Dünyanın her yanında insanlar; hangi sosyal sınıftan, etnik kökenden, inançtan, renkten, kültürden, düşünceden, duygudan olursa olsun küçük de olsa bir mutluluk anını yaşamak için uğraşır. Sınırlı bir yaşamda sonsuz mutluluğa ulaşmak ise kişinin asıl amacı, ülküsü. Onu aramak, ona ulaşmak, mutluluğu kesintisiz yaşamak için insanoğlunu, yaşam boyu çaba gösterir.
Mutluluğun göreceli bir kavram olduğunu söyleyelim. Kişiden kişiye değişir. Herkesin mutluluk anlayışı aynı değil. Bu arada mutluluk anlayışının toplumsal dönemlere göre değiştiğini de belirtelim. Buna karşın, insanlar, her koşulda mutlu olmasını bilmeli. İletişim organlarının gelişmesiyle egemen sınıfların halka dayattığı mutluluk anlayışları, biçimleri de var. Bu, insanları kalıba dökmekten başka bir şey değil.
Çoğu kişi, mutluluğu kayıp bir nesne gibi arar her yerde. Onun nazlı bir sevgili gibi insanlardan kaçtığını düşünür. O kaçtıkça da insan onu kovalar yakalamak için. “Kaçan, kovalanır.” örneğinde olduğu gibi kaçan mutluluğun peşinden koşuş, yaşam boyu sürer. Koşmak, amaca ulaşmanın düşüyle dolu olduğundan her adımda ona ulaşma olasılığın güçlenir. Böyle olunca onun peşinden koşmak bile kişiyi mutlu eder. Mutluluğa ulaşma olasılığının bile insanı mutlu ettiği bir tılsımdır, içildiğinde yeni bir yaşamın başlayacağı umudunu yeşertecek iksirdir o.
İnsanların çoğu için mutluluk, Kaf Dağı’nın ardında. O, bazıları için ulaşılmaz, duyumsanmaz, yaşanılmaz bir şey. Kimileri, Kaf Dağı’nın ardına gidecek dermanı dizlerinde, yüreğinde bulamaz. Bu nedenle mutluluktan vazgeçer kolayca. Yaşamın kendine dayattığı olumsuz koşulları kolayca kabullenir. Onun peşinden koşmayı, amaçsızlık ve boşuna bir çaba gibi görür. Olumsuzlukları, yaşadığı kötü durumları kendi yazgısı olarak benimseyip içselleştirir. Bunun için de mutlu olma savaşımından uzak durur. Bu kişiler, kendi mutsuzluğunu çevresine de yayar. Çevresindekilerin kendisi gibi mutsuz olmasından içten içe bir sevinç de duyabilir. Mutsuzluğu, bir salgın durumundaki sayrılığın virüsü gibi yayarlar topluma. Bu da toplumsal mutsuzluğu, öğrenilmiş bir umutsuzluğa dönüştürür.
Mutsuzluk, kişinin ve toplumun içgücünü giderek yok eder. Bu da toplumsal dayanışmayı, yardımlaşmayı olumsuz yönde etkiler. İçgücü yokluğu büyük bir bıkkınlığın, yaşamdan kopuşun başlangıcı. Böylece yaptığı işten zevk almayan, onu mutlu edecek onlarca nedeni görmezden gelen, mutluluğun bir soluk kadar kendine yakın olduğunun farkında bile olmaz.
Bazı kişiler, mutsuzluğunu; yaşadığı yere, koşullara ve yakın çevresindeki insanlara bağlar. Mutsuzluğunun nedenini, kendi dışındaki varlıklar ya da yaşatılara bağlamak bir kaçıştır aslında. Kimileri de mutlu olmak için bir tansığa bel bağlar. Bu tür kişiler, kendilerini kendi yaşamlarının öznesi, belirleyicisi, düzenleyicisi olduğunun farkında değildir. Kendini yaşamının öznesi değil de nesnesi olarak gören kişiler; mevsimin rengine, yelin yönüne doğru sürekli savrulur ve çevresindeki öznelerin eylemlerine göre kendine yer ve yön arar.
Mutluluk, kişinin içindedir. Onu, başka yerlerde aramak boşuna bir çaba. Sen, kendinle barışık olacaksın öncelikle. Mutluluğu kendi içinde, yaşamında, içinde bulunduğun koşullarda arayacaksın. O, aslında en yakınında. Yeter ki onu bulmasını bil. Kimi zaman yaşamımızda görmezden geldiğimiz öyle küçük şeyler vardır ki, bize olağanüstü mutluluk yaşatır. O küçük şeyler, bizim ayaklarımızı yerden kesmeye, bizi mutluluktan ve sevinçten havalara uçurmaya yeter de artar bile.
Aslında insanın yaşaması, en büyük mutluluk. Bir de üstüne sağlık, erinç ve başarı eklenince katmerli bir mutluluk yaşar kişi. Sağlık, erinç ve başarının kaynağı; kişinin içindeki mutluluk. O, yüreğimizde sakladığımız büyük bir hazine. Onu fark ettiğimizde yaşamımız bambaşka olur. Bunun için de insan içindeki olumsuzlukları, kötümserliği, karamsarlığı, özgüvensizliği, içgüçsüzlüğü yok etmeli. Kişinin yüreği, olumsuz olan her şeye kapalı olmalı. Mutluluğu uzaklarda değil, kendinde aramalı insan. İçindeki mutluluğu keşfedince kişi, bu mutluluk dalga dalga yayılacaktır her yana. Önemli olan kendini, içindeki hazineyi keşfetmekte.
Mutluluk, özgürlüktür. Algılardan, dayatmalardan kurtularak kendi içindeki cevheri keşfederek mutlu olur insan.
Zor sanılan mutlu olmak, aslında ne denli kolay değil mi?
Adil Hacıömeroğlu
ALMANYA
53 dakika önceALMANYA
59 dakika önceALMANYA
1 saat önceALMANYA
1 saat önceALMANYA
17 saat önceALMANYA
20 saat önceALMANYA
21 saat önce