İzmir Barosu’ndan İstanbul Sözleşmesi Tepkisi

İzmir Barosu’ndan İstanbul Sözleşmesi Tepkisi

ABONE OL
20:59 - 30/03/2021 20:59
İzmir Barosu’ndan İstanbul Sözleşmesi Tepkisi
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’nin Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine tepkiler sürüyor. Geçen hafta, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay’a başvuran İzmir Barosu, yaptığı basın açıklamasında da sözleşmenin usulsüz ve hukuksuz olarak feshedildiğini belirtti. Bölge Adliye Mahkemesi önünde yapılan basın açıklamasına avukatlar cübbeleriyle katıldı.

Açıklamada, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olduğu hatırlatıldı ve “İmzalanması üzerinden dokuz yıl, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerinden yedi yıl geçmiş ve 2012 yılında büyük bir gururla, aynı hükümet tarafından 8 Mart’ta kadınlara hediye edilen sözleşme, meclis iradesi ve kadınlara yönelik şiddet oranlarının yüksekliği yok sayılarak usulsüz, hukuksuz olarak feshedilmiştir” görüşü dile getirildi.

Hükümetin gerekçelerine eleştiri

Hükümetin sözleşmeden çekilmeyi “aile yapı ve geleneklerine aykırılık, uyumsuzluk” gerekçesine dayandırdığı kaydedilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Soruyoruz; Sözleşmenin Hangi maddesi aile yapı ve geleneklerine aykırıdır? Kadınlar töre, gelenek görenek adı altında öldürülmesin, şiddete maruz kalmasın diyen madde mi, yoksa kız çocukları zorla evlendirilmesin diyen madde mi ya da sığınma evi sayısını arttır kadınlara iş imkanı sağla diyen madde mi? Hükümetin de çok iyi bildiği gibi sözleşmede aileye dair bu gerekçeye konu olacak tek bir madde dahi yok.”

Avukatlar, sözleşmeden çekilmenin bir başka gerekçesinin de sözleşmede geçen LGBTİ ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarının Türkiye’nin geleneklerine aykırı olduğu iddiası olduğunu belirterek, “Buradan hükümet yetkililerine sesleniyoruz: Aylardır nefret söylemleri ile hedef tahtası haline getirip sözleşmeden çıkma bahanesi haline getirdiğiniz LGBTİ yurttaşları İstanbul Sözleşmesi olmasa da korumak zorundasınız. Bilmiyor olamazsınız: İstanbul Sözleşmesi’nden çıksanız da CEDAW Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi; Türk Ceza Kanunu, 6284 sayılı yasa; BM İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Lanzorette Sözleşmesi, Anayasa 10. madde gereği de hiç kimseye cinsel yönelimi nedeniyle ayrımcılık yapılamaz ve şiddet uygulanamaz” dedi.

“Cumhurbaşkanlığı Kararı geçersizdir”

Hükümeti seçim ve oy hesapları uğruna milyonlarca kadını, şiddet tehdidini ve yaşama güvencesini yok saymakla suçlayan açıklamada, “Bu yasalara, bu düzenlemeye karşı çıkanlar ayrımcılık yasağı ve şiddetle mücadeleye karşı çıkmaktadır. Kadınlara yönelik şiddet verilerinin bu kadar yüksek olduğu bir yerde bu sözleşmeyi feshetmek demek, erkek şiddeti ile mücadele etmeye gerek yok demektir. İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılıyoruz demek; kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+’lara ‘öldürülseniz de tecavüze, tacize, istismara maruz bırakılsanız da biz failleri, erkek şiddetini koruyacağız’ demektir” görüşü dile getirildi.

Avukatlar, Meclis’te kabul edilen sözleşmeden Cumhurbaşkanlığı kararıyla çıkılmasının hukuka aykırı olduğunu dile getirdi: “Çok taraflı bir uluslararası anlaşma iç hukukta nasıl yürürlüğe girdiyse aynı usul ile geri alınabilir. Bu nedenle, Karar geçersizdir ve Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmaya devam etmektedir ve Sözleşme’deki yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. Bu karar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi gibi tüm uluslararası sözleşmelerin ve bu sözleşmelerle güvence altına alınan temel insan haklarının ihlali anlamına gelmektedir. Bu gerekçelerle işlemin iptali için dava açmış bulunuyoruz.”

Kültür ve geleneklerin kadına yönelik şiddetin bahanesi olamayacağını vurgulayan avukatlar, “Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz! Bütün kadın hakları dosyalarına bu gerekçelerle müdahil olmaya, kadınların kazanılmış haklarını çoğaltmaya, onları savunmaya, kadına yönelik erkek şiddetine karşı kadınların, çocukların ve ayrımcılığa karşı LGBT+ bireylerin yanında olmaya, dayanışmaya ve mücadeleye devam edeceğiz” dedi.

VOA tarafından geçilen İzmir Barosu’ndan İstanbul Sözleşmesi Tepkisi haberinde ha-ber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. İzmir Barosu’ndan İstanbul Sözleşmesi Tepkisi haberi web sayfamıza otomatik olarak VOA sitesinden geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan İzmir Barosu’ndan İstanbul Sözleşmesi Tepkisi haberinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
Tüm Yorumlar (1)
  • Mert

    ”İbn-i Haldun’a göre bir toplumun çöküşü”!

    Günümüzden yaklaşık yedi yüzyıl önce Tunus’ta doğmuş İslam tarihçi, sosyolog, düşünür ve devlet adamı İbn-i Haldun, bir toplumun çöküş belirtilerini on maddede şöyle özetlemişti:

    1-Dayanışmanın yok olması: Çevremize şöyle bir bakalım, en yakınımızdaki kişilerin sorunlarından bile ne kadar haberimiz var?
    2-Üretimin zayıflaması: Köylerimiz boşalmış, işsizlik artmış; hem tarım hem sanayii üretimimiz azalmış değil mi?
    3-Tüketim çılgınlığı: Öte yandan daha çok tüketmek için histeri içinde olanlar ve aşırı bir israf sarmalında değil miyiz?
    4-Vergiler: Doğrudan vergiler sürekli artarken, (ücretler hariç) dolaylı vergi olarak her şeye zam gelmiyor mu?
    5-Liyakatisizlik olması: Devletin bütün birimlerinde, benden – senden ayrıştırması var mı, yok mu?
    6-Adaletsizlik: Bu kavramı neredeyse tamamen unutmadık mı?
    7-Umutların kırılması: Toplumsal bir yılgınlık, yorgunluk, bıkkınlık hatta çılgınlık ruh hali içinde değil miyiz?
    8-Göçün hızlanması: Bizim nitelikli insanlarımız, ülkede gelecek göremeyen gençlerimiz yurt dışına göçerken, Ortadoğu ülkelerinden beş milyon kişi yurdumuzda yaşamıyor mu?
    9-İblisane gurur ve kibir: Bütün bu yaşananları, büyük bir aymazlık içinde, hiçbir şey olmamış gibi, büyük bir kibirle iyi bir şeymiş gibi seyretmiyor muyuz?
    10-Gösteriş, riyakârlık ve yalakalık: İbn-i Haldun’un bir toplumun çöküş belirtilerini özetlediği bunca belirti, bütün açıklığıyla ortada dururken, insanımız işsizlik, yoksulluk sarmalında mutsuz, kaygılı yaşam mücadelesi içindeyken, etrafımız ateş çemberinde, ekonomimiz durgun, geleceğimiz belirsizlikler içindeyken, bu durumlar hiç yokmuş gibi davranan gösterişli yalaka takımı hala ortada dolaşmıyor mu?

    Bunca belirtiye rağmen, olanları anlamayana İbn-i Haldun bile az gelir…

    Yanıtla
    +0
    -0