Murat Şeker: Sinema ilk defa tüm dünyada askıya alındı

Murat Şeker: Sinema ilk defa tüm dünyada askıya alındı

ABONE OL
21:29 - 08/05/2020 21:29
Murat Şeker: Sinema ilk defa tüm dünyada askıya alındı
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yönetmen ve senarist Murat Şeker, “Sinema ilk defa tüm dünyada şu an askıya alındı. Sinema aslında yok gibi ama yaklaşık 120 yıldır hayatımızın içinde. Kültürel ve sosyal bir alışkanlık. Dolayısıyla kendi özelinde nasibini aldı.” dedi.

Yönetmen ve senarist Murat Şeker ile Taff Pictures’ın kurucularından aynı zamanda Fono Film Yönetim Kurulu Başkanı ve TÜRSAK Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Okan, tüm dünyada etkisini sürdüren yeni tip koronavirüsten (Kovid-19) korunmak ve hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla alınan tedbirler kapsamında, sinema salonlarının kapanması nedeniyle yaşanan sıkıntıları ve çözüm önerilerini, AA muhabirlerine anlattı.

Tüm dünyayı etkisi altına alan sıkıntılı bir süreç yaşıyoruz. Sinema da zor günlerden geçiyor. Sinemanın yaşadığı bu darboğazdan söz eder misiniz biraz?

Murat Şeker: “Sinema varolduğu günden bu yana ilk defa duruyor, birçok şey gibi. II. Dünya Savaşı’nda bile propaganda unsuru olarak kullanılıyor, Almanya ve ABD’de. Dolayısıyla sinema hep var oluyor. Sinema ilk defa tüm dünyada şu an askıya alındı. Sinema aslında yok gibi ama yaklaşık 120 yıldır hayatımızın içinde. Kültürel ve sosyal bir alışkanlık. Dolayısıyla kendi özelinde nasibini aldı. Tüm dünyada sinema durmuş durumda ama durmayan yerler de var. Mesela Güney Kore’de atıyorum 200 kişilik bir sinema salonu 20 kişilik bir izleyici alarak devam ediyor. Bazı ülkelerde sosyal mesafeyi koruyarak, açıkta kalan salonlar ama Avrupa’da, Amerika ve Türkiye’de yani Kuzey yarım kürenin büyük bir bölümünde sinema yok, üretim de yok. Projeler de askıya alındı. Hollywood çok önemli bazı projeleri askıya aldı. Dolayısıyla sinema, var olduğu günden beri ilk defa bu kadar ara verdi kendi hikayesine.”

Cemal Okan: “Güney Kore ufak salonları değil, sinemaları bölge bölge açtılar, tabii ki sosyal mesafeyi koruyarak. Sinema devam ediyor. Gerçi olaya sinema diye bakmayalım. Turizm de çöktü, fabrikalar kapandı. İlk defa yaşadığımız bir şey bu. Öngörebildiğimiz bir şey de yok. ilk defa hiçbir şey söyleyemiyoruz.”

Murat Şeker: “2. Dünya Savaşı’ndan sonra bildiğimiz alışkanlıklar, sosyal hayat değişecek bundan sonra. Benim tahminim sadece sinema özelinde değil, karşılaştığımızda tokalaşma alışkanlığından tutun, yeni temaslar, iş toplantılarında toplantı masalarının büyümesine kadar belki bir sürü şey değişecek bundan sonra. Sinema salonlarının oturma düzeni kesin değişecek ama bunu biliyorum. Kimse bir süre, bu salgın tamamen kontrol altına alınana kadar dip dibe oturmak istemeyecek.

Biz SugarWorkz olarak, Cemal Bey Taff olarak sinemaya Türkiye’de en büyük yatırım yapan firmalar arasındayız. Ama Hollywood’daki bir James Bond filmine, son 10 yılda Türk sinemasında yapılan bütün filmlerin toplamından daha fazla yatırım yapılıyor. Salonlar tam kapasiteli çalışmadığı sürece 250 milyon dolar yatırdığınız projeyi vizyona sokmakta tereddüt edersiniz. Dolayısıyla bu güven ortamı sağlanana kadar büyük projeler askıya alınacak. Avrupa’da da başladı. Bizde de lokal, AVM içerisinde olmayan sinema salonları hayatına devam edebilecek mi? Kiralar nasıl düzenlenecek? Dolayısıyla bizim sektördeki durum bir keşmekeş. Dediğim gibi tarihte ilk kez yaşanan bir durum bu. Hep beraber ne yapacağımıza bakacağız. Bizim bildiğimiz iş bu çünkü”

Cemal Okan: “Çözümle ilgili en ufak bir şey yapmaya bile fırsatımız olmadı. Çünkü evimizden dışarı çıkamıyoruz. Sadece zoomla bir araya gelerek, böyle toplantılar yapıyoruz. Şu anda gerçekten çözüme dair hiçbirimizin öngörüsü olduğunu zannetmiyorum. Bu, ABD için de tüm dünya için de geçerli. Çözüm bunun ilacının bulunması. İlaç bulunmadığı sürece bunu çözemeyeceğiz. Asıl bu iş bittikten sonra psikolojik tarafını nasıl çözeceğiz. Eşimden biliyorum. Bir torba geliyor. Yarım saat, 45 dakika dışarıda bırakılıp sonra alınıyor. Bütün torbalar siliniyor. Şimdi ben eşimi, kızımı, torunumu nasıl sinemaya göndereyim? Biz gönderemedikten sonra başkasının sinemaya gelmesini beklemek de abesle iştigal. Bütün taşlar yerine oturmadan sinemanın çözüleceğine inanmıyorum. Bu bir süreç ve bu süreci beraber yaşayarak göreceğiz.”

Bir taraftan çözümü de düşünmek gerekiyor. Sinemadaki tüketim TV ve dijitalde devam ediyor ama üretim yok. Sizin bu anlamda çözüm öngörünüz var mı?

Cemal Okan: “Birol Güven şu anda evden dizi yapıyor ama çok keyifli mi diye sorarsanız mümkün değil. Sinema, böyle yaptığımız sürece sinemalıktan çıkacak. Sinemanın bir özelliği var. Görseliyle, insanları birleştirici bir tarafı var. Bu işi doğru yapabilmemiz için setlere çıkmamız gerekiyor.”

Murat Şeker: “Yaptığımız söyleşilerde, olaya şu açıdan bakardım, sinema ölmez. Çünkü insanların bir araya gelme hissiyatı çok önemli. Bu aynı şekilde maça gitmek, camiye gitmek, bir arada olmak, cem etmek, vecd etmek, beraber gülmek, beraber ağlamak, beraber dua etmek, beraber tezahüratlar yapmak, birlikte marşlar söylemek için de geçerli. İnsanlık tarihinde ilk defa bunlar sekteye uğruyor. Ben bir komedi filmleri yönetmeni olarak insanları güldürmeyi seviyorum. İnsanlar da birlikte gülmek için sinema salonuna gidiyor. Dolayısıyla bu sekteye uğradı.

Sinemanın geleceğinin ne olacağındaki en önemli cevap, sağlık ve bilim adamlarının bu konuyla ilgili topluma güven verecek aşılar geliştirmesi ve bu pandeminin kontrol altına alınması. Tabii ki sinema kendi yolunu bulacaktır. İlk aklıma gelen şey büyük bütçeli filmler yerine daha düşük bütçeli, daha insan odaklı, hatta sette teknik ekibin çalışmasına gerek olmayacak projelerle yola devam edilebilir. Çünkü bir şeyin tüketim biçimi, üretim biçimini belirliyor. Mesela televizyon evde tüketilen bir şey. İsterseniz kanalı uzaktan kumandayla değiştiriyorsunuz. Dolayısıyla diziler daha çok alışkanlık yapan programlar ve tüketiliş biçimlerinde özellikle para verilmiyor. Ama sinemada 15, 20, 25 lira da olsa üzerine para veriyorsun. Evinden kalkıp sinema salonuna gidiyorsun. Dolayısıyla tüketim biçimi farklı. İnsanlar da para verdiği filmde ekstra bir şeyler görmek istiyor. Seyirciyle bir konsensus sağlanıp, bir süre bizden büyük bütçeli işler beklemezlerse, belki 1 yıl geçiş sürecinde daha duygu odaklı, insan odaklı işlerle sinemanın daha iyi şekilde yoluna devam etmesini sağlayabiliriz.”

