Ali Gültekin

Ali Gültekin

20 Haziran 2025 Cuma

    TÜRKİYE’DE SAHİLLERİN SÜZGÜN HALİ!

    TÜRKİYE’DE SAHİLLERİN SÜZGÜN HALİ!
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Son yıllarda Türkiye’de özellikle kıyı bölgelerinde yaşanan göç hareketleri, küçük sahil kasabaları ve köylerde önemli yapısal, sosyal ve çevresel değişimlere neden oluyor. Büyükşehirlerden sahil bölgelerine yönelen iç göçün, sahil şeridine yerleşmelerinin geleneksel mimari dokusu, sosyal, kültürel yapısı ve ekolojik dengesi bozuldu.

    . Kontrolsüz yerleşim ve plansız yapılaşmanın ortaya çıkardığı sonuçlar, yerel yönetimlerin yetersizliği ve mevcut imar politikalarının sürdürülemediği ortaya çıktı.

    1- Yağma Dönemi

    Türkiye, sahip olduğu geniş kıyı şeridi ve iklimsel çeşitlilik sayesinde, kırsal turizm ve ikinci konut yatırımları açısından 1980 sonrası  Özal dönemi teşvikleriyle kontrolsüz şekilde turizim hizmetleri vermek adına sahiller, çevre dokusu, ekoloji dikkate alınmadan yağmalandı.

     COVID-19 pandemisi sonrası artan dijitalleşme ve uzaktan çalışma imkanları, metropollerden kıyı bölgelerine yönelen yeni bir iç göç dalgasını tetiklemiştir. Bu süreç, uzun yıllardır homojen yapısını koruyan kıyı köy ve kasabalarında ciddi demografik, fiziksel ve kültürel dönüşümleri beraberinde getirdi.

    2. Geleneksel Doku ve Mimari Mirasın Kaybı

    Kıyı yerleşimlerinin çoğunda, yerel malzemelerle inşa edilmiş, düşük yoğunluklu, doğayla uyumlu yapılar geçmişte bölgenin kültürel kimliğini yansıtırken, günümüzde bu doku hızla bozulmaktadır. Yeni gelen nüfusun barınma ihtiyacını karşılamak amacıyla inşa edilen apartman tipi yapılar, bölgenin siluetini değiştirmekte ve tarihi yapı stoğunu tehdit etmektedir.

    3. Altyapı Sorunları ve Yerel Yönetimlerin Yetersizliği

    Sahil kasabaları ve köyler, ani nüfus artışına hazırlıksız yakalanmıştır. Yollar, su temini, kanalizasyon sistemleri ve atık yönetimi gibi temel altyapı hizmetleri bu büyümeyi karşılayacak kapasitede değildir. Yerel yönetimler, artan talep karşısında hem finansal hem de idari açıdan yetersiz kalmakta.

    4. Ekolojik Denge Üzerindeki Etkiler

    Kontrolsüz yapılaşmanın bir diğer sonucu ise doğal alanların tahribatıdır. Zeytinlikler, ormanlık alanlar ve kıyı ekosistemleri imara açılmakta; bu da biyo çeşitlilik kaybına, erozyona ve kıyı erozyonuna neden olmaktadır. Ayrıca, su kaynakları üzerindeki baskı artmakta ve atık yönetimindeki eksiklikler deniz kirliliğini artırmaktadır.

    5. Sosyo Kültürel Değişim ve Kimlik Erozyonu

    Yalnızca fiziksel değil, sosyo kültürel bir dönüşüm de söz konusudur. Yeni gelen nüfus ile yerel halk arasındaki etkileşim çoğu zaman sınırlı kalmakta; geleneksel yaşam biçimleri, topluluk içi dayanışma ve yerel üretim biçimleri zayıflamaktadır. Bu durum, kıyı kasabalarının “kimliksizleşmesi” ve özgün kültürel değerlerin kaybı riskini doğurmaktadır.

    6. Sonuç ve Öneriler

    Türkiye’nin kıyı bölgelerinde yaşanan bu dönüşüm, sürdürülebilirlik ilkeleriyle çelişmektedir. Kıyı yerleşimlerinin korunabilmesi için entegre kıyı alanları yönetimi anlayışı çerçevesinde aşağıdaki önlemler önerilmektedir:

    • Kıyı koruma ve planlama mevzuatının güncellenmesi, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi

    • Yerel mimariyi esas alan yapılaşma teşviklerinin geliştirilmesi

    • Yerel halkın karar alma süreçlerine katılımının sağlanması

    • Turizm ve göç kaynaklı nüfus baskısına karşı altyapı yatırımlarının artırılması

    • Doğal alanların imara açılmasının kesin şekilde engellenmesi

    Türkiye’nin kıyı bölgeleri, sadece ekonomik değerleriyle değil, sahip oldukları kültürel miras ve doğal zenginliklerle de korunmaya değerdir. Bu değerleri gelecek kuşaklara aktarabilmek, bugünün karar vericilerinin ve yaşayan insanlığın sorumluluğudur.

    Hadi hayırlısı…