Almanya´da en gözde meslek İtfaiyecidir

Almanya´da en gözde meslek İtfaiyecidir

ABONE OL
00:31 - 11/07/2020 00:31
Almanya´da en gözde meslek İtfaiyecidir
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Mehmet Tanlı Avukat Nurgül Tosun ile Röportaj yaptı. Avukat Nurgül Tosun, “Almanya´da en gözde meslek İtfaiyecidir” dedi.

 Nurgül Hanım bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?  Örneğin kaç yıldır Almanya ‘da yaşıyorsunuz, nerelisiniz, Hukuk eğitiminizi nerede tamamladınız? Almanya‚da Türk kökenli bir Avukat olmak nasıl bir duygu? Avukat olmak için neler yapmak gerekiyor?

NT Merhaba, adım Nurgül Tosun, doğduktan altı ay sonra Almanya´ya gelmişim. Annem Babam aslen Çorumlu.

Hukuk eğitimimi Münster Üniversitesinde 2003 senesinde tamamladım. Sonrasında iki yıl staj yapıp 2006 senesinde ikinci devlet sınavını da verip Diplomamı aldıktan sonra 2007 yılında avukatlık yapmaya başladım. Bu sene itibarı ile 13 senedir serbest avukat olarak çalışıyorum. Bochum kentinde „Rechtsanwaltskanzlei Tosun “isminde kendi Avukatlık ofisim var, Dortmund kentinde de „Tunal Rechtsanwaltsgesellschaft “isminde vergi Hukuku alanında çalıştığım bir ofisim var.

Almanya´da avukat olabilmek için liseyi bitirip üniversiteden üniversiteye değişen bir not ortalamasıyla (Numerus Clausus – NC) bir Hukuk Fakültesine kayıt olunması şart. Bu ortalama dediğim gibi her üniversitede farklı. 1,6´dan başlıyor. Fakat eğer yanlış hatırlamıyorsam Bayreuth Üniversitesi bu ortalama olmadan da kayıt yapıyor.

Daha sonra yaklaşık 10 sömestr süren üniversite eğitimi birinci devlet sınavıyla son buluyor. Bunun akabinde isteyen bir doktora tezi hazırlayıp akademik kariyer başlayabiliyor, çoğunluk ama avukatlık stajı yaptıktan sonra ikinci devlet sınavına giriyor. Bunu da kazandıktan sonra Baro ´ya avukatlık kaydı yapılıyor. Kısaca avukat olmanın yolu bu.

Avukatlık Almanya‚da gözde meslekler arasında kaçıncı sıradadır?

NT 2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre Almanya´da en gözde meslek İtfaiyecidir. Peşinde Doktor, Hasta ve Yaşlılar Bakıcısı, Polis, Eğitmen ve Hâkim geliyor. Avukatlık mesleği bu sıralamada 13.üncü sırada yer alıyor.

 Son yıllarda birçok göçmen ailenin çocuğu Hukuk okuyor. Bu insanlar göçmenlikten ya da Ayrımcılıktan kaynaklanan nedenlerle Eğitim sonrası iş bulmada zorlanıyorlar mı yoksa hepsi kendi Avukatlık Bürosunu mu açıyorlar? Bu gençlerimiz arasında sadece Avukat değil Savcılar, Hakimlerde var mıdır?

 NT Avukatlık kaydını yapan çoğunlukla ya kendi ofisini açıyor ya da var olan Ofislerde çalışmaya başlıyor. Türkiye kökenli avukatların çoğu bu yola baş vuruyor. Ama son zamanlarda hâkim ve savcılar arasında da Türkiye kökenli insanlara rastlanabiliyor. Hatta Kuzey Ren Westfalya Eyaletinde bir Türkiye kökenli Noter bile var. Çoğu hukukçular da avukatlık değil kurumların ya devlet dairelerinin Hukuk bölümlerinde çalışıyor.

 Türkiye’de hukuk ve adalet sistemi nereye gidiyor?

