CUMHURİYET ŞEHİDİ KUBİLAY

CUMHURİYET ŞEHİDİ KUBİLAY

ABONE OL
22:21 - 23/12/2024 22:21
CUMHURİYET ŞEHİDİ KUBİLAY
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Mustafa Fehmi Kubilay, Giritli bir ailenin çocuğu olarak 15 Kasım 1906’da Kozan’da doğdu. 1926’da Bursa Muallim Mektebi’ni bitirdi. 1928’de görev yaptığı Aydın Gazipaşa Mektebi’nde tanıştığı öğretmen Fatma Vedide Hanım’la evlendi. Bu evlilikten 10 Mayıs 1929’da oğlu Vedat Aktuğ doğdu.

Kubilay, askerlik görevini tamamlamak için Menemen’deki 43. Piyade Alayı’na yedek subay olarak atanır. 23 Aralık 1930 günü Derviş Mehmet adındaki bir yobaz ve işbirlikçi, altı arkadaşıyla başlarında külah, sırtlarında cübbeyle bir camiye girerler. Oradan üzerinde “İnna fetahna leke fethan mübina (Şüphesiz biz, sana apaçık bir fetih verdik.)” ayetinin yazılı olduğu bir bayrak aldılar. Cami önünde bulunanların kendilerine katılmalarını istediler. Derviş Mehmet, halka: “Ey Müslümanlar! Ne duruyorsunuz; Halife Abdülmecid hududa geldi, sancak-ı şerif çıktı, gelin altına toplanalım, şeriat isteyelim.” diye bağırır. Tekbirler getirerek ilçe merkezinde dolaşırlar. Bu dolaşma, yeni kurulan Cumhuriyet’e karşı bir isyana dönüşür. Ellerindeki bayrağı, hükümet meydanına dikerler.

Jandarma komutanı, ihanet dolu yobaz kalkışmayı bastırmada kararsızlık gösterir. İş çığırından çıkınca 43. Piyade Alayı’ndan yardım istenir. Kalkışmayı bastırmak için Kubilay komutasında bir birlik görevlendirilir. Kubilay, isyancılara önce öğüt vererek kalabalığı dağıtmak ister. İsyancılar, onun öğüdüne kurşunla yanıt verirler. Kurşunlardan biri, Kubilay’a denk gelir. Yaralanıp yer düşer. Gözü dönmüş isyancılardan Manisalı Mehmet Emin, yere düşen Kubilay’ın üstüne abanır. Elindeki kör bıçakla Asteğmen Öğretmen’in kafasını keser. Kubilay’ın kesilen başını bayrak direğine takar Mehmet Emin. Bu sırada mahalle bekçileri Hasan ve Şevki de şehit edilir.

Jandarmanın yetişmesiyle isyan bastırılır. Çatışma sırasında Derviş Mehmet vurulup öldürülür. İsyancılardan ikisi yaralanır. Derviş Mehmet, Millî Mücadele sırasında Yunanlılarla işbirliği yapmıştı. Kurtuluştan sonra Cumhuriyet ve devrimlere karşı propaganda yürüttü. Bu kalkışmanın başında İstanbul-Erenköy’de yaşayan 90 yaşındaki Nakşibendi Şeyhi Hacı Mehmet Esat Efendi ile oğlu vardı. Manisa’daki askeri hastanenin imamlığından emekli olmuş Laz İbrahim Efendi de Şeyh Esad’ın halifesi olarak aylardan beri bölgede kışkırtmalarda bulunmuştu. Halkı kışkırtmak için on gün boyunca köyleri dolaştılar. Bu kişilerin Cumhuriyet’i yıkma amaçları kanıtlandı.

Atatürk, Kubilay’ın şehit edildiği haberini yurt gezisinde bulunduğu Edirne’de aldı. Hemen İstanbul’a hareket etti. Dolmabahçe Sarayı’nda onun başkanlığında TBMM Başkanı Kazı Özalp, Başbakan İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Ordu Müfettişi Orgeneral Fahrettin Altay’la konuyu görüştüler.

Başbakan İnönü, zaman geçirmeden Ankara’ya giderek bakanlar kurulunu topladı. Sıkıyönetim ilan edildi. Komutanlığına da Altay Paşa getirildi. Suçlular, mahkemeye çıkarıldılar. Şeyh Esat, yaşlı olduğu için asılmadı. Oğlu Mehmet Ali ve Laz İbrahim ile diğer sanıklar hakkında idam cezası verildi. Kubilay’ın başını kesen Mehmet Emin, suçu işlediği yerde kurulan darağacına çekildi.

Kubilay’ın başının kesilmesi sırasında ses çıkarmayıp onları destekleyen sözler söyleyen, alkışlayan Menemenlilere Atatürk çok kızdı. Bu durumun kabul edilemez olduğunu dile getirdi. (Yararlanılan Kaynak: Atatürk’ten Hatıralar, Hasan Rıza Soyak)

Atatürk, 27 Aralık 1930’da Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’a “Kubilay’ın Menemen’de Şehit Edilmesi Dolayısıyla Ordu’ya” başlıklı bir mektup gönderdi. Bu mektup, tarihsel açıdan çok önemli.

“Menemen’de son zamanda vukua gelen irtica teşebbüsü esnasında Zabit Vekili [Asteğmen-AH] Kubilay Bey’in vazife yaparken uğradığı akıbetten Cumhuriyet ordusunu taziyet ederim.

Kubilay Bey’in şehadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkâr bulunmaları, bütün Cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir. Vatanı müdafaa için yetiştirilen, dahili her politika ve anlaşmazlığın haricinde ve üstünde muhterem bir vaziyette bulunan Türk subayının mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar tarafından yalnız hürmetle karşılandığına şüphe yoktur. Menemen’de ahaliden bazılarının hataları bütün milleti elemlendirmiştir.

İstilanın acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman Zabit Vekili’nin uğradığı tecavüzü milletin bizzat Cumhuriyet’e karşı bir suikast kabul ettiği ve tecavüzcüler ile teşvikçileri ona göre takip edeceği muhakkaktır.

Hepimizin dikkatimiz bu meseledeki vazifelerimizin icaplarını hassasiyetle ve hakkıyla yerine getirmeye yöneliktir.

Büyük Ordu’nun kahraman genç subayı ve Cumhuriyet’in mefkûreci [ülkücü-AH] muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey temiz kanı ile Cumhuriyet’in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt: 24, Birinci Basım: Kasım 2008, s. 391)”

Kubilay, canilerce şehit edildiğinde 24 yaşındaydı, oğlu ise iki buçuk. Bu sırada annesi Zeynep Hanım yaşıyordu. Bir annenin en zor dayanacağı şeydir evladını toprağa vermek. “Bir anne, evladı öldüğünde o da onunla ölür.” derler. Kubilay’ın, Cumhuriyet’e, devrimlere bağlı bir öğretmenin ve askerin toprağa düşmesi ulusumuzun yüreğinde derin acılar bıraktı.

Evet, Atatürk’ün dediği gibi: “Kubilay Bey temiz kanı  ile Cumhuriyet’in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiştir.” Cumhuriyet’imizi ayakta tutan şehitlerimizin kanlarıdır. Şehidimizi, katledilişinin 94.yılında saygıyla anıyorum.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP