sorularım cevaplanabilir. Sayılar doğru ise 10.000 Türk çocuğu ailesinden alınıp devlet kontrolünde yuvalara verilmiş, ama süreç verilmemiş. Bunun 3000’i haksız alınmış diyelim, en az 7000 erkek aramızda elini kolunu sallıya sallıya dolaşıyor, belki şu anda başka çocuklarına şiddet uyguluyor. Bir o kadar da kadın biliyor ve susuyor.
Bir yandan koruyucu aile için teşvik ederken, diğer yandan şiddet uygulayanları ortaya çıkarıp, terapi yapmaları sağlanmalıdır.
Aileleri çocukları elinden alınmış mağdur durumda gösterilirken genelleme yapılıp, duygusal davranma, bozuk elektrik tesisatında sık sık yalnız ampul değiştirerek çare aramaya benzer. Problem köküne inerek çözüm ister. Neden çocukları alınmış, açıklanmalıdır. Hastahane, polis teşkilatında, gençlik dairelerinde Türk kökenli görevlilere, sosyal danışmanlara acilen ihtiyaç duyulmaktadır.
Önümdeki rapor halinde yazılmış kitapta çocuk ölüm vakalarını okuyamadan kalbim çarparak yarıda bıraktım. Canilerin uyguladığı yöntemleri söz haline getiremeyecek kadar vahim.
Çevremize bakmamız tavsiye ediliyor. Komşuda devamlı karartılırmış pencere, çocuk daima beceriksiz gösterilerek vücudunda morluklar, yara izleri varsa, komşuda sık sık çocuk ağlama sesi geliyorsa, şiddet işareti olabilir. Hemen karışılmalı, gerekli mercilere bildirilmeli, anonim yapılabiliyor. Yanılgı dahi olsa, araştırılması gerekir.
Sözün bittiği anda şiddet başlar, o halde genç anne babalara çocuklarıyla konuşmayı öğretme önemli. Bebek sevildiğini anlarsa, zaten bir ağrısı, rahatsızlığını göstermek için ağlar.
Eşim Lothar matematik öğretmeninden hep bahseder. Öğrenciler ellerini uzatır, öğretmen cetvelle vurur. Öğrenci ben bir şey yapmadım, diye cevap verince o zaman yapacağın kötü davranış için olsun, der. Geçte olsa Almanya’da dayaksız eğitim anayasada güvence altına alınmıştır, okullarda 1973 yılından, ailede 2000’den beri. Şiddet uygulayan kanuna karşı suç işlemiş sayılır, ona göre ceza verilir. Mahkeme kararlarında çocuk ölümü ile babanın cezasını çektiği düşünülüyor, ceza hafifletiliyor, döven dayak atan baba ise başka çocuğunda veya hayat arkadaşının çocuğuna şiddet uygulamaya devam ediyor.
Dayak atan, döven anne veya kadın yok denecek kadar az. Bu nedenle çocuklara kıymayın efendiler, diyerek yazımı noktalıyorum.
Hoşça kalın!
İlter Gözkaya-Holzhey
                          
Şaşırarak okumaya çalıştığım, rapor derleme kitabını çocukları seven, gelecek nesillerin sağlıklı yetişmesini isteyen herkes okumalıdır.
Michael Tsokos, Saskia Guddat,
Deutschland misshandelt seine Kinder,
Droemer Verlag, München, 2014
ISBN: 978-3-426-27616-7

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.