12 EYLÜL 1980`İ TERSYÜZ ETME!
08.09.2023 22:35Dünden bugüne Türkiye coğrafyasının her köşesinden coşku dolu denizlere akan ırmakların önüne deltalara kavuşamadan setler çekildi.
Yakın geçmişimiz, 12 Mart 1971- 12 Eylül 1980 askeri faşist darbeleri coşkun berrak akan nehirlerin yataklarını kana buladılar.
Özgürlüğe akan coşkuyu; din, mezhep, ulus ve milliyet ayrımcılığı ile bulandırıp, bulanık suda balık avladılar.
Ülke zenginlikleri talan edildi. Kültür, sanat, bilim, eğitim, sağlık damarları kesildi. İlericileri, devrimcileri, cezaevleri, işkence tezgâhları, idamlar, yargısız infazlar, göz altında kayıplar…, baskı ve terör uygulayarak örgütlü güçlerini kırdılar. Ekonomik ve siyasi bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini kanla bastırdılar.
Sendikalar, dernekler, meslek örgütleri, tiyatrolar, kitap, dergi, gazeteler…, kapatıldı. Yasaklar, baskılar zulümler...
Yaratıkları sisli havada beslemelerini devrimcilerden, demokratlardan temizlenen yaşam alanlarına sürdüler.
Tarikat, cemaat, mezhep örgütlenmelerini destekleyerek, bir taraftan imam hatipler, bir taraftan oltaya gelen Aleviler üzerinden Cem Evleri açtılar.
Gençliği eğitim ve bilim yerine din ve ırk üzerinden kolonladırlar. Yeni yetme üniversite diplomaları sertifikanın bir altına düştü.
Caddeler, sokaklar, mahalleler; uyuşturucu, kumar, fuhuş tacirlerine, mafya çetelerine bırakıldı. Hükümetlerin liyakatsiz yandaş yöneticileri iş başına getirerek devlet kurumlarını işlevsizleştirdiler.
Düşünceye zincirler, yaşama prangalar vuruldu.
12 Mart 1971- 12 Eylül 1980 boranında umudu yitirenlerin karamsarlığa düşenlerin algısını kırmak kolay olmadı. Tarih’te kara leke olarak yerini alan 1990-2000 yılları arası karanlığını; devrim neferleri direnç ve inançla bedeller ödeyerek, küllerinden yeniden doğarak, insanca yaşam idallerini günümüze taşıdılar.
Bugün, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, siyasi çıkmaz, dün darbe emrini veren uluslararası güçlerin ve uygulayan işbirlikçilerin, siyaset mühendisliği tasarımıdır.
Hallâc-ı Mansûr'dan Nesimi'ye Nesimi'den Pirsultan'a, Pir Sultan'dan , Mustafa Suphi'ye, Mustafa Suphi’den Denizlere, Denizlerde'den Erdal Eren'e, Erdal Eren’den günümüze barış içinde farklılıklarımıza hoşgörü, özgürce yaşam inancı toplumsal muhalefete dönüştü.
Mezhep, ulus, milliyet, renk ayrımcılığının, sömürünün son bulması, çatışmaların, işgallerin, savaşların bitmesi, barış içinde yepyeni bir dünya için umut büyüyor.
İdeal, inanç, direnç ve kararlılık içinde dünden bugüne mücadele eden, bedel ödeyenlerin hak, hukuk, adalet, düşünce, geçim derdi ve insanca yaşam mücadeleleri birleşerek büyüyor.
Bu dünya böyle gelmedi, böyle gitmeyecek!
Paris Komünarı orta çağ karanlığını darmadağın etti. Tüm dünya ülkeleri telaşa kapılarak yönetimlerinde yenilikleri gündemlerine aldılar. Osmanlı Devleti: Meşrutiyet ilan edilerek parlamenter yönetime geçti. Tanzimat ve Islahat Fermanları kalktı. Demokrasi hareketleri ve batılı tarza yapılan yenilikler hızlandı.
17 Ekim devrimi ile tüm dünya ülkelerinde kapitalizme, sömürüye, işgallere karşı bağımsızlık hareketi başladı.
1968’de güçlenen anti emperyalist dünya gençlik hareketi ile işgal altındaki ülkeler sömürgecileri, işgal ordularını bir bir ülkelerinden sürdüler.
Bunları unutmak dünyanın ezilen halklarının hafızasını yontmak, kazımak, insanlığı inkâr etmek olur.
Bugün ezilen halklara düşen görev:
Bugüne kadar yaşanılan deneyimlerin derslerini, siyasal sonuçlarını bilince çıkarmak ve mücadeleye devam etmektir.
