Sorarak anımsatalım:
Muhalefet partileri ya da onları yönetenler, son 22 yılda başımızdaki bu kifayetsizlere nasıl payanda oldular?
Bu yönetimi başımıza nasıl sardılar?
CHP, Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu’yla başlayalım, Özgür Özelle sürdürelim soruların yanıtlarını aramaya.
Bugün halkın yoksunluğu ve yoksulluğu, tüm kurumları sarmalına alan gericilik, okullardan esirgenen maddî kaynak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı paranın denizinde yüzdürmek ne denli başımızdaki kifayetsiz yönetimin becerisiyse de, onun değirmenine su taşımak da, ne yazıktır ki; adı Ana Muhalefet olan parti ve onu yönetenlerin becerisidir.
Siz; beceri sözcüğünü becerisizlik olarak değiştirin isterseniz.
Anlamda bir kayma olmaz.
Ülkenin tüm sokakları düşmanlık sarmalındaysa, nedeni muhalefettekilerin kifayetsiz yönetimin önüne yatmalarıdır.
Kifayetsizin önüne yatanlar arasında „Tek başına CHP ve onu yönetenler var. “dersek haksızlık yapmış oluruz. Cumhur İttifakı paydaşı MHP’nin genel başkanının elini sıkma ve hoş görünmede sakınca görmeyen DEM de işin içinde. Ne derlerse desinler, sütten çıkma ak kaşık değildir onlar da.
CHP’nin çiçeği burnunda genel başkanı Özgür Özel’in, halkın anlamakta zorlandığı, ülke açısından ne anlamı geldiği belirsiz normalleşme girişimi; 22 yıldır en zayıf olduğu dönemde, düştüğü denizde boğulmak üzereyken AKP’ye ve onun kifayetsiz genel başkanına uzatılan can simidi oldu.
Recep Tayyip Erdoğan’a ve onun küçük ortağının ağzından kin ve nefret fışkıran genel başkanına saygı siyaseti ülkenin gerçek sorunlarını gölgeledi, gölgeliyor.
CHP dışındaki partiler de; yapılan yeni anayasa çağrısında, sanki Erdoğan’a, “Gitme, sana muhtacız!” diyorlar.
Bu; kifayetsize yedek lastiklik anlayışı, bilindiği gibi, ne yazıktır ki; yeni bir durum da değil.
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapılanları anımsayalım birlikte.
CHP; MHP’nin ve onun genel başkanının oyununa geldi.
Çatı aday belirleme gibi bir oyuna getirdi Devlet Bahçeli Kemal Kılıçdaroğlu’nu.
İslam İşbirliği Örgütü genel sekteri; seçim sloganı Ekmek İçin Ekmeleddin olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çatı aday olarak belirlettiler ve Kılıçdaroğlu’nun kendisine açıklattılar bu kararı.
Bu anlayışa koşut; seçim sürecinin başlarında, Ekmeleddin İhsanoğlu için; “Demokrasiden, özgürlüklerden, insan haklarından yana. Laik. Kadın-erkek eşitliğine inanan bir isim. Sosyal devletten yana. Hukuk devleti ilkelerine bağlıdır.” diyen, diyebilen Kemal Kılıçdaroğlu, o günlerde Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan AKP’li Abdullah Gül’ün yeniden aday olması durumunda onu destekleyeceklerini de açıklamıştı.
Çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu, bir yıl sonra, Kılıçdaroğlu’nun kendisine ilişkin değerlendirmelerini boşa düşürdü ve MHP’den milletvekili oldu.
Böylesine güçsüz ve halktan onay almayan durum ve konumdaki bir aday karşısında Recep Tayyip Erdoğan aldı atı, Üsküdar’a geçti. Toparlandı, kifayetsizliğini sürdürdü.
2017 yılında gerçekleştirilen Anayasa Değişikliği için halkoylamsında, YSK’nın 2 000 000’dan fazla geçersiz oyu geçerli saymasına ses çıkarmayan, ses çıkarılmasını istemeyen de Kılıçdaroğlu’dur.
7 Haziran seçimlerinde HDP’nin yüzde 10 barajını geçmesiyle birlikte AKP tek başına iktidar olma şansını yitirmişti. Seçimden sonra Tayip Erdoğan, günlerce, kaçAK Saray’ından dışarı çıkamadı.
İmdadına bir kez daha, yeniden Deniz Baykal yetişti. Baykal; burnunu sarayından dışarıya çıkaramayan Tayip Erdoğan’la, ayrıntıları bugüne değin gizli kalan bir görüşme yaptı sarayında.
O görüşmeden sonra; hangi garantileri aldıysa artık Baykal’dan, Erdoğan çıktı sarayından, ülkeyi bombalarla kaosa sürükledi. Yeni bir yol haritasıyla ülkeyi yeniden seçimlere götürdü.
1 Kasım seçimlerinde %49,5 oy oranıyla yönetimde kaldı.
2002 ara seçiminde, Anayasanın ilgili maddesinin değiştirilmesini ve Tayip Erdoğan’ın siyasî yasaklarının kaldırılmasını sağlayarak milletvekili olmasını sağlayan Baykal’ın ikinci kıyağı da bu oldu Erdoğan’a.
Yıllar sonra, Zülfü Livaneli; bu süreçle ilgili şunları yazacaktı:
“Abdullah Gül Başbakandı, Erdoğan’ın ise Meclis’e girme umudu kalmamıştı. Cumhurbaşkanı Sezer bir gün önce, Erdoğan’ın milletvekili olmadan başbakan olma önerisini reddetmişti. Türkiye’nin yazgısı o akşam, o evde değişti. Çünkü siz; ‘Erdoğan başbakan olacak!’ diye tutturdunuz. Sizi ‘Çok tehlikeli bir oyun bu!’ diye uyaran parti dışından önemli kişiliklere kızdınız. ‘Hayır!’ dediniz. ‘İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz’.”
Baykal’ın „İki ay dayanamaz! “notu verdiği Erdoğan 22 yıldır dayanıyor, daha da dayanacağını hesaplıyor muhalefettekilere bakınca…
Bu nedenle; son seçimlerde aday olması anayasa gereği olanaksız olmasına karşın, muhalefetin aymazlığı nedeniyle yeniden aday olan ve ikinci turda yeniden seçilen Erdoğan, bir kez daha aday olabilmek için 7 Haziran sonrası gündemden düşen anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi tartışmalarını yeniden gündeme soktu.
HDP’yi siyaset dışına itmek için ortaya atılan anayasa değişikliği ile milletvekilliği dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yönelik önergesi, meclisten CHP’nin de desteğiyle, çıktı. Kılıçdaroğlu o günlerde iktidarın beka söyleminin de etkisiyle; “Anayasaya aykırı ancak evet oyu vereceğiz, yoksa toplumsal ayrışma derinleşir.” diyerek onulmaz yaraların açılmasına neden oldu.
Aynı Kemal Kılıçdaroğlu, aynı CHP; sol sosyalist güçlerin soyut bir darbe, demokrasiye darbe girişiminin arkasındaki kurumsallaşmış siyasal İslamcı faşizme ve AKP’ye birlikte karşı durma çağrısını geri çevirdi.
Bu kararıyla AKP’nin o günlerde güç kaybetmesinden kaynaklanan zorunlu geri çekilmesini durdurdu.
Başlıktaki sorularının doğru yanıtlarını bulmanız hiç de güç değil artık.
Yanıtlarınızı bekliyorum değerli okurlarım.
Hasan Arslan
ALMANYA
8 saat önceALMANYA
8 saat önceABD
8 saat önceABD
8 saat önceABD
9 saat önceABD
9 saat önceASYA
9 saat önce