“3 Aralık Dünya Engelliler Günü” vesilesi ile, bir kez daha kamuoyunu engelliler sorununa karşı daha duyarlı , daha anlayışlı olmaya davet ediyorum.
Başta engelliler olmak üzere, toplumun her kesiminde, her çeşit ayrımcılığa karşı olduğumu belirtiyor. Sorunların çözümü birbirimizi anlamaya çalışmaktan, daha hoşgörülü ve diyalog içersinde birbirimize karşı daha saygılı olmaktan geçer.
Unutmayalım’ki, sorunların çözümü herşeyden önce eğitimden geçer. „Eğitim Her Engeli Aşar“ düşüncesi ile hareket ederek, engellilere saygı ile, onlara yaşam sevinci kazandıralım. Biliyoruz’ki hayatı paylaşmak için engel yok, Engelleri ancak el ele, yürek yüreğe vererek beraberce aşabiliriz.
‘Unutmayalım’ ki hayatın bize neler getireceği, bizden neler götüreceği belli değildir. Gün gelir, sende, bende engelli duruma düşüp, yardıma muhtaç hale gelebiliriz. Hiçbirimizin yarınının ne olacağı, belli değildir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen rakamlara göre dünyada farklı engellere sahip, 500 milyon engelli vatandaş yaşıyor.. Bugün Türkiye`de 9 milyon, Almanya’da 12 milyona yakın engelli insan mevcuttur.
Yaşadığımız şehir Hamburg`ta ise 2 milyona yakın nüfusun yaklaşık 120 bini engelli durumdadır. Hamburg`taki Engellilerin yaklaşık %4`ünü Türk kökenli Engelliler oluşturmaktadır. Bu da yaklaşık olarak 5 bin Türk kökenli insana tekabül etmektedir. Bu rakamlar hiçte azımsanmayacak düzeydedir.
Amaç yardıma, ilgiye muhtaç engelli insanlarımızı kapanıp kaldıkları dört duvar arasından çıkarabilmek, önce ev halkı olmak üzere, onlara dış dünyanın havasını teneffüs etmelerini imkan sağlamaktır.
Bu noktada engelli çocuklarımızın ailelerine önemli sorumluluklar düşmektedir. Engelliler her yönüyle yaşadıkları toplumun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu bağlamda, engellileri toplumun diğer bireyleriyle eşit olanaklara kavuşturmak zorunluluktur.
Engelleri aşamayanlar,onları aşılmaz görenlerdir. Yüreğimizde insan sevgisini yardımlaşmayı ve dayanışmayı sürekli sıcak tutmalıyız. Dayanışma ve yardımlaşmada sayı ve nitelik o kadar önemli değildir. İnsanın yapabildiği ölçüde, insanlara güzellik sunabilmek için yaptığı her çalışma taktire ve onura layıktır.
Günümüzde yaşadığımız Koronavirüs korkusu ve paniği tüm dünyayı hızlı bir şekilde etkisi altına alıyor. Koronavirüsün yarattığı psikolojik korku da etkisini hızla arttırıyor. Küresel koronavirüs salgını bizi ölüm, sevdiklerimizi, işimizi, bizi yaşama bağlayan pek çok nedeni kaybetme endişesi ile yüz yüze getirdi. Koronavirüs salgınının insan psikolojisine etkileri kendisini toplumda hissettirmeye başladı. Virüs salgınının yol açtığı panik ve korku her geçen gün dalga dalga yayılıyor. Ölüm ve sevdiklerimizi kaybetme korkusu yaşıyoruz. Yaşanan bu durum paranoyaya dönüşürse eğer, insanlık zor bir sürecin içine doğru gider. Koronavirüs vakaları arttıkça toplumdaki korona endişesi ve paniği gün geçtikce daha da büyüyor.
Hiçbirimiz tam anlamıyla bundan sonra neler yaşanacağını bilmiyoruz. İnsanların bilinmeyenden duyduğu korku, yaşanan sürecin ne kadar devam edeceğinin bilinmemesi, kontrol edemediğimiz bir süreç yaşanıyor olması, insanlarda panik, endişe ve korkuya yol açıyor.
Peki, bu belirsizlik, bilinmeyenden duyulan korku ile baş etmenin bir yolu var mı?
İnsanlık olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Bilinmeyen bir durumdan duyulan korku anlaşılabilir insani bir korku. Fakat bunun paranoyaya dönüşmesine asla fırsat vermeyelim. Panik ve Tebdir birbirinin zıttıdır. Panik bağışıklık sistemimizi zayıflatır. Kesinlikle stres ve paniğin hayatımızı etkilemesine, yön vermesine izin vermeyelim. Paniğe ve korkuya asla teslim olmayalım!
Özellikle Günümüzde Engellileri, Yaşlıları ve Yardıma Muhtaçları Kendi Kaderlerinle Başbaşa Yanlız Bırakmayalım!
Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, hayat devam ediyor ve dünyanın sonu gelmedi. İnsanlığa yönelik bir virüs tehditi var. Ama bu tehditin bütünüyle bizim ruhumuzu, beynimizi, kalbimizi, vicdanımızı, insani değerlerimizi teslim almasına, yok etmesine asla izin vermeyelim. Duyulan korku, panik, endişe, depresyona meyilli olanlara, üzüntüye, kedere, içi kapanan insanlara zarar verebilir.
Bu günlerde evde aile bireyleriyle, engellilerimizle, yaşlılarımızla zamanımızı iyi değerlendirerek geçirelim. Bir anlamda mevcut krizi fırsata dönüştürerek, zaman darlığından ve günlük koşturmacanın içersinde ailemize, çocuklarımıza, engelli bireylerimize, ebeveynlerimize ayıramadığımız zamanı, bu fırsatta en iyi şekilde kullanıp değerlendirelim. Moralimizi yüksek tutup, umudu koruyup, yeşertmeliyiz. Geleceğe olan umut ve özlemlerimizi sürekli sıcak tutup, gözbebeğimiz gibi koruyup yaşatalım! Sevgiyi, dostluğu, paylaşımı, hoşgörüyü inatla savunmalıyız.
Unutmayalım engellilere saygı onlara yaşam sevinci verir, onların hayata bağlanmasına, tutunmasına katkı sağlar. Engellilere empati ile yaklaşmanız, her engelli insanımızın mutlu gülüşlerinde sizleride var edecektir.
Her zaman yanıbaşımızda olan, an gelip göremeyen, an gelip yürüyemeyen, tutamayan, an gelip ağlayıp, an gelip gülemeyen, hayalleri bile yasak olan, yürekleri sımsıcak olan engellileri unutmayalım!!!
Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için var oldukça hayat yaşanılası olacaktır…
Engelsiz ve özgür bir dünya için, duyarlı, paylaşımcı insan sayısının artması ve koronavirüssüz sağlık dolu güneşli günlerde buluşma dileğiyle sevgi ve saygılar.
ALMANYA
2 saat önceDÜNYA
2 saat önceAVRUPA
3 saat önceGÜNCEL
4 saat önceALMANYA
5 saat önceDÜNYA
5 saat önceALMANYA
7 saat önce