Tüketici ülke konumuna getirilen Türkiye üzerinde kapitalist, emperyalist güçlerin ekonomik-siyasi kuşatması sürüyor. Küresel sermaye ve işbirlikçi “melezler” ülke genlerinin genetikleri ile oynayarak kendi ihtiyaçlarına uygun tasarımlar yapıyorlar.
Ormanlar, akarsular, tarım alanları, gözde yerleşim yerleri, kar eden işletmeler, kurumlar küresel sermayenin eline geçiyor.
Bu kadar bankerliğe rağmen; din, mezhep, milliyet, ulus duyguları üzerinden yedeklenen, desteklenen siyasi partilere giydirdikleri haute couture dikiş tutmuyor.
Deccallar Türkiye halklarının din, ulus, milliyet, mezhep duyguları üzerinden siyaset yapanlar ticari olarak zenginleşip, siyasal olarak güçlendiler. Üzerlerinden siyaset yapılan yoksul halklar; aç, yoksul ve işsizler. Sosyal, siyasal güvenceleri yok!
Eşit hak ve özgürlükler ile birlikte yaşam
Türkiye halkları açısından, kapitalizmin ve yerli işbirlikçilerin politikaları iflas etti. Aralanan karanlığın kapısını açmak, umudu yeşertmek, aydınlığı yaşamak için paha biçilmez bir zaman.
Süreç, Türkiye halklarının süre gelen mücadelesinin dönüm noktasıdır.
Milli sanayi, tarım, hayvancılık üretiminin, ekonomik- siyasi bağımsızlığın inşa zamanı. Din, mezhep, ulus, milliyet ayrımcılığının sürüklediği yoksulluk çıkmaz sokağa geldi. Türkiye halklarının ekonomik ve siyasal bağımsızlığının hamurunu mayalayacak devrimci önderliği yaratma zamanıdır.
Yoksullaşmanın etkileri ülkenin her bir köşesinde, gündelik yaşamın her alanında derinden hissediliyor.
İşçiler, emekçiler, gençler genel olarak çaresizlik, ümitsizlik, mutsuzluk, karamsarlık ve çıkmaz içindeler. Her meslekten insanlar yurtdışında yaşamanın yollarını arıyorlar. İşçilerin sınıf mücadelesini bölmek, zayıflatmak için körüklenen inanç ve ulus ayrımcılığının fay hatları kırılıyor.
Askeri darbeler, muhafazakâr kalkışmalar, milliyetçi bölünmeler, sosyal şoven hokkabazlara, ulusalcı kükremeler, sahte sol söylemlerden medet umma uykusundan uyanılma zamanı.
Devrimci demokratlar ekonomik ve siyasi bağımsızlık, eşit gelir dağılımı, sosyal devlet istemi duyarlılığı oluşan toplumsal muhalefete sosyalist, komünist, devrimci, sosyal demokrat, siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları ivedilikle stratejik birlik inşa etmeliler. Topluma iyimserlik, azim, ümit, coşku, kardeşleşme, birleşme, örgütlenme, dayanışma ve birlikte kardeşçe yaşama heyecanı yaratmak, üretmek, için yerel seçimleri de içine alan güç birliği yapmalılar.
Koşullar ne denli zorlu olursa olsun, bugün bu birlik zorunlu ihtiyaç, aynı zamanda tarihsel sorumluluktur.
Geçmişin acılarına yaslanmak, dövünmek, kafayı kuma gömerek ağıt yakmak, özgü müzik, devrimci marşlar ile duygulanıp slogan atmadan arınarak; açlığı, yoksulluğu, ayrışmayı, teslimiyeti, yabancı sermaye hayranlığını, ülkeden kaçma özentilerini tersyüz etme zamanı.
Geçmişten bugüne çekilen acıların insanca yaşanılır yeni bir dünyaya dönüşümü:
Emperyalist kuşatmanın ve yerli işbirlikçilerin sırıtarak kof zafer kasılmalarını, ülkenin ezilen halklarının zafer naraları ile bertaraf etme zamanı.
Hadi hayırlısı…
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
- GEZİ PARKINI ANLAMAK!30.09.2023
- İZMİR´İN DOKUSU LALE DEVRİNİ YAŞATMAZ23.09.2023
- AKŞENER KEMALE EREMEDİ?21.09.2023 Tümünü Gör
Yunus Uslu dedi ki;
2023-09-08 23:40:45
Ali bey, 1960 dan sonra her on yilda bir asker yonetime el koydu. 1990 lardan beri asker yonetime mudahele etmeyince Turkiye'de solun sadece slogan attigi, fakir halktan toplayip gulup eglendikleri, ve hic bir program ve politikalarinin olmadigi soyleniyor. Ve Ornek olarak Kemel Kilictaroglu veriliyor. Kemal Kilictaroglu CHP li bile digil deniliyor. Bu soyletilerde gercek payi varmi sizce? Selamlarimla,