“59 senedir ilk defa bu kadar evin içine hapsoldum”

Türkiye’de bu pandemi hikayeleri Türk filmlerine de yansır mı? Geleceğe de bu anlamda bir miras kalır mı bu yaşananlar?

Murat Şeker: “Tabii ki kalır. Sinemacı dediğin yaşadığı çağın aynasıdır. Yaptığımız işler bunu gösterir. Tabii ki izleri kalacak. Tarih boyunca unutulmayacak ilklerden biri bu. İnşallah ilk ve son olur. Ama tekrarlanırsa, bu süreç birinci pandemi dönemi olarak adlandırılacak. Burada yaşanan ilişkiler, hasretler, kavuşamamalar, ne hikayeler geliyor. Bir hikayeci olduğum için topluyorum. Mesela ünlü bir futbolcu Türkiye’ye geliyor. Karantinaya alınınca kıyameti koparıyor. Birkaç gün öğrenci yurtlarında kalıyor. Karısını aldatan bir adamın hikayesi var. Başka bir ülkede kalıyor. Gelince karantinaya alınıyor. Bu sefer yalanı ortaya çıkıyor gibi ne hikayeler var filmlerimize konu olacak. Olmama ihtimali yok.”

Vakitsizlikten şikayet ettiğimiz bir süreçten, bol vakit dönemine geçtik. Size ya da aile yaşamınıza nasıl yansıdı?

Cemal Okan: “37 yıllık evliyim. Bu 40 günde, 37 senede gördüğümden daha fazla gördüm eşimi. Çünkü evimden dışarı çıkmıyorum. Bir tek yürümek için evimden ayrılıyorum. Benim için en önemli şey, torunumu çok özlüyorum. Onu göremedim 40 gündür. O büyük bir özlem. Görüntülü telefonlar da yetmiyor. Onu ısırmak, yemek, öpmek, sarılmak, sıkmak yok. Onu özlüyorum. Şu anda eşimle birlikte evde güzel günler geçiriyoruz. Bol bol yemek yiyoruz. Eşim çok güzel yemek yapar. Ben hiç anlamam. Ben yemeyi içmeyi bilirim. Ütüyü çok iyi bilirim. Fakat eşim beni o kadar şımarttı ki artık bu işleri bana yaptırmıyor. Bana sadece yemesi içmesi kalıyor. Murat bekar olduğu için bazı şeyleri kendisi yapması gerekiyor.

Murat Şeker: “Ben evli değilim. Kız kardeşimin evi bana yakındı, yanıma geldi. 40 gündür beraberiz. Yemek işleri Hülya’da, çamaşır, bulaşık bende. Temizliği beraber hallediyoruz. Ben özellikle çamaşır asmayı severim. Titiz bir insanım. Bir kedim bile yoktu ama Hülya’nın var. O bizimle yaşamaya başladı. 40 gündür bir kediyle yaşayınca, ben de bir kedi sahiplenme planı içindeyim. Çünkü bir süre daha evde vakit geçireceğiz. Bu sabah düşündüm en son 6 yaşındayken evde bu kadar çok vakit geçirmiştim. En son 6 yaşında bıraktığım ev hayatına, 46 yaşında geri döndüm. 40 yıllık ara bitti benim için.”

Cemal Okan: “Ben 59 senedir ilk defa evin içine bu kadar hapsoldum.”

“Bütçeli filmlerimizin seyirciyle buluşması için çok fazla izleyiciye ihtiyaç var”

Bu süreci nasıl geçiriyorsunuz? Plan, programınız var mı?

Cemal Okan: “Biz çalışmaya devam ediyoruz. Bu işi evden de yürütebiliriz. Ama sahaya çıkamadığımız sürece, evden yaptığımız çalışmanın hiçbir esprisi yok. Bir an evvel sahaya çıkmamız, şartlarının da uygun olması gerekiyor. Yani bu pandemiden gerçekten kurtulmuş olmamız gerek ki biz de sağlıklı biçimde insanlarımızı sete sokalım. Bunun vebalini de taşımak istemiyoruz.