 NT Türkiye ‘de hukuk sistemi her zaman ve tamamen siyasi iktidarın emrinde bir araçtır aslında. Güncel anlamda hükümette bulunan siyasi güçlerin politika ve kadroları da hukuk kurumlarının ne yapacağını belirleye gelmiştir. Kimi zaman göstermelik haklar tanınır gibi yapılsa da bugün hiçbir temel insan hakkının güvencesi yoktur Türkiye ‘de. Basın açıklaması yaptığı için tutuklanan insanların, mesleki faaliyetlerinden olayı sorgulanıp-yargılanan ve hapsedilen avukatların olduğu bir ülke haline gelmiştir artık Türkiye. Yayınladığı haberler yüzünden tutuklanan gazetecilerin en fazla olduğu ülkelerin başında da Türkiye vardır. Ama örneğin, hükümete karşı olan muhalifleri öldürmeye yönelik hazırlıkları olduğunu söyleyen, açık katliam çağrıları yapan yandaş gazeteciler ise tutuklanmak bir yana soruşturmaya bile uğramazlar. Sadece sosyal medya kanallarında dile getirdikleri eleştirilerden dolayı, abartı gelebilir ama binlerce kişi tutuklu Türkiye de. Özetle; Türkiye ‘de hukuk ve adalet mekanizması her geçen gün yeni adaletsizlikler yaratıyor. Öyle ki, en üst hukuk kurumu olan Anayasa Mahkemesi Başkanı bile yaratılan bu hukuksuzluğun yaratacağı toplumsal tepkiden korkmuş olacak ki, hükümeti uyarmak zorunda kaldı. Kendilerine yapılan başvuruların yüzde 52‘si oranında adil yargılama hakkının ihlal edildiğine karar verdiklerini ifade etti. Ve Türkiye‘de tutuklu 2 avukat, Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal 181 ve 150 gündür adil yargılanma talebiyle ölüm orucundalar.

 Barışçıl gösteri yapma hakkı neden gasp ediliyor, Barışçıl eylem bir hak değil midir?

NT Barışçıl gösteri hakkı, yani düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ve hatta örgütlenme özgürlüğü en temel insani hakların başında geliyor olmasına rağmen, zaten ancak mücadele edilerek kazanılan ve sınırlı olarak kullanılabilen bir haktı zaten Türkiye ‘de. Ama son yıllarda bu hak tamamen ihlal edilmiş durumda. Örneğin daha yeni (30.06.2020 tarihinde) ölüm orucunda olan yeğeni Avukat Ebru Tİmtik için, cumhurbaşkanlığı köşkü önünde sadece elinde bir fotoğrafla basın açıklaması yapmak isteyen Sultan Kaya „örgüt üyesi olmak “gerekçesiyle tutuklandı. Bir teyze, ölüm orucundaki yeğeni ölmesin diye onun sesini duyurmak için sadece basın açıklaması yaptı diye tutuklu bugün. Bu durum aslında Türkiye ‘deki insan haklarının geldiği durumu da gözler önüne seriyor. Ya da yıllardır her hafta Cumartesi günleri Galatasaray Lisesinin önünde basın açıklaması yapan, yakınları gözaltında kaybedilen ailelerin eylemlerine bugün izin verilmiyor olması bu konudaki keyfiyetin başka bir güncel örneği örneğin. Ve bugünlerde çıkarılmak istenen avukatlık kanununa ve yandaş baro yaratabilmek için çoklu baro sistemini öngören yasa tasarısına karşı eleştiri ve basın açıklaması hakkını kullanmak isteyen avukatlar bile polisler tarafından darp edildiler mesela.

Biliyorsunuz bu yüzden genç iki Avukat Açlık grevindeler, keza Türkiye’nin farklı Barolarının da destek verdiği yürüyüşlere binlerce Hukukçu katıldı

NT Türkiye ‘de siyasal iktidarın baskıları gittikçe artıyor. Çünkü iktidarda olmalarından kaynaklanan ve yasalarla kendilerine tanınan yetkilerini kendi ailelerinin ve çıkar çevrelerinin çıkarları için, çokça aşarak hatta bazen hiçe sayarak yıllardır ülkeyi yönetiyorlar. Kendilerini destekleyen kesim gittikçe zenginleşirken halk gittikçe yoksullaşıyor. İnsanlar ödeyemedikleri borçların bunalımlarıyla intihar eder duruma geldiler Türkiye ‘de. Bu gerçeklerin dile getirilmesinin çıkarlarını zedeleyeceğini düşündükleri için de kendilerine muhalif hiçbir gücün-sesin olmasını istemiyorlar. Bundan dolayı sendikaların grevleri yasaklanıyor, muhalif milletvekillerin vekillikleri yasada yazmadığı şekillerde ellerinden alınıyor, gazeteciler hükümeti eleştirdikleri için tutuklanabiliyor. Ve avukatlar, yürüttükleri avukatlık tarzı siyasal iktidarın hoşuna gitmediği için yıllardır tutuklular. Şimdi de avukatların örgütlü olduğu baroların hükümeti desteklemiyor oluşundan dolayı, kendini destekleyen barolar kurabileceği bir yasal durumu getirmeye çalışıyorlar. Türkiye ‘de en temel hiçbir hakkın güvende olmadığı bu ortamda, savunma hakkının, adil yargılanma hakkının ortadan kaldırılmasına karşı Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal kendi yargılamalarında en basit usuli hukuk kurallarına bile riayet edilmemesi karşısında ölüm orucu yapıyorlar. 1 Temmuz itibariyle Aytaç 150 gündür, Ebru 181 gündür ölüm orucundalar.

 Türkiye’de Siyasetin Hukuk sistemine müdahalesi iddiaları her zaman gündemde kalmıştır. Böyle bir şey Almanya ‘da mümkün müdür?

NT Almanya´da genel anlamda Siyasetin Hukuk sistemine bir müdahalesi sadece siyasi davalarda, yani Alman Ceza Kanunu´nun 129 b maddesince açılan „yabancı terör örgütüne üyelik “davalarında görülüyor. Bu davalar Başbakanlığın takibat izni olmadan zaten Başsavcılıklar tarafından yürütülemiyor. Siyasetin müdahalesi buradan başlıyor. Sosyalist ve komünist insanların da bu maddeye göre yargılandıkları davalarda Hakimler sözde bağımsız olsalar da belirli bir siyasal baskıdan kendilerini alıkoyamıyorlar. Bu görünmez müdahaleler de Federal Hükümetin Türkiye Hükümetiyle olan ilişkilerine göre belirleniyor.

Türkiye’deki Hukuk sistemiyle buradakini kıyaslayabilir misiniz kısaca?

 NT Türkiye´deki Hukuk sistemini yukarıda belirledim. Alman Hukuk sistemi buna bakarak daha adil ve daha bağımsız yürüyor. Burada adli yardım kurumuyla birlikte vatandaş hakkını aramakta zorlanmıyor ya da daha az zorlanıyor.

 Sizce Almanya ‘da sistematik, kurumsalmış bir ırkçılık var mıdır?

NT Evet, bazı kurumlarda sistematik bir ırkçılıktan söz edebiliriz.

Ağırlıklı olarak hangi davalara bakıyorsunuz? Hangi Uluslardan Müvekkilleriniz var?

NT Baktığım davalar çoğunlukla sulh hukuk, ceza hukuku, vergi hukuku ve yabancılar hukuku alanında. Müvekkillerimin %70´i Türkiye kökenli, %20´si Alman ve geri kalan yaklaşık %10 oranı diğer ülkelere dağılıyor.

 Almanya ‘da sizin gibi II. kuşaktan olan insanlara ya da onların çocuklarına eğitim ve sosyal uyum konusunda hangi tavsiyelerde bulunursunuz?

NT En önemlisi Dil konusu. Üçüncü kuşağın Almancası ikinci kuşağın Almancasına nazaran daha kötü. Bu kabul edilemez bir durum. Böylelikle çocuklar okullarda uyum sağlamakta zorlanıyorlar, gereksiz bir şekilde dışlanıyorlar da. Burası artık bizim memleketimiz ve biz burada kalıcıyız. Bunu iki taraf ta kabullendikten sonra bu ülkenin yasal ve sosyal yaşamına uyum sağlamak, katkıda bulunmak, buradaki yaşamı şekillendirmek ve içerik hakkında söz sahibi olmak bizim zorunluluğumuz. Bunun için her ne kadar gettolaşmak konusu gibi geçmişte belirli hatalar yapıldıysa da bu hataları düzeltmek yine bizim elimizde. Burada kalıcı olduğumuzu ve bizim de belirli haklarımızın olduğunu kabul ettirdikten sonra kendimiz de dernekler, siyasi partiler ve STK´lar nezdinde daha güçlü katılımda bulunmalıyız. Karşılıklı eşit diyalog bunun olmazsa olmazı.

Gençlere dil konusu dışında eğitimlerine önem vermelerini tavsiye ederim. Zira her yerde olduğu gibi Almanya´da da eğitimsiz ya da eğitim seviyesi düşük olanlar daima ezilir. Kendimizi ezdirmeyelim, daha yapıcı ve daha özgüvenli olmalarını tavsiye ederim.

MT Çok teşekkürler Nurgül Hanım verdiğiniz bu içten ve detaylı cevaplar ve bilgiler için

NT Ben de size teşekkür ederim bana bu fırsatı verdiğiniz için

 

Inal

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.