BİR YILDIZ DAHA KAYDI BU FANİ DÜNYADAN

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ben O’nunla 19 yaşımda iken tanıştım. İmam Hatip Lisesi’nde öğrenci idim o zaman. Yeni bir siyasi parti kurulmuş adı Milli Nizam Partisi imiş dediler. O zamanlar sadece radyodan dinleniyordu haberler. Televizyon ve internet yoktu. Ben (MTTB) Milli Türk Talebe Birliği şube başkanı idim. Milli ve dini duyarlılığı olan bir teşkilattı Milli Türk Talebe Birliği. Gençler Sağcı, Solcu, Miliyetçi ve İslamcı diye üç gruba ayrılmışlardı. Fikri planda atışmalar oluyordu elbet. Ama ufak tefek kavgaların tartışmaların dışında sıcak çatışmalar henüz başlamamıştı. Adil paylaşım, işçiler, emekçiler gibi kavramları daha ziyade solcular kullanıyordu.

Milli Türk Talebe Birliği’de İslâmî söylemlerin yanında solcuların kullandığı o kavramları da kullanıyordu. Yani düzenden şikayet ediliyordu.
Yönetenlerin adaletsiz davranışlarından şikayet ediliyordu.
Dini özgürlüklerin kısatlanmasından söz ediliyordu.
İşsizlikten söz ediliyordu.
Sağlık hizmetlerinin kötülüğünden söz ediliyordu.
Ameriken uşaklığından, bolşeviklikten/ komünistlikten söz ediliyordu.
Gençlik teşkilatları arasında düzenlenen münazaraların konusunu bu kavramlar oluşturuyordu.

İşte tam bu yıllarda (1970) Necmettin Erbakan Denizli’ye geliyormuş dediler. Cem sinemasında konuşacakmış dediler. Toplantıyı organize edenler de üç inanmış adammış. Ben o muhterem insanları MTTB’den tanıyordum. Onlar da İslâmî duyarlılığı olan insanlardı. Gençlik grubu olarak bizleri destekliyorlardı. Çünkü, Aynı idealleri paylaşıyorduk. Her hafta hazırladığımız seminerlerimize katılıyorlardı. Büyük Doğu Nesli de diyorlardı aynı zamanda bizlere. Üstad Necip Fazıl Kısakürek “ayağa kalkmamızı istiyordu bizlerden.”..Bizler de ayağa kalkmaya çalışıyorduk…

Necmettin Erbakan’ı Denizli’ye davet edenler ve organizasyonu yapanlar. Sunuculuğu benim yapmamı istediler. Kabul ettim.

Gençti, dinamikti, konusuna hakimdi, inancını yaşamak istiyordu: Cem sinemasını tıklım tılım dolduran halk ayakta alkışlıyorlardı O’nu.

Söylemleri sıradışıydı:
“Halkın ezilmişliğinden bahsediyordu.
Adil paylaşımın olmadığından bahsediyordu.
Mevcut düzenin zengini daha zengin fakiri daha fakir yaptığından bahsediyordu.
Faizin sömürü düzeninin vazgeçilemez leri arasında olduğundan bahsediyordu.
Doğu’da yaşayan insanların daha kötü şartlarda yaşadığından, hasta olan o insanların hastane yolunda öldüğünden bahsediyordu.
Eğitimde fırsat eşitliğinden bahsediyordu.
Özgür bir dini yaşamın olmadığından bahsediyordu, mevcut düzenin İslâm’a karşı savaş açtığından bahsediyordu.”

O’na göre, “devlet halkına zulmediyordu. Oysa Türkiye toprakları çok verimliydi. Yer altı ve yer üstü madenleri daha henüz bakirdi. Türkiye aynı zamanda petrol zengini bir ülkeydi. Amerikalılar, Avrupalılar buldukları petrolleri gizliyorlardı.”

Hislerimize tercüman olmuştu bu genç lider. Çünkü, bizler de aynı dertlerden muzdariptik. Onun için toplanmıştık MTTB’nin çatısı altında…
Düştük Erbakan Hoca’nın peşine. Düşüş o düşüş. Sene 2011, 27 Şubat saat 11.40 . O artık yaşamıyordu. Uğurladık O’nu ebedi istiratgahına.

En yakınındakiler anlatıyorlardı Erbakan’ı televizyon ekranlarından halka. Dinledim o insanları ve bir sefer daha hayal kırıklığına uğradım. Onlar Erbakan’ı anlamamışlardı, belki de anlayamamışlardı. Herkes kendi reklamını yapıyordu. Erbakan’ın ölüsü üzerinden siyaset yapmaya devam ediyorlardı. Erbakan’ı kendi yazdıkları şiirin daha iyi anlattığından dem vuranlar bile vardı. Yazıklar olsun sizin gibi Milli Görüşçülere dedim ve kahroldum…

“Cihad edenlerle etmeyenleri ayırt etmeden kurtuluşa ereceğinizi mi sanıyorsunuz?” İlahi buyruğu herşeyi çok güzel özetliyordu aslında.

Muhterem Hocam,
sen mücadeleni yaptın, ışık isteyenlere ışık oldun, adalet isteyenlere umut oldun. Müslümanların özgüven sahibi olmalarına yardımcı oldun. Yıllarca Hakkı üstün tutanları savundun güçlülere karşı.
“Hak gelince batıl’ın yok olacağını söyledin”
İslâm birliği dedin,
İslâm Ortak Pazarı dedin,
İslam Dinarı dedin,
Milli Ekonomi dedin,
Milli Görüş dedin,
Milli Birlik dedin,
Ağır Sanayi dedin,
Bağımsız Türkiye dedin… Sevgili hocam, görüyoruz ki 42 sene sonra yanı başında olanlar bile seni anlayamamışlar…Sahte göz yaşları ile senin cesedinin üzerinden bile çıkar elde etmek için gayret sarfediyorlar…Ben onlardan utandım. Milli Görüş adına utandım…

Muhterem Hocam,
bilmeni isteriz ki, biz onlardan değiliz, biz senin bu ideallerinin gerçek savunucularıyız, ömrümüzün sonuna kadar bayrağı bıraktığın yerden taşımaya devam eeceğiz…!

Sana Allah’tan rahmet diliyoruz…Ruhun şad olsun…

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.