Murat’la beraber yapmayı planladığımız ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ var. Güzel ve yüksek bütçeli bir proje. Onun çalışmasını zaten birlikte yürütüyoruz. ‘Kovala’ adlı filmimiz bitmiş vaziyette. Şu an askıda. 17 Nisan’da vizyona girecekti fakat maalesef pandemiden dolayı vizyondan geri çekmiş durumdayız. Bunun dışında ‘Ölümlü Dünya 2’ projesi şu anda senaryosu elimize gelecek. ‘Sen Yaşamana Bak’ diye bir projemiz var. O da senaryosuyla her şeyiyle hazır seti bekliyor. Cinnet 2, bir korku filmi. Geçen sene ilkini, bu sene ikincisini yaptık. O senaryo aşamasında. Bütçeli filmlerimizin seyirciyle buluşması için çok fazla izleyiciye ihtiyaç var. Sinemalarda aralar olmasını (sosyal mesafe) hep beraber gözden geçirip bakacağız. Bu arada hiç boş durmadık. Bütün ekip full çalışıyor. Muratlar da öyle. O boş duran bir adam değil, harıl harıl proje çalışıyor büyük ihtimalle. Bergen projesinin de çalışmaları sürüyor. Senaryoda o da. Sanat ekibi raporlarını hazırlıyor. Mekanları tespit ettik, onlarla ilgili bütçeler yapılıyor. Öyle devam ediyoruz. Şu anda hepsini beklemeye aldık. Yaşayarak göreceğiz bunları. ”

Murat Şeker: “Bizde de askıda bir film var ‘Amacı Olmayan Grup’. Yapımcılığını benim, yönetmenliğini Ali Tanrıverdi’nin yaptığı bir komedi filmi. Bir internet grubunun hikayesi. Genelde, internet fenomenleri kendileri oynar. Biz internet fenomenlerinin hikayesini profesyonel oyuncularla ele aldık. Normalde vizyon tarihi 26 Mart’tı. Pandemiden dolayı ileri tarihe erteledik. ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ projemiz şu an beklemede. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Ön çalışmalarımız arada kaldı. Senaryo 6. yazımındaydı. Kasting oluşturulmuştu. O yüzden şu an beklemedeyiz. Yeni yazdığımız bir senaryo daha var. O da pandemi biter bitmez uygulamaya geçer. Bana sorarsanız o senaryo daha uygulanabilir durumda şu an. Çünkü fazla bir bütçe gerekmiyor.

Hayatımızda ilk defa yaşadığımız bir süreçte, elimizde çekilmiş, askıda filmlerimiz, hazır senaryolarımız, yürümekte olan projelerimiz var. Biz sinemacıyız. Ömrümüzü Türk sinemasına vakfetmiş insanlarız. Bu kötü günler geçecek ve eminim Türk sineması güçlenerek yoluna devam edecektir. Son 15 yıldır Türk sinemasının ikinci altın çağı diyeyim, 1960- 1970’lerden, Yeşilçam’dan sonra olan ikinci altın çağının birer parçasıyız biz de. Kurduğumuz büyük bir gönül bağı var. Bu pandemi, virüs salgını sonlandığında ben eminim tekrar Türk seyircisiyle kucaklaşacağız ve daha iyi, daha eğlenceli, duygu dolu projelerle yolumuza devam edeceğiz. Biz bize yeteriz.”

Cemal Okan: “Her zaman pozitif düşünen biri olarak beni tanıyanlar bilir. En kötü günde bile insanları motive eden bir yanım var. Ondan dolayı da bizim Türk insanımızın sağ duyusuna çok inanıyorum, güveniyorum. Biz bu işi atlattıktan sonra, Murat’la hemfikiriz, sinema seyircisiyle muhakkak buluşacağız. Bu arada içerik her zaman önemli. İyi içerikler bulduğumuz sürece her daim sinema seyircisiyle buluşacağız. Sinema her zaman hayatımızın içinde var olacaktır. Hiçbir zaman da ölmeyecektir.”

“Sinema benim için hayatım boyunca, ölene kadar olacak bir iştir”

Bu sürecin ardından sinema izleyicisi dijital ortamın rahatlığına alışır mı?

Cemal Okan: “Dijital ortam zaten hayatımızın içinde var. Ama insanların sosyalleşmeye de ihtiyacı var. Onun için sinema her zaman insanı birleştirici bir unsurdur. Dijital her zaman hayatımızda olacak. Onlara özel içerikler de üreteceğiz ki üretiyoruz da. Hayatımızda yan yana, el ele gidecek dijital ve sinema. Biz yeni içerikler ürettiğimiz sürece sinema her zaman aslolandır. Şu an zaten herkes dijitalde. Netflix ve Apple Tv’leri izliyorlar. Ben dijitalci değilim. Yaşça da eski olduğum için sinema benim için hayatım boyunca, ölene kadar olacak bir iştir.”

Murat Şeker: (Film izleme) Platformları bu süreçte kazananlar oldu. Onlar daha çok izlenmeye başladı. Bir kısım seyirci bu virüs salgını tamamen yok olana kadar evde oturup film izlemeyi isteyebilir ama şunu da unutmayın platformlarla ilgili, biz eser sahibi ve yapımcılar ki, ben hem yönetmenim hem yapımcıyım, bu platformlarda haklar konusunda çok ciddi sorunlar var. Bazı filmlerin bütün haklarının, içeriklerinin tamamen kendilerinde olmasını istiyorlar. Dolayısıyla uzun vadede sürdürülebilir bir model değil bu. İçerik üreticileri ve yapımcılar olarak, sinema bizim özgür olduğumuz ve kendi istediklerimizi, istediğimiz şekilde seyirciyle buluşturabildiğimiz bir alan. Ondan vazgeçemeyiz. Ben biraz agora demokrasisine benzetiyorum sinemayı. Seyirci filmi beğenirse gidiyor, beğenmezse gitmiyor. Aracı yok, kutu yok, reyting sistemi yok. Dolayısıyla sinemanın bu özgür, bağımsız yapısı en büyük gücüdür ve bu da değişmez.”

Televizyonların bu dönemde elini en çok rahatlatan şey stok filmler. Elinizde yapılmış filmleriniz bulunması sizi biraz rahatlatıyor mu?

Cemal Okan: “Var olan filmlerin şu anda tekrarları gündemde. Bizim elimizde halihazırda Murat’la beraber yaptığımız ‘Çakallarla Dans 5’, ‘Kapı’, ‘Soygun’, ‘Bana Bir Soygun Yaz 2’ gibi televizyonda hiç gösterilmemiş filmler var. Televizyonlar veya dijital platformlara veremiyoruz. Sebebi şu anda reklamın az olması. Bizim bu filmlerimizin bütçeleri biraz yüksek olduğu için tekrar filmleri gösteriyorlar. Bunları da bir yere kadar gösterebilecekler büyük ihtimalle. Muhakkak yeni bir şeylerin çıkması gerekiyor. Büyük bir ihtimalle o zaman bizim “first run” filmlerimiz bir değer edecek. Murat onu çok iyi biliyor. Biz satabilmek için bayağı mücadele ettik. Ama hak da veriyorum. Kanalların reklam geliri yok. Şu anda her şey tekrar. O da alternatifsizlikten, gelirleri olmadığı için.”

Murat Şeker: “İlk akla gelen şey bunun bir avantaja dönüşebileceği fikri ama ekonomi bir zincirin halkaları gibi. Her şey birbirine bağlı. Türk televizyonlarının birkaç yıldır ekonomik yapısı çok iyi değil. Basına yansımıyor ama biz bunu biliyoruz. Şimdi bu süreçte de televizyonların ekonomik gücü bizim eski filmlerimizi almaya yetiyor. Yeni filmlerimize yanaşamıyorlar. Dolayısıyla şu anda eski ve fiyat ederi çok etmeyecek filmler tercih ediliyor. İnşallah ekonomi total olarak iyi duruma gelir. Çünkü bizim yatırımlarımız var. Askıda film, rakamın bir önemi yok ama milyonlarca lira paramız askıda duruyor demek. Biz bu yatırımları yaptık.”

Yurt dışında filmlerinize bir ilgi var mı?

Cemal Okan: “Yurt dışına belli bölgelere satıyoruz filmlerimizi oralarda zaten hali hazırda var. Bİliyorsunuz dünyaya en çok dizi satan 2. ülkeyiz. Fakat sinema filmleri öyle satışı kolay olan mecra değildir. Sinema filmi biraz daha zor ama biz burada da iyiyiz. Murat zaten bizim partnerimiz, birlikte devam ediyoruz. Satışımız fena değil. Yurt dışında da satılıyor filmlerimiz.”

Inal

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.