Türkiye siyasetinde partilerin tutarlılığı, seçmen nezdinde güvenilirliklerini belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Ancak, birçok siyasi parti, söylemleri ile eylemleri arasında çelişkiye düşerek bu güveni sarsmaktadır. Bu bağlamda, Zafer Partisi’nin, kendi genel başkanlarına yönelik hukuki işlemleri haksız bulurken, başkalarına yönelik benzer uygulamaları desteklemesi dikkate değer bir tutarsızlık örneği olarak öne çıkmaktadır.
Zafer Partisi’nin Tutumu ve Çelişkisi
Zafer Partisi, genel başkanlarının tutuklanmasını hukuksuzluk olarak değerlendirirken, farklı siyasi kesimlere yönelik kayyum atamalarını desteklemektedir. Bu durum, hukukun üstünlüğüne ilişkin yaklaşımlarının ilkesel olmaktan çok, konjonktürel ve çıkar odaklı olduğunu göstermektedir. Bir hukuk devletinde, yargı süreçlerinin adil olması gerektiği savunulurken, bu savununun tüm kesimler için eşit şekilde geçerli olması beklenir. Ancak Zafer Partisi, kendilerine yönelik hukuki süreçleri siyasi baskı olarak nitelendirirken, muhalif gördükleri kesimlere yönelik kayyum atamalarını meşru göstermektedir.
Bu yaklaşım, partinin “adalet” anlayışının evrensel bir hukuk ilkesi değil, araçsallaştırılmış bir söylem olduğu izlenimini güçlendirmektedir. Eğer bir parti, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe gerçekten karşı çıkıyorsa, bunu yalnızca kendisi mağdur olduğunda değil, başkaları için de yapmalıdır.
Siyasette İlkesizlik ve Seçici Hukuk Anlayışı
Zafer Partisi’nin bu tutumu, Türkiye’de birçok siyasi hareketin düştüğü temel hatalardan biri olan “seçici hukuk” anlayışını gözler önüne sermektedir. Seçici hukuk anlayışı, hukukun yalnızca belirli gruplar için savunulması, ancak muhaliflere uygulandığında meşru görülmesi anlamına gelir. Bu durum, sadece adalet duygusunu zedelemekle kalmaz, aynı zamanda partinin samimiyetini de sorgulanır hale getirir.
Bir siyasi hareketin temel değerleri, sadece kendilerine yönelik tehditler karşısında değil, evrensel olarak savunduğu ilkeler çerçevesinde test edilir. Zafer Partisi, eğer gerçekten hukukun üstünlüğünü savunuyorsa, kayyum atamaları gibi demokratik meşruiyeti tartışmalı uygulamalara da karşı durmalıdır. Aksi takdirde, adalet söylemleri yalnızca popülist bir araç olarak görülecek ve toplum nezdinde inandırıcılığını kaybedecektir.
İlkeli Siyasetin Önemi
Siyasette güvenilirlik ve tutarlılık, bir partinin uzun vadeli başarısını belirleyen unsurlardır. Zafer Partisi’nin hem mağduriyet söylemi üretip hem de aynı türden uygulamaları desteklemesi, ilkesizlik sorununu gözler önüne sermektedir. Bu tür tutarsızlıklar, yalnızca partinin değil, genel olarak siyasetin itibarına zarar vermektedir. Türkiye’de demokratik değerlerin güçlenmesi için, tüm siyasi partilerin ilkeli ve tutarlı bir hukuk anlayışını benimsemesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, Zafer Partisi’nin bu çelişkili tutumu, kısa vadeli siyasi kazançlar uğruna ilkesel duruşun feda edilmesinin bir örneğidir. Ancak, ilkesizliğin uzun vadede siyasi güvenilirliği aşındırdığı unutulmamalıdır. Hukukun üstünlüğü, herkes için savunulduğunda anlam kazanır; aksi takdirde, sadece siyasi bir araç haline gelir.
ALMANYA
57 dakika önceALMANYA
1 saat önceALMANYA
3 saat önceALMANYA
4 saat önceALMANYA
4 saat önceALMANYA
4 saat önceALMANYA
4 saat önce