ÇÖKERTMEK

ABONE OL
15:05 - 11/02/2024 15:05
1

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

· Bir ülkeyi “çökertmek için”, “ele geçirmek için” artık eskiden olduğu gibi konvensiyonel silahlara-savaşlara gerek kalmamıştır.

· Bir ülkeyi içten içe çökertmek için önce “hukuk düzeni”ni çalışamaz, güvenilemez ve işleyemez duruma getirirler.

· Bunun ardından artık ekonomide, üretimde, finans sektöründe, dış alım-satışlarda tamamen farklı ilişkiler ve dengeler başlar.

· Devlet “üzerine düşeni yapamaz, güvenilemez ve egemen güçlerce kullanılabilir duruma” getirilir.

· “Demokratik hukuk devleti”nin işlerliğini yitirmesi ile birlikte her türlü devlet garantisi, ilke ve kurumlarıyla, parlamentosu ve yüksek mahkemeleri ile… tüm olarak yalnızca egemenlerin, güç odaklarının çıkarlarına hizmet etmeye başlar.

· Türkiye çok uzun yıllardır, cumhuriyetin kuruluşu ile de başlatılabilecek bir biçimde dış güçlerin gözüne batmıştır ve tüm bu zamanlar içinde içten içe her yerde ve yönden karşı devrimci hareketler, akımlar yaratılmıştır.

· Kendilerine hizmet edecek kişi ve kurumları ele geçirerek, yeni baştan kurarak ve de düzenli olarak sahte gündemler yaratarak halkın her türlü özgür ve bağımsız düşünce yapısı da dahil olmak üzere tüm yönüyle bir çöküntüye gidilmiştir.

· İş birlikçiler, yandaşlar, çeteleşmeler, sınır tanımazlar… ile yeni kişilikler ve yapılaşmalar kurulur oldu.

· Toplumsal ahlak ve bireysel kişilik ve davranış bozuklukları çok iyi planlanmış bir algı yönetim programlamalarıyla gerçekleştirilmiştir.

· Temel toplumsal değerlerin sarsıntılar geçirmesi, bazılarının yok edilmesi ve yerine yepyeni sanki “modern” görünümlü yeni davranışlar ve bakışlar yaratılmıştır.

· Ülkenin bağımsız, özgür ve kendi sınırları içerisinde tek bir ulus devlet olarak güçlenmesinin önüne geçmek ve engellemek ve parçalayabilmek için her türlü siyaset girişimleri işleme sokulmuştur.

· Özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirleri, gösterdiği hedefler ve amaçlar, cumhuriyetin tüm kazanımları yok edilmeye, yok sayılmaya ve gündem dışı bırakılmaya çalışılmaktadır.

· Ülkenin şu an geçerli olan ve temelde de çok haklı ve başarılı olarak düzenlenmiş olan anayasasının delinmesine, yıpratılmasına ve hatta değiştirilmesine yönelik her türlü söz, konuşma, hareket ve de davranışlar ile devletin birliği ve bütünlüğü sarsıntıya uğratılmaya girişilmektedir.

· Temel eğitim, milli eğitim tüm ilgili yasalara rağmen uzun yıllardır değiştirilmeye ve ana amaç ve hedeflerinden uzaklaştırılmaya başlanmıştır.

· Her türlü özel okul yapılaşması ile eğitim bir “meta” durumuna getirilmiştir ve yalnızca parası çok olanlara iyi hizmet vermeyi amaçlar duruma getirilmiştir.

· Tüm yasa ve uyarılara rağmen “din-vicdan-inanç” konusunda çok geniş alanda her yönü ile siyaset-ticaret-ibadet ana bileşkesi ile çok geniş ve devlete rağmen yapılaşmalar her yeri sarmıştır.

· Devletin tüm kurumları ilkesel ve yapısal olarak çok çeşitli yönden ve etki alanları güç odakları tarafından sarılmıştır.

· Demokrasi modeline uygun olarak kurulan siyasi partiler, seçimler ve devlet mekanizması ne yazık ki her yönüyle “demokratik, sosyal, parlamenter, hukuk devleti” özelliğini yitirmektedir.

· Neden?

· Böylelikle ülkenin hızla çöküşü sağlanabilmeli ve ülkeyi her yönden ve her alandan ele geçirmek isteyen ve hatta parçalara ayırmak isteyen evrensel güç odaklarının amaç ve hedefleri yerine getirilsin, diyedir.

· 100 yıllık deneyim, demokratik, özgürlükçü ve bağımsızlıktan yana olan birikimler ve kazanımlar sonucu bugün bu gelinen durum, bu hızlı çöküş halk tarafından nasıl algılanmaktadır, kimler, hangi kesimler bunun acı gerçeğinin kavramaktadır?

· Biliniyor, halk, suskundur, sessiz kalmaktadır, korkmaktadır, konuşmaktan, karşı durmaktan korkmaktadır; korkutulmuştur.

· Öte yandan resmen kayıtlı siyasi partiler, bunların kurucuları, yöneticileri, milyonlarca üyeleri ne düşünmektedir, “bu durumu nasıl görmektedir”? (136 P.)

· Bu gidişten kimler “hoşnuttur”?

· Bu gidişten kimlerin “çıkarları vardır”?

· Umut vermesi gereken, güvenilmesi gereken siyasi partiler, kurumlar, kuruluşlar, tanınmış kişiler bu didişe nasıl bakmaktadırlar?

· Neden bu ülkede çok büyük bir entelektüel darlığı, aydın yetersizliği vardır; okuryazar kesim neden ellerinde var olan fikirsel güç ve yeteneğini boş şeylere, boş ve gereksiz konulara harcayabilmektedirler?

· “Düşünmek, sorgulamak, eleştirebilmek ve araştırmak, fikir üretebilmek, çözüm yolları üzerinde zaman harcamak” son derece yetersiz bir kültürel ve entelektüel düzey olarak karşımıza çıkmaktadır.

· Benlik ve bilinç sahibi, duyarlı, düzgün, dürüst ve güvenilir kişilikler oluşmasın, rahatça ele geçirilebilen, kandırılabilir yurttaşlar, seçmenler olsun… diye ne kadar uğraştıkları görülmüyor mu?

· İnsanların umudu yok olsun, her şeye razı olabilen, düşünemeyen, sorgulamayan sessiz kitleler olsun, istenmektedir.

· Ancak, tüm yayın ve medya, moda, TV, film ve müzik, sosyal medya… kullanımları ile yeni seçenekler, seçimler kazanan ve kendilerini görece “mutlu” edebilen milyonlarca insan yine bu ülkenin insanıdır ve onların da bir yerden ülke gerçeklerini ve ülkenin nereye gittiğini görmeleri, “uyanmaları” gerekmektedir.

. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 2024.02.11

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.