”ALİ İSMAİL KORKMAZ/ FENERBAHÇE YIKILMAZ”

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’deki son siyasi gelişmeler, yaklaşan yerel seçimler, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması, bakanların ve AKP’li milletvekillerinin istifası, emniyet teşkilatındaki operasyonlar, cemaat ile hükümet kavgası, Başbakan Erdoğan’ın yeni ve eski Türkiye söylemleri, yargıya yapılan müdahale, ekonominin dibe vurması, paralel devlet, vatandaşların sokağa sıçrayan eylemleri, kefenliler, unutulmaz gezi olayları ve futbol müsabakasında taraftarın hükümeti hedef alan tepkisini ve diğer bir takım olayları ele aldığım zaman yeni yıla pek umutla bakamıyorum.

Yeni yılda devlet nezdindeki krizlerin artacağını ve hatta bu siyasetle olası bir kaosun yaşanılabileceğini görmemek zor bir şey değil. Bunların içinde öne çıkan önemli ayrıntı, Fenerbahçe taraftarının 19 yaşında dövülerek öldürülen, Ali İsmail Korkmaz’ı bağrına basması çok şey ifade ediyor. “Ali İsmail Korkmaz/Fenerbahçe yıkılmaz” diye haykıran ve marşlarında ölümsüzleştiren Fenerbahçe taraftarı tüylerimi diken diken etti. Bu cinayete, vahşete, hükümete, katillere verilen en büyük mesajdır.

Özellikle yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tutumu gerek Türkiye’de ve gerekse Avrupa’da büyük tepki gördü. Suçlamaları red eden Başbakan’ın olup bitenleri komplo olarak değerlendirmesine rağmen, adı geçen bakanların istifa etmesi büyük çelişkilere neden oldu. İkinci soruşturmaya hükümetin yaptığı müdahalenin, Başbakan’ın yolsuzlukları örtbas etme girişimi olarak nitelendiriliyor. İkinci soruşturmada Başbakan’ın oğlunun da içinde olduğuna dair öne sürülen iddialar karşısında, yargıya yapılan müdahale hukuk devletini, kriz devletine çevirdi. Devlet krizinin açık ve seçik olarak yaşandığı Türkiye’de hukukun işlevini yerine getirememesi devleti kaosa sürükler. Başbakan’ın soruşturmayı yürüten cumhuriyet başsavcısını suçlaması ve yargıya yaptığı müdahale suçlamaları daha da kuşkulandırıyor. Başbakan Erdoğan’ın söylemi ile eylemi farklı. Çünkü Başbakan, “babamın oğlu olsa, evladım olsa yargılarım” diyor. Peki, oğluna dayanan iddialara karşı neden şeffaf değil. Başbakanın seçim mitinginde seçmenlere “savaşmalıyız” demesi inanılmaz korkunç bir şey. Bir başbakanın savaşmak deyimini kullanması açıkçası ürkütücüdür.

Erken seçim kapıda

Özellikle orduya kumpas kurulduğuna dair hükümet kanadından yapılan açıklama ve yeniden yargılanma sürecinin başlayabileceği sinyallerinin verilmesi, hükümeti çok zor durumda bırakacak. Sanal, sahte, uydurma suçlamalarla mahpus yatanların haksız yere demir parmaklıklar arkasına atılmasına, hükümetin bugüne kadar neden göz yumduğuna nasıl cevap vereceğini merak ediyorum. Şayet suçsuz yere hapis yatanların suçsuzluğu ortaya çıkarsa hükümet bunun hesabını nasıl verecek! Gezi olaylarında polisi ödüllendirerek “benim polisim” diyen ve bir gecede yüzlerce polisi görevden alan Başbakan ve hükümeti anlamak gerçekten zor. Hele yolsuzluk iddialarını protesto etmek için Başbakan’ın miting alanına bakan evinden ayakkabı kutusu gösteren bir bayanın evini korumaların basması ve ifadesinin alınması kabul edilir bir şey değil. Öte taraftan CHP’li Muharrem İnce, ”1950’den bu yana seçim meydanlarında mezhep tartışmasını Erdoğan’dan başka kimsenin yapmadığını iddia ederek, “Başbakan, bu milleti bölme, ayrıştırma, kin tohumlarını ekme. Seninle aynı mezhepten olduğum için utanıyorum” demesi gündeme damgasını vurdu. Hele, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü, raporlarına göre Türkiye’nin örgüte üye 30 ülke arasında en çok kara paranın aklandığı üçüncü ülke olduğunu açıklaması rüşvet ve yolsuzluktaki soruşturmanın haklılığını perçinliyor.

Gerçek şu ki AKP hükümeti son yıllardaki yanlış politikası nedeniyle, Türkiye dış siyasette yalnız kaldı ve tökezledi. İç siyasette ise istikrarlı siyaset yerine kaosa yöneliyor. Başbakan’ın sert ve kavgacı tutumu, ötekileştirme ve iktidarın gücü ile yukarıdan bakan tutumu nedeniyle herkesimi kucaklayamıyor. Kendisini kefenlere bürünecek kadar destekleyenlerin olmasına karşı, toplumun hemen her kesiminden istenmeyen başbakan olarak biliniyor. 2013’ün son ayında ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması hükümeti ve başbakanı yeni yılda zora sokacağı kesin. Yeni istifaların olacağı konuşuluyor. Başbakan’ın ısrarla seçim sandığında yanıt vermesini istediği rüşvet ve yolsuzluk soruşturma davasının aslında yargının işi olduğunu kendisi de çok iyi biliyor. Yeni yılda şayet Başbakan Tayyip Erdoğan aklıselim davranmazsa siyasi istikrarsızlık oluşacak. Yargı ve hukuk devleti işlevini yerine getiremezse kaos olacak. Açıkçası ben hükümetin bu baskılara uzun vadede dayanamayacağını ve çözümün sandık olacağını tahmin ediyorum. Kaldı ki dünya siyasetine yön verenlerin, siyasi manevraları değişmiştir. Türkiye’ye yönelikte değişim sinyalleri çok önceden verildi. Bu eksende bütün olumsuz süreçle birlikte Türkiye’de yerel seçimlerden sonra, erken seçim kapıda en belirgin seçenek olarak bekliyor…

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.