BUGÜN EN BÜYÜK BAYRAM

ABONE OL
23:59 - 28/10/2023 23:59
1

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

YÜZÜNCÜ YILI Nasıl ANLAMALIYIZ?

Yüz yıl önce kurulan Türk devlet, Türkiye cumhuriyeti 1923 yılında yeni sorunlarla, yeni “karşı devrimci” yapılanmalarla karşılaşıyor.

Uzun yıllardır çağdaş, demokratik cumhuriyete ve onun laik bir “hukuk devleti” olma özelliğine karşı çıkışlar ve birleşimlerde bulunulduğunu açıkça görebiliyoruz.

Devletin en sağlam temelleri, ana kuruluş ilkeleri, üzerinde yükselip uygar bir yolda ilerlemek istenilmenin engellenmeye çalışıldığı istem ve girişimler görülmektedir.

29 ekim büyük bir bayramımız olmakta ve herkesin, bu ülkede yaşayan herkesin son Türk devletinin kuruluşuna en derin sevgi ve saygılarla yaklaşması gerektiğini düşünmeliyiz.

Türk kurtuluş savaşı neden oldu, kimlere karşı yapıldı, Türk askerleri ve halkımız en zor koşullarda iken bile ulusal önderimiz, büyük asker ve kahraman MUSTAFA KEMAL ATATÜRK önderliğinde, onun komutasında ve düşünceleri, taktik ve stratejilerine uygun olarak yurdunu nasıl korumuş ve kurtarmıştır?

Evet, yüz yıl önceki olayları, oluşumları, o zamanların gerçeklerini bugün hemen “bilip, aklımıza geldiği gibi yanıtlayamayız”, diyemeyiz.

Çünkü, o günlerin her bir adımı, her bir an ve düşünce, görüşmeler ve anlaşmalar, atılan her adım tarihe geçmiştir, yazılı olarak belgelenmiştir.

Bunların böyle yazılı olabilmesi ve kayda geçirilmesi ve halka, dünya uluslarına açık olarak yayınlanması da yine Atatürk’ün ileri görüşü ve yönlendirmesi ile olası olmuştur.

Biz o günlerden bu günlere kadar gelen kuşaklar gerek okullarda, gerekse de özel yaşamımızda her zaman güven ve onur içinde yaşar ve geleceğimize de umutla bakarken tarihsel gerçekleri, olayları ve kazanımları da okuyabilme, öğrenme şansına sahip olmuş olmalıyız.

Türk Kurtuluş Savaşı ile emperyalizme karşı çıkılmış ve özgür ve bağımsız bir devlet kurulmuş, cumhuriyet yönetimine geçilmiştir, diye düşündüğümüzde ve buna da inandığımızda aslında derin bir “yurttaşlık bilincine” de erişme yolunda olduğumuzu anlamalıyız.

Cumhuriyet ile yeni bir devlet kuruldu ve adına Türkiye Cumhuriyeti denildi.

100 yıl önce 29 ekimde Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

Cumhuriyet’imizin ilân belgesi şöyle idi:

-“Hâkimiyet, bilâ kayd ü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müsteniddir. Türkiye Devleti’nin şekl-i hükümeti Cumhuriyettir.” 29 Ekim 1923

Cumhuriyet bağımsız bir devletin içinde yaşamak demekti.

Cumhuriyet başka devletlere boyun eğmemek demekti.

Cumhuriyet halkın kendini yönetmesi demekti

Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olması demekti.

Bugün işte bu yeni rejim Cumhuriyet tam 100 yaşında ve birçok kazanımları, edinimleri ne yazık ki şu an karşıt hareket ve uygulamalar ile yitirilmekte…

Acaba egemenlik kayıtsız şartsız elimizde midir, bağımsız ve özgür bir devlet olabiliyor muyuz?

Sorup, sorgulayıp, üzerinde düşüneceğimiz, yanıt verip, gereğini yapmak zorunda olduğumuz sorular bunlardır!

O zamanlar ülkenin rotası modern ve batıya bakan olarak belirlenmiş gibiydi.

Bugün ise ülke doğu kökleri ile Avrupa özlemi arasında parçalanmış durumda gözüküyor.

Hızla arta n nüfusuna eklenen denetimsiz sığınmacı, mülteci kitleleri çok büyük endişe yaratmaktadır.

Halkın çok büyük kesimi geçim sıkıntısı, beslenme ve barınma zorlukları ile karşılaşmaktadır.

Enflasyon hızı dünya düzeyinde en üst sıralardadır.

Memur, işçi ve emekli kesimi, tarım ve hayvancılık ile uğraşanlar nüfusumuzun büyük bir oranı aylık ellerine geçen para ile geçinemez durumdadır.

Faizlerin oranının çok yükselmesi, TC Merkez bankasının bağımsız ve özgür olamaması, kara paranın istediği gibi girip-çıkması, çeteleşmenin, rüşvet ve soygunların önlenememesi, hukukun üstünlüğünün sağlanamamış olması bizim bugün cumhuriyetimizin 100. yılını coşkuyla kutlamamıza  gölge düşürüyor.

Çok karışık duygular içinde bulunuyoruz: Bir yanda çok sevinçliyiz ve bayram yapmak istiyoruz, öte yandan cumhuriyetin ve tüm kazanımlarının, devrimlerinin bugün elimizden kayıp gittiğini görerek üzülmekteyiz.

Evet, bu kargaşık, huzursuz ve mutsuz durumu, halkın bu ruh halini, güçsüzleşmesini isteyen global güçler ne yazık ki şu an başarılı olmuşlardır.

Türkiye zamanla nasıl değişti ve nereye gidiyor?

Şu anki iktidar güçleri 20 yıldır devletin başında ve ülke çok büyük ve çok yönlü sorunlarla uğraşıyor.

Bu iktidarın etkisi ve uygulamaları ile Türkiye neredeyse hiç olmadığı denli dönüştürüldü.

Yanlış bilgi ve bakış açılarıyla bilinçsiz halka bir Osmanlı özentisi ve beğenisi getirildi ve çağdaşlaşmaya, aydınlanma atılımlarına, devrimci girişimlere karşıt kitlelerin ve yapılanmaların oluşmalarına izin verildi.

Zamanla ne yazık ki, görülmüştür ki, “cumhuriyet ve devrimleri karşıtları” güçler hiç boş durmadan yurdun her bir yanında, adım, adım ve de başlangıçta gizlice ve çekinerek yapılanmalara girişmişler ve güçlenmişlerdir.

Dünyanın var olan güç odakları da yine bu karşı devrimci güçlere her zaman destek vermiş ve yönlendirmelerde bulunmuştur.

Cumhuriyet rejimi ile büyük bir öz güven kazanıp her türlü cumhuriyet devrimlerine inanıp, desteklemek ve geleceğe yönelik endişeler taşımadan yurda sahip çıkmayı, hukuka sahip çıkmayı ve dünyada örnek bir devlet olmayı hedeflemiştik.

Stratejik olarak, Türkiye’nin coğrafi konumu her zaman göze batmıştır ve de “yeni” kurulan Türk Devleti ilerleme ve kalkınma, demokratikleşme yolunda hızla ilerlemekte iken, bunu engelleyecek, durduracak gerici ve içten içe “ele geçirici” çalışmalar oluşmuştur.

Nedir bunlar, kimlerdir, diye sormak, araştırmak ve gerçekten tarihsel durumu kavrayabilmek ise her bir yurttaşın kendine düşen bir hak ve görevdir.

Araştırılıp, incelenmelidir, okumalı ve öğrenilmelidir.

Şu çok açıkça anlaşılmaktadır ki “kemalist, Atatürkçü, demokrat, çağdaş ve cumhuriyetçi” olması gereken ve “devleti ve cumhuriyeti” koruması gerekenler ne yazık ki ya kişisel çıkarlar peşine düşmüş, ya da durumun ciddiyetini kavrayamamış, her türlü iş birlikçilik ve hainlik ilişkileri içine girmiş olabilirler mi?

“Çağdaş, cumhuriyetçi, Atatürkçü, barışçı ve uygarlık yolunda, laik, demokratik”… diye adlandırılıp, sınıflandırılabilecek kuruluşlarda, siyasi partilerde, dernek ve örgütlerde geçmişte de, bugün de ne kadar çok üyeler bulunmakta idi ve yine bulunmaktadır…

Bunların her birinin gerçekten “cumhuriyet ve kazanımlarının savunucusu ve koruyucusu” olduğunu ve bu amaçlar, ilkeler doğrultusunda çalıştıklarını, çabaladıklarını söyleyebilir miyiz?

Yüz yıl sonra bu ülkenin her yanında, her kurum ve kuruluşunda, her bir okulunda, köy ve mahallesinde Cumhuriyetin 100. yılı sevinçle ve gururla büyük bir onur ile kutlanması gerekirdi.

Yüz yıl tarih içerisinde önemli bir zaman dilimidir.

Her devlet kendi yüz yılını gururla, sevinçle, her bir kesimi ile birlikte kutlamak ister, kutlar da..

Türkiye cumhuriyeti devleti çok daha önceden başlamak üzere bu yıl tüm zamanlı olarak yaygın ve örgün olarak sevinçle, saygı ve onurla yüzüncü yılımızı kutlamak zorunda idi.

Zorunda idi, derken olması gereken, olması beklenilen bu tür çalışmalar ve etkinlikler olmalı idi..

Son anda geçiştirmeli olarak yapılan gösteriler, toplantılar, yazılar, çizimler… inanın çok çok azdır.

Bizim var oluşumuz, “devleti kurma çabalarımız”, yoktan nerelere geldiğimiz, kazanımlarımız, ekonomik, endüstriyel, siyasi ve hukuksal, toplumsal başarılarımız, tarımda, öğretim ve eğitimde… elde ettiğimiz ilerlemeler hepimiz için birer başarı ve gurur verici büyük adımlar olmalıdır.

Gerek dinsel, gerekse de etnik görünümlerle kılıflandırılmış her türlü karşı girişim ve yapılanmalar devletin en önemli kurumlarında bile kendileri için yer kapmaya çalışmakta olmuşlardır.

Bizim yalnızca boş inançla, kulaktan edinilen söylencelerle değil okuyup, araştırarak, inceleyerek bu “devletin kuruluşunu ve kazanımlarını, büyük önder ve devlet adamı Gazi Mustafa Kemal’i, onun düşünce ve fikirlerini, söylevlerini, tek tek her bir atılımı ve yatırımları, ilerlemeleri, çağdaşlaşmayı ve aydınlanma hızımızı”… öğrenmek, bilmek ve gerçek bir “sağ duyulu” bilinçli yurttaş olmamız gerekmektedir.

Her bir sorun ortaya çıktığında, sıkıntıya düşüldüğünde Atatürk’ün kendi sözleri, verdiği açıklamalar, yanıtlar ve çözüm yolları, yaptıkları… karşımıza çıkacaktır.

Evet TÜRKİYE CUMHURİYETİ “devleti ve halkı” ile bir bütün olarak her şeyden önce, her şeyi ile Atatürk’ün düşünce ve hizmetlerine, görüşlerine ve attığı adımlara dayanan büyük başarılar toplamıdır.

Bu bayram bizim en büyük bayramımızdır.

YÜZÜNCÜ YIL bizim en büyük onurumuzdur.

Bu bayram her yerde her şeyden önce coşkuyla, sevinçle ve de cumhuriyetin kazanımlarını kavrayıp, sahiplenerek, marşlarımızla, tarihsel anlatımlarla, halk dansları ile, toplantı ve kaliteli konserler ile ciddiyetini ve güzelliğini asla yitirmeden kutlanmalıdır.

Türk milleti yaşadığı topraklarda “sömürgeci emperyalist güçler” tarafından tutsak duruma düşmesin, yurdumuz parçalanmasın diye Cumhuriyet’e sahip çıkmalıyız.

Bunu herkes anlamalı ve kavramalıdır; anlamayanlara ise anlatabilmek, kavratabilmek de yine önder ve aydın kitlelere, bilinçli yurt severlere düşen bir görevdir diye de düşünebiliriz.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK önderliğinde kurulan cumhuriyetimizin önemli kazanımlarını en kısa olarak şöyle sıralayabiliriz:

  1. Yaşama hakkı
  2. Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı
  3. Düşünce, toplantı ve gösteri özgürlüğü
  4. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı
  5. Herkesin eşit şartlarda eğitim hakkı
  6. Din ve vicdan özgürlüğü
  7. Özel yaşamın gizliliği
  8. Konut dokunulmazlığı
  9. Dilekçe hakkı
  10. Basın özgürlüğü
  11. Eğitim ve öğretimde yenilikler ve kurumlaşmalar.
  12. Bayındırlık alanında yapılan planlamalar ve yatırımlar.

Bugün 21. yüzyılın ortalarına geliyoruz ve artık “insan hakları” ve diğer “evrensel haklar” tüm devletlerce kabul görmekte ve önemsenmekte, uygulanmaktadır.

Türkiye geçen yüz yıl içerisinde devlet yapısında uyguladığı gelişmeler ve ilkesel doğrular ile bir cumhuriyet olarak kendisini kanıtlamıştır.

Son dönemlerdeki çok yönlü sorunlar ve yaşanılan sıkıntıların temel nedeni devletin kuruluşundaki temel ilkelerden ve ana hedeflerden uzaklaşılmasıdır.

Bunun en önemli yanı “çağdaş demokratik bir parlamenter hukuk devleti” olması konusunda yaşanılan değişikliklerdir.

“Güçler ayrımına” dayanan çoğulcu parlamenter yönetim biçimi kesinlikle çok önemlidir.

Hukukun herkes için tam ve eşit uygulanabilir olması ile “farklı uygulamalar, rüşvet, yolsuzluk, yasa dışılık, kayırmacılık, kara para aklama ve benzeri durumlar” önlenebilir, ortadan kaldırılabilir.

Bugün yüzüncü yıla gelindiğinde büyük bir ciddiyet ve istek ile “Atatürk devrimlerini, cumhuriyetin devlet ve millet olarak sağladığı kazançlar, edinimler, aydınlanma, çağdaşlaşma, yurttaşlık hakları”… gibi konular üzerinde durmalı ve düşünmeliyiz.

Eğer, uygun olmayan durumlar, bir gerileme, bir güvensizlik, eksiklik ve yolunda gitmeyenler… görülüyorsa bunların nedenini açıkça araştırmalı ve ortaya koymalıyız.

Evet, kişiler, siyasetçiler, partiler, kuruluşlar, kurumlar… çok önemlidir ve hizmet de vermektedirler; bunu kabul ettiğimiz kadar bunların tümünün de inceleniyor, eleştiriliyor olabilmesi gerekir.

Öte yandan artık herkes biliyor ki tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok büyük algı-zihin operasyonları uygulanmaktadır.

Son derece güçlü olan bir “tüketim toplumu” baskısı ve etkisi vardır.

İnsanların en küçük yaştan başlamak üzere tüm ilgi ve çekim alanının tüketime ve tüketim araçlarına odaklanması ve zihinsel anlamda ulusal kültürel değerlerin ve onların gücünün zayıflaması, yok edilmesi ve yerine kendilerince istenilen yeni bakış açılarının konmasıdır.

Bunu sistematik olarak uygulayan güçler ile medya, sosyal medya yüksek teknoloji, dijital çağ ile birlikte her yeri kapsamı altına alabilmektedir.

Gerçekten artık insanın erişebileceği verileri boyutu ve gücü, hızı son derece yüksek olmaktadır.

Bunu kişilere benimseten ve yaşam biçimi olarak yerleştiren “yeni sistem”in varlığı öyle etki yapmaktadır ki “ulusal düşünce, yurttaşlık, ulus devlet, ulusal tarih, evrensel kültürel ve ulusal değerler, alışkanlıklar, töre ve gelenekler” yerine özellikle “film-tv ve sosyal medya, basın, yayın aracılığı ile moda, müzik, giyim, dış görünüş, alış-veriş, gösteriş, beğenilme.. üzerine kurulmuş bir algı yeni bir dünya yaratmaya çalışılmaktadır.

Ana hedef yalnızca tüketime yöneltme olmadığı çok açıktır.

Buna rağmen bu görünenler ile birlikte ana amaçları “kendine, halkına, ulusuna, devletine, evrensel değerlere” sahip çıkabilecek, özgür irade sahibi bireyleri ele geçirebilmektir.

Gelecek yıllar için ana çatışma alanı bunlar olacaktır.

Öte yandan bölgesel olarak TÜRKİYE ve konumu her zaman o güçlerin “hedefi” olmuştur.

Bölgesel çatışmalara karışmadan ve ülkemize bulamasına izin vermeden barış ilkesine sahip çıkmalıyız.

Yüz yıl önce edindiğimiz, kazandığımız tüm varlıklarımıza tüm bu nedenlerden dolayı koruyup, sahip çıkmak zorundayız.

Bugün cumhuriyetin Yüzüncü Yılını bu duygu ve bakış açıları içinde anlamalı ve en ciddi, en içten yönleri ile kutlamalıyız.

Cumhuriyet bir “en büyük” kazanımdır ve bize “çağdaş demokrasiyi” sağlamaktadır.

Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki her türlü güncel sorunlara çözüm bulmak için de yine temel kuruluş ilkelerimizi, kuruluştaki gücümüzü, duruşumuzu kavramalı ve yine uygulamaya koymalıyız.

Herkes kendince Türkiye Cumhuriyeti devletine, birliğine ve ulusal gücüne sahip çıkarak cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamalıdır.

28 ekim 2023 cumartesi günü tüm Türkiye kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç ellerinde Türk bayrakları ile ve de büyük bir coşku, sevinç ve onur ile sokaklara dağıldı, okullarda, kurumlarda, şirketlerde “En Büyük Bayram Bu Bayram” kutlamaları yaptılar.

Çok sayıda büyük şirket cumhuriyeti anmak için film ve videolar hazırlayıp yayınladılar.

Televizyonlar bayram ve cumhuriyet konusunda konuşmalara, kutlamalar ve haberlere yer verdi

Birçok gazete bayram için özel yayınlar hazırladı, ekler verdi.

Bu 28 ekim bizlere, gelecek yıllara ve geleceğin 29 ekimlerine ışık olacaktır.

Türkiye ülkesi ile, halkı ve devleti ile hak ettiği yönetimlere kavuşacak ve dünya tarihinde güvenilen saygın yerine erişecektir.

Cumhuriyetimiz hepimize kutlu olsun!

Cumhuriyet bayramımız hepimize kutlu olsun.

CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI HEPİMİZE KUTLU OLSUN.

. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 29 EKİM 2023, Pazar.

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.