ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE: “GAFİLMİYİZ? CAHİLMİYİZ?”

ABONE OL
19:56 - 23/11/2020 19:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İzmir’de yakalandım depreme…

“Şimdi geçer, az sürer, kuvveti düşüktür” diye kendi kendimizi teselli etmeye çalışırken; kırılan camların, dökülen eşyaların, çığlık çığlığa karışan insan sesleri durumun hiçte umduğumuz gibi basit ve geçici olmadığını fark ettirdi.

Depremin yedi ve yedi üstümü olup-olmadığı tartışıla dursun, ölü sayısı yüzün üzerine çıkıverdi. Örnek bir çalışma ve dayanışma gösteren kurtarma ekipleri “Biz bu günler için varız” dercesine enkaz altında, hayatta kalanları kurtarmada adeta birbirleri ile yarıştılar.

Bu cansiperane çalışan arkadaşlarımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Bir Can’ı bile yaşama iade etmek ne kadar büyük bir başarıdır, bu çalışmalarda olayları bire-bir yaşamayan bilemez…

Uzak-yakın bütün semtlerde depremin etkisi ile pek çok binada çatlaklar oluştu. Her zamanki cehaletimiz yine ortaya çıktı. İmar hataları, imalat hatalarına karıştı. Deprem konusunda gaflet içinde olduğumuz yine gündeme geldi.

Kısacası Güzel İzmir’e nazar değdi. Deprem sonrası şehirden ayrılırken acı, acı bir tahliye planı bile bulunmadığını düşündüm. Kızılay her zamanki hızlı davranışını gösterememiş, neyse ki Afad, Akut ve yerel belediyeler yardıma koşmakta geç kalmadılar. Reklamdan öteye örnek bir dayanışma sergilediler.

Deprem bölgesine gitmek isteyenlere izin verilmemesi büyük bir yığılmayı önledi. Sadece haberleşme aksadığı için yakınlarının durumunu öğrenmek isteyenler ne yapacaklarını bilemediler.

***

Ve bir kere daha eğitimin, öğretmenin, konu ile ilgili eğitimcilerin önemi ortaya çıktı.  Eskiden demek sözlerimizin başına o kadar yerleşti ki yazarken de söylerken de alıştık artık. Sistemlerin ve kurumların birbirine karıştırılmadığı günlerde sivil savunma genel müdürlüğü merkez ve illerdeki teşkilatları ile sadece savaş olasılığına karşı değil, deprem-yangın-sel felaketi gibi durumlarda ne yapılacağına dair kurslar düzenler, fabrika, okul ve devlet kurumlarında sivil savunma sekreterlikleri, sivil savunma ekipleri oluştururlardı.

Bunların en önemli ayağı şüphesiz her kademeden okullar ve öğretmenlerdi. Deprem olurken çocukları sınıfta kaderi ile baş başa bırakıp kaçanlar yerine, o anda ne yapılması gerektiğini büyük bir soğuk kanlılık ile haykıranlar genellikle bu kurslardan geçmiş olanlardı. Çünkü onlar, okullarında öğrencilerine defalarca bu işin tatbikatını yaptırır, yangın, deprem ve sel gibi büyük felaketlerde nasıl davranacaklarını anlatırlardı.

Maalesef ülkemizde kitap yazanların isimlerini ön sayfada belirtmeleri isteniyor da binayı çizen, yapan ve izin verenlerin adı, binanın yapım tarihi kapı girişlerinde belirtilmiyor.  Oysa Osmanlıda bile bu zorunlu iken, günümüzde reklama girer bahanesi ile saklamak adet olmuş.

***

Yine bir öğretmenler gününü kutluyoruz.

Dışarıda pandemi, içeride deprem korkusu, küçücük ekranlarda derse katılma, ders anlatma mücadelesi sürüyor. Aradan aylar geçmesine rağmen uzaktan eğitimin kuralları yerleşememiş, zamanında bu konuda çalışmalar yürütenlerin önerilerinin dikkate alınmamış olduğunu ibret ve hayretle görüyoruz.

Unutulan veya unutturulan bir öğretmenler gününde daha eğitim sorunlarının gelecekte başımıza ne işler açtığının canlı örneğini görüyor ve artık bitmek üzere olan kişisel yaşamlarımızın sonunda bile ilk günkü sorunlarla karşı-karşıya olduğumuzu izlemekten başka bir şey yapamamanın acısını duyumsuyoruz.

Köy enstitülerinin ve sonrasında köy okullarının kapatılması ile başlayan hatalar zincirine her geçen gün bir yenisi eklenmeye devam ediyor.

Çok az da olsa, bakımsız ve çorak topraklarda yeşermeyi başaran çocuklar, sessiz sedasız ilgisizlik çölünü aşmaya, inandıkları yolda bütün güçlüklere ve üzüntülere rağmen kendilerini yetiştirerek içimize umut serpiyorlar.

Geleceğin mimarı olacak bu genç insanlar umarız kısır siyaset çekişmelerinde, çıkar odaklı paylaşımlarda kurda kuşa yem olmadan ülkeyi Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş medeniyet seviyesine taşımayı düstur edinirler de hastanelerde para almadan ameliyat yapmayan doktorlar, baştan savma çizimler yapan mimarlar, demir ve çimentodan çalarak kısa ömürlü binalar yapan inşaat mühendisleri yetiştirilmemiş olur.

İnşallah bizden sonraki nesil, doğrunun yanlışı götürmesi için uğraşmak yerine, yanlışın kapıdan giremediği günler için umudunu kaybetmeyen bir nesil olurlar.

Kalın sağlıcakla…

Taner Tümerdirim

[email protected]

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.