Deniz Gezmiş’in gözleri yalnızca bir insanın bakışı değildi; onlar, bir halkın uyanışını ve özgürlük arayışını taşıyan bir ideolojinin aynasıydı. O gözlerde bir gençlik vardı; yüreği memleket sevdasıyla yanan, hayal kuran ama hayalini sokakta, meydanda ve halkın içinde arayan bir gençlik. Ve o gözler, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de yükünü taşıyordu. Evet, Deniz Gezmiş bu günleri görüyordu.
O bakışlarda kararlılık vardı. Sadece slogan atan bir devrimcinin değil, inandığı değerler uğruna bedel ödemeyi göze almış bir insanın duruluğu. Gözleri sanki zamanın ötesine bakıyor, henüz yaşanmamışları sezebiliyordu. Türkiye’nin bugününde karşılaştığımız adaletsizlikleri, özgürlük kısıtlamalarını, emeğin değersizleştirilmesini ve gençliğin umutsuzluğunu sanki yıllar öncesinden görmüştü. Gözleriyle bize şunu söylüyordu: “Uyanın, yalnız değilsiniz, bu kavga bitmedi.”
O gözler, Anadolu’nun derinliğine bakarken bir başka dünyaya dalıyordu. Deniz’in gözleri Anadolu’yu, toprağını, bu topraklarda büyüyen insanları görüyordu. Kıraç toprakların analarına, kavruk Anadolu çocuklarına, eli sabanlı çiftçiye, alın teriyle demire can veren işçiye, eli kınalı Anadolu kızlarına, dik başlı Anadolu oğlanlarına ve beli bükülmüş babalara bakarken gözleriyle gülüyordu. O gözlerde, halkının acıları vardı; ama bir o kadar da umutları ve direnişin gücü. Deniz’in gözleri, bu halkın mücadelesinin, emeğinin ve onurunun simgesiydi. O gözler, özgürlük hayalini hep büyük tutmuş bir gencin bakışlarıydı.
O gözler, tütün saran fabrika kızlarına, bu topraklarda direnen işçi kadınlarına gülüyordu. O gözlerde, tütünün sarılışındaki azim, fabrikalardaki sancılı çalışma koşullarına karşı duran kadınların gücü vardı. O gözler, sadece geçmişin değil, geleceğin de direnişini görüyordu. Vatanını savunmaya çalışan, emeğiyle var olmayı başaran tüm bu insanlar, Deniz’in gözlerinde birer simgeydi. O gözler, bu mücadelenin halkla, işçiyle, köylüyle, her yaştan ve her sınıftan insanla birleştiğini görüyordu. O gözler, her zaman vatanı savunan, emekle büyüyen, ve adalet arayan bir halkı seviyor, gülümsüyordu.
Ve o gözler, tam bağımsız bir Türkiye’ye bakıyordu. Deniz Gezmiş, halkının özgürlüğü için yalnızca Türkiye’yi değil, tüm bir coğrafyayı, tüm bir halkı özgür görmek istiyordu. O gözlerde bağımsızlık vardı, emperyalizme karşı bir duruş vardı. Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durması, kendi kararlarını alması, dış güçlerden bağımsız bir şekilde geleceğe yürüyebilmesi için bir umut vardı. Deniz’in gözleri, o karanlık zamanlarda bile Türkiye’nin aydınlık geleceğini görüyordu. O gözler, bu bağımsızlık mücadelesinin bir simgesiydi; her bakışı, yalnızca bir ülkenin değil, tüm bir halkın özgürleşmesi için atılan adımların işaretiydi.
Ve belki de en çarpıcı anlardan biri, Deniz Gezmiş’in gözlerinin hâkim ve idam sehpasına karşı olan tavrında ortaya çıkıyordu. İdam kararının verildiği o son anlarda, onun gözleri sadece bir ölümle yüzleşmiyordu; o gözler, özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin simgesiydi. Hâkimlerin kararlarını verdiği o soğuk odalarda, idam sehpasına doğru adım atarken Deniz Gezmiş’in gözleri hâlâ dimdik, hâlâ inançlıydı. İdam sehpasına çıkarken bile o gözlerde bir gülümseme vardı. O gülümseme, yalnızca bir insanın ölümüyle değil, bir ideolojinin, bir inancın ölmediğiyle ilgiliydi. O gözler, “bizi öldürebilirsiniz, ama asla yıkamayacaksınız” diyordu.
Deniz Gezmiş’in gözleri, yaşadığı çağın çok ilerisindeydi. Kendisini feda ederken bile yalnızca bugünü değil, geleceği düşlüyordu. Belki de bu yüzden hâlâ milyonlarca insan onun bakışlarında kendinden bir parça buluyor. Çünkü o gözler, karanlığa meydan okuyan bir fener gibi, hâlâ yolumuzu aydınlatıyor.
O gözlerde yalnızca cesaret değil, bir tür bilgelik vardı. Bilinçli bir gençliğin nasıl olması gerektiğini, yalnızca sözle değil, bakışla anlatan bir bilgelik. Belki bu yüzden, Deniz Gezmiş sadece bir dönem değil, her dönemin vicdanı oldu.
Deniz Gezmiş’in gözleri bir isyanın, bir özlemin ve bir sezginin yansımasıydı. Bugün yaşadıklarımızı o gözler çok önceden görmüştü. Bu yüzden hâlâ konuşuyoruz onu, bu yüzden bakışları hâlâ içimizi sızlatıyor ve aynı zamanda ayağa kaldırıyor. O gözler, bir halkın yeniden uyanacağı günlerin işaretidir.
ALMANYA
1 saat önceALMANYA
5 saat önceALMANYA
6 saat önceALMANYA
7 saat önceALMANYA
8 saat önceAVRUPA
8 saat önceALMANYA
9 saat önce