Avukat Zeynep Gülşen: Hak Gasplarını, ayrımcılığı ve işsizliği önlemenin yolu örgütlenmektir

Avukat Zeynep Gülşen: Hak Gasplarını, ayrımcılığı ve işsizliği önlemenin yolu örgütlenmektir

ABONE OL
01:41 - 11/03/2019 01:41
Avukat Zeynep Gülşen: Hak Gasplarını, ayrımcılığı ve işsizliği önlemenin yolu örgütlenmektir
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Krizin kadın istihdamına etkisi ve işyerinde kadınların karşılaştıkları zorluklarla ilgili İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu’nun başlattığı röportaj serisinin üçünü konuğu avukat Zeynep Gülşen. Gülşen, emekçilerin uğramış olduğu hak gaspları, kadın emekçilerin uğramış oldukları ayrımcılık ve cinsel taciz ile mücadele yöntemlerini anlattı.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü dolayısıyla, İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu, Türkiye’de krizin kadın istihdamına etkisi, kadınların iş yaşamında karşılaştırdıkları zorluklar, işyerinde mobbing, cinsel taciz ve şiddeti değerlendiren üç gün sürecek bir röportaj serisi başlattı.

İlki röportaj iki gün önce kurulun yürütme kurulu başkanı Avukat Özge Demir ile kadın işsizliğine dair gerçekleşmişti. İkinci röportaj ise kurulun yedek genel sekreteri Avukat Pelin Pınar Kaya ile mobing ve mücadele yöntemleriyle ilgiliydi. Üçüncü konuğumuz Kurul üyesi avukat Zeynep Gülşen.

Gülşen ile emekçilerin uğramış olduğu hak gaspları, kadın emekçilerin uğramış oldukları ayrımcılık ve cinsel taciz ile mücadele yöntemleri ve emekçilerin örgütlenmesi üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.

Kriz dönemlerinde işçiler açısından sıkça hak gasplarının yaşanıyor olması herkesin malumu. Bir kadın işçi avukat olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle sizin de belirttiğiniz gibi kriz dönemleri bu açıdan özel dönemler. Normal dönemlerde de herhangi bir işyerinde, patronlar daha fazla kazanmak istedikçe siz daha fazla hak kaybına uğruyorsunuz, bu düzenin doğası bu. Ancak kriz dönemleri, patronlar ve işçiler açısından tüm sınıf çıkarlarının keskinleştiği bir dönem. Bir tarafta krizden, sermayesini artırarak ya da bir şekilde koruyarak çıkış yolu arayan patronlar varken diğer tarafta birçok hak gaspına dahi “bari işimizden olmayalım” diyerek sessiz kalmasına rağmen işten çıkarılan işçiler var.

Bu hak gasplarını biraz açabilir misiniz?

Anayasa’yla da güvence altına alınmış olan çalışma hakkı, sendika hakkı, sosyal sigorta hakkı, özel olarak alacak hakları başlıca işçi haklarından. Son 1 yılda yaklaşık 700 bin kişi daha kriz nedeniyle işten çıkarıldı ya da çıkmak zorunda bırakıldı. Çalışma hakkı dediğimiz yasal güvencenin en açık ihlallerinden birisi bu. Kriz bahane edilerek kayıt dışı çalışmanın da önü açılmış durumda. İş ve 5510 Sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu başta olmak üzere birçok mevzuatta düzenlenmiş olan sosyal haklarınız sağlanmıyor, sağlanması için dahi uzun süreler beklemeniz ya da yasal yollara başvurarak hakkınızı aramanız gerekiyor.

Özel olarak kadın işçiler ne gibi hak gasplarıyla karşılaşıyorlar?

Öncelikle Türkiye’de kadın işçilerin iş gücüne katılım oranının oldukça düşük olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Hal böyleyken, işgücüne katılan kadınların da türlü zorluklarla çalıştığını anlayabiliriz. Bugün en çok karşılaştığımız problem, kadınların “eve ek gelir getiren” işçiler olarak algılanması sebebiyle ucuz çalıştırılması ve bunun yanında kayıt dışı çalıştırılması. Bu konuyla ilgili gerek TÜİK’in gerekse bazı sendikaların araştırmaları mevcut. İncelediğinizde, bu kriz döneminde rakamların korkunç düzeylere ulaştığını göreceksiniz.

Sıkça karşılaştığımız bir diğer hak gaspı “ayrımcılık yasağı”nın ihlali. Anayasa’ya dahi baktığınızda cinsiyet ayrımı yapılmaksızın herkesin kanun önünde eşit olduğunu görürsünüz. Ancak işe alımlarda başlayan bu ayrımcılık çalışırken kendini başka şekillerde üretmeye devam ediyor. Avukatlık mesleğinde de bu durum böyle. Örneğin, stajyer ya da işçi avukat alımlarında, erkeklerin daha rahat icra işlerini halledebildiği, daha “girişken” olduğu gibi sebepler öne sürülerek kadınların çalışmasının önüne geçiliyor. Birçok arkadaşımız yaptığı iş görüşmelerinde, patron avukatlar tarafından kadınların regl olması sebebiyle iş temposunu azalttığı yönünde ifadelerine şahit oldular. Gerek işe alımlarda gerekse iş görürken bu gibi durumlarla karşılaşan kadınların derhal yasal yollara başvurmaları gerekir. Ayrımcılık ispat edildiği takdirde dört aya kadar ücret tutarında ayrımcılık tazminatı ve diğer yoksun bırakılan haklar alınabilir.

Kadın işçilerin işgücüne katılımını sağlamak ve devam ettirmek için yapılan düzenlemeler var mı?

Evet, var. Örneğin İş Kanunu’nda gebe veya emziren kadınların gece vardiyasında çalıştırılması yasaklanmıştır. Bunun dışında genel olarak işçi kadınların gece vardiyasında çalıştırılması da sınırlandırılmıştır. Sağlık, turizm ve özel güvenlik sektörleri hariç olmak üzere işyerlerinde kadınlar için 7,5 saat sınırı bulunmaktadır. Hatta istisna tutulan sektörlerde de 2015 yılına kadar bu sınır mevcuttu ancak bu sektörlerde kadın istihdamının görece yüksek olması sebebiyle bu sınırlama torba yasayla kaldırıldı. Kanun gerekçesinde de aynen şöyle bir ifade vardı: “sektörün ihtiyaçları doğrultusunda”. Tabi bu gece çalışması için kadın işçinin yazılı izninin alınması yasal bir zorunluluk. Ancak özellikle kriz döneminde, ilk sorunuza verdiğim cevapta belirttiğim gibi çoğu kadın işçi işinden olmamak için rıza göstermek zorunda kalıyor.

Kadın işçilerin evlilik söz konusu olduğunda da kimi hakları bulunuyor. Evlendikten sonra 3 günlük evlilik izniyle beraber işçi evlendikten sonra 1 yıl içinde kendi arzusuyla işten ayrılabilmekte ve kıdem tazminatına hak kazanmaktadır. Tabi bu düzenlemenin kadınların işgücüne dahil olabilmesi için değerlendirilmesi gerekirken, maalesef bugün kadının evine çekilerek sadece “ev işleri” ile meşgul olması ve toplumsal olarak dışlanmasıyla sonuç buluyor.

Özellikle hamilelikle ilgili fazlaca düzenleme mevcut.  Doğum sonrası işe başlayan kadınların çocukları 1 yaşına gelene kadar günde toplam 1,5 saat ücretli süt izni hakkı vardır. Bu süreleri hangi saatler arasında kullanacağı patron değil kadın işçi tarafından belirlenir ve işveren buna karşı çıkamaz. Bununla birlikte doğum sonrası ücretli izin hakkının bitiminden itibaren kadın işçiye isterse, birinci doğumda 60 gün, ikinci doğumda 120 gün sonraki doğumlarda 180 gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çoğul doğumlarda 30’ar gün eklenir, çocuğun engelli doğması halinde bu süre 360 gün olarak uygulanır.

Çocukla ilgili bu haklar sadece kadınlara mı veriliyor? Erkek işçiler için bu anlamda bir yasal düzenleme yok mu?

Aslında var. Mesela çocuk ilköğretim çağına gelene kadar anne veya baba kısmi süreli çalışma talebinde bulunabilir. Fakat gerek toplumsal cinsiyet rolleri açısından gerekse patronların tercihi açısından bu haklar genellikle kadınlara kullandırılıyor. Bu süreçte kadın işçiler hem işyerindeki çalışmasını sürdürmeye hem de çocuğunun bakımını üstlenmeye itiliyor. Veyahut çoğu örnekte olduğu gibi işinden ayrılmak zorunda bırakılıyor. Veriler de bunu gösteriyor, kısmi süreli çalışma hakkını kullanan erkek sayısı yok denecek kadar az.

Taciz, cinsel veya fiziksel şiddet kadınlar açısından bir işyeri gerçekliği haline dönüşmüş durumda. Bu konuda işçi kadınlara ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz?

Fiziksel veya cinsel şiddete uğranıldığı takdirde ilk olarak duruma göre sağlık veya darp raporu alınmalıdır. Rapor alınması hukuki süreç açısından önem arz ediyor. Bu gibi durumlarda gerek yetkili mercilere, gerek sendikaya ya da meslek odasına başvuruda bulunulmalı ve yapılan şiddete, tacize karşı sessiz kalınmamalıdır. Tabi taciz ya da cinsel şiddet çoğu zaman kanıtlanabilirlikten oldukça uzak olabiliyor. Özellikle kadınlar işçiler açısından bu durum dile getirilmesi sakıncalı olarak algılanıyor ya da elde edeceği sonuca dair umutsuzluk baş gösteriyor. Bu gibi durumlarda örgütlü hareket edilmesi, yalnızca bir hukuki desteğin değil hep birlikte bir hak arayışının sağlanması gerekiyor. Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu olarak meslektaşlarımızın bu gibi hak kayıplarında bir araya gelerek, sesimizi daha etki uyandırıcı bir şekilde duyurarak sonuç alabildik. Bu açıdan örgütlü olmanın, birlikte mücadele etmenin kesinlikle en etkili hak arama yolu olduğunu düşünüyorum. Bu röportaj yapılmadan bir gün önce haberini aldık Flormar’da direnen kadın işçilerin. Neredeyse 300 gündür başta sendikal hakları olmak üzere birçok hakları için direndiler ve kazandılar. Bir araya gelmeselerdi, omuz omuza verip her gün o fabrikanın önünde yaz kış eylem yapmasalardı, eminim patronları hiçbir yasal haklarını vermeksizin işten çıkarabilirdi.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

8 Mart dolayısıyla tüm emekçi kadınlar için aydınlık ve mücadele dolu bir yıl olmasını diliyorum. Çünkü bizler de işçi avukatlar olarak mücadele ettikçe öğreniyoruz. Her ne kadar hepimiz birer hukukçu kimliğine sahip olsak da maalesef avukatların hak arama mücadelesi açısından karnesi oldukça zayıf. Ben terzilerin de kendi söküğünü dikmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda emeğini çok düşük ücretlere patron avukatlara satan ve ücretleri düşük ödenen, sigortası asgari ücret üzerinden yatırılan, sosyal hakları sağlanmayan, yoğun iş temposuyla çalışıp devamlı fazla mesai yapan, türlü gerekçelerle işten çıkarılan işçi avukatların kendileri için de hak arama mücadelesine girişmesi gerektiğini düşünüyorum. Buradan da sizin aracılığınızla bir davette bulunayım. İstanbul Barosu bünyesinde Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu olarak düzenli olarak toplantılar yapıyoruz. Sorunlarımızı tartışıp karşılaştığımız örneklerle nasıl mücadele etmemiz gerektiğine dair kafa yorup çözüm bulmaya çalışıyoruz. Tüm işçi avukatları bu toplantılara katılmaya, toplantı yer ve saatleri için kurulumuzun sosyal medya hesaplarını takip etmeye ya da bizimle iletişime geçmeye çağırıyorum.

soL haber portalı tarafından geçilen tüm haberlerde ha-ber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. Haberler web sayfamızda otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.

Inal

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.