BADEN WÜRTTEMBERG SEÇİMLERİ

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Almanya’nın da dünyada yaşanan değişimden nasibini aldığı görülüyor.
CDU’nun kalesi Baden Württemberg’de geçen Pazar günü yapılan Eyalet Parlamentosu seçiminde ortaya çıkan sonuç, Alman siyasetinde ilk başlarda ciddiye alınmayan Yeşiller Partisi’nin artık iyice kurumsallaştığının ve Almanya siyasetinde sağlam bir yere geldiğinin göstergesi oldu bence.
Joschka Fischer’in seksenli yıllarda Hessen Eyalet Parlamentosu’na spor ayakkabıları ile girdiği ve Holger Börner’in kabinesinde Enerji ve Çevre Bakanı olduğu günleri hatırlıyorum.
Alman kamuoyu için meclis oturumlarına spor kıyafetlerle katılan, mevcut kuralları hiçe sayan, gösteri meydanlarından parlamento sıralarına geçen ve sıra dışı davranışlarıyla siyasete yepyeni bir renk katan Yeşiller alışılmışın dışında bir siyaset tarzının öncüsü olmuştu.
Fakat Alman halkının tutucu kesimi meclis oturumlarında yün ören, kravat takmayan ve 68’lerin isyankâr ruhunu temsil eden bu dik başlı yeni siyasetçileri kolay kabullenemedi.
Joschka Fischer’in ilk bakan olduğu günlerde Nürnberg’in merkezindeki yaya bölgesinde boynuna asılı iki taraflı bir levha ile dolaşan bir adam görmüştüm.
Levhanın bir tarafında beyaz bir atın, diğer tarafında ise Fischer’in resmi vardı.
Levhada yazılanlar insanı gülümsetecek nitelikteydi: “(Roma imparatoru) Caligula da atını senatör yapmıştı!”
Bu adam, Fischer’in eyalet bakanı olmasını Caligula’nın atını senatör yapmasına benzetiyordu!
Sonraki yılları biliyorsunuz: Zaman içinde artan popülarite ile Berlin’de hükümet ortaklığı, Eyalet Parlamentolarında üyelikler, eyaletler bazında hükümet sorumlulukları ve Joschka Fischer’in federal dışişleri bakanı olarak parlak kariyeri…
Bunlar Yeşiller’in son 25 yıllık siyasi serüvenindeki gelişmelerden bazıları.
Bu arada, pek tabii ki Cem Özdemir’in parti eş başkanlığına kadar yükselmesi Almanya’daki Türkler için önemli bir kilometre taşı oldu.
Zaman içinde partinin çevreciliğinde pek bir yumuşama olmamakla birlikte, o ilk yıllardaki “haşarı çocuk” tavrından sisteme daha adapte olan, sürekli muhalefette kalmaktansa hükümet etme sorumluluğuna da hazır bir konuma evrildiği görülmüştür.
Bu, belki de kaçınılmaz olmuştur; ancak yeri geldiğince CDU ile koalisyona bile razı olabilen partinin giderek siyasal yelpazenin sağına kayma eğilimi taşıyan bazı mensuplarıyla kuruluş yıllarının coşkusundan uzaklaştığı tüm gözlemcilerce kabul edilen bir gerçektir.
Yeşiller’in her şeye rağmen, çevre konuları ve yabancılarla ilgili sorunlarla ilgili istikrarlı bir politika sürdürdüğü teslim edilmelidir.
Japonya’da yaşanmakta olan nükleer felaketin sarsıcı sonuçları Almanya’da da nükleer enerjinin sorgulanmasını hızlandırmıştır.
Bu da hiç kuşkusuz Baden Württemberg Eyalet Parlamentosu seçimlerinde Yeşiller’in tanık olduğumuz başarısına katkıda bulunmuştur.
Fakat başarıyı sadece nükleer enerji karşıtlığının getirdiğini ileri sürmenin haksızlık olacağını düşünüyorum.
Parti, yıllardır kendine özgü bir siyaset altyapısını oluşturarak geldiği bugünlere salt çevre sorunlarını tematize ederek erişmemiş olmalıdır.
Sosyal demokratları yetersiz bulan, sistemle çok özdeşleşmeyi reddeden, ancak toplumda henüz marjinallikten tam olarak kurtulamamış kesimlerin yavaş yavaş biraz daha merkeze kaymasıyla söz konusu kesimlerin dışında kalan seçmenlerin Yeşiller’in bir alternatif iktidar gücü olduğunu kabullenmeleri olgusuyla karşı karşıya olunduğunu düşünüyorum. .
Almanya’da ve Avrupa’nın diğer ülkelerindeki benzeri siyasi yapılanmaların önümüzdeki dönemlerde güçlenmesi, en azından materyal yorgunluğu yaşayan sosyal demokrat partilerin ve sendika yapılanmalarının da kendilerine çekidüzen vermelerine yol açacaktır.
Böyle bir Avrupa’nın çeşitli ülkelerde yaşayan yurttaşlarımız ve Türkiye için de önemli olacağını ileri sürmek herhalde yanlış olmayacaktır